Bir hafta. Park Chanyeol benden bir hafta istemişti. Buna inanmak çok zordu. Biraz daha düşünsem bana aşık olacağını düşünecektim ama kendi ağzıyla söylemişti. O aşk adamı değildi. Aşk neydi ki diye geçiriyordum içimden defalarca. Sonra Sehun'a sordum. "Aşk nedir ki?""Bağlılık, süreklilik, tutku."
Sehun bir çok kez aşık olduğunu söylerdi ama bana göre aşk bunlardan çok farklıydı. Acı çektiğinde, onu kaybetmekten korktuğunda ve onun için gerçekten canını bile verebildiğinde aşk aşktı. John'a aşık değildim. Onun ustaca olmayan sevmeleri, arada söylediği güzel sözleri ve bazen kıyak geçip yemeğe çıkarmasını heh bir de cumartesi akşamları filmlerini seviyordum. O olmasa da yaşardım. Şimdi o yoktu ve ben yine yaşıyordum.
Aşık olduğun kişi olmadan yaşamak yatakta diğer tarafa dönme isteğini yok edecek kadar büyüktü bana göre.
Aşık olmak istemiyordum. Babam anneme aşık olduğunu söylerdi ama annem ise başka bir adama aşıktı. Bu beni korkutuyordu. Sevdiğiniz birinin bir gün gideceğini düşünerek yaşamak berbat bir şeydi. Ve gittiğinde ise çok daha berbat.
"Ballı şekerim, şimdi bu herif burada mı kalacak?" Sehun Tom ve Jerryli pijamalarıyla mutfak tezgahına dayanmış kaşlarını çatarak bakmıştı bana.
"Sadece bir hafta."
"Anan Baekhyun! Bu eve biz sığmıyoruz o dev nereye sığacak. Üstelik onu doyuracak paramız yok."
"Can tanem, ne yapayım yani benden bir hafta istedi. Sonra gidecek ve ikimiz kalacağız."
"Seni alıp götürürse ne yapabilirsin ki?"
Kaşlarımı çattım. "Öyle bir şey olmayacak."
"Aynen aynen," diyerek sırıttığında Chanyeol ıslak saçlarıyla üzerine evde bulabildiğimiz en bol kıyafetlerle gelmiş ve ne konuştuğumuzu dinlemek için durmuştu. "Ne oldu?"
Kesinlikle büyükbabama benziyordu ve bu komiğime gittiği için sırıtmama engel olamadım. Gri eşofmanlarının paçaları kısaydı ve üzerinde benim oversize diye aldığım Michael Jackson'un bir sözünün yazdığı tişört duruyordu. "Are You Ok, Annie?"
"Are you Ok, Annie?" Sehun gülerek söylediğinde ben de kendimi tutamayarak kıkırdadım. Fakat Chanyeol'ün somurtarak bana baktığını gördüğümde düz ifademi korudum.
"Çok iyiyim," diyerek mutfağın iyice içine girdiğinde bana doğru yanaştı. "Bugün ne yapacaksın?"
Saat ondu. Marketi genelde Elijah açardı. Daha karga bokunu yemeden duasını yapar ve erkenden marketi açardı. Ben de genelde kafama göre takılırdım yine de bugün geç kalmıştım. Evde kocaman bir dev olduğunu düşünürsek geç kalmam normaldi. Oralı olmayıp tabakta kalan omleti sıyırdım ve kahvemden bir yudum daha aldım. Tam bir dakika boyunca onu bekletmiştim ve o çıtını çıkarmıyordu. İnsanları sinir etmekte üstüme yoktu. Sehun bunu her seferinde söyler, der ki Baekhyun sen tam bir baş belasısın.
"İşe gideceğim." Düz cevabımdan tatmin olmayarak hemen sordu. "Sadece bu mu, işten sonra?"
"Eve geleceğim." Derin bir nefes aldı. Evet, onu delirtecektim. Hak ediyordu. Sehun bıyık altından gülerken birden ayaklandı ve cırtlak sesiyle cümle yağmuruna başladı. "Byun bey, işe geç kaldınız. Saat kaç oldu haberin var mı, ben hallederim burayı, ayrıca bay Park, siz de, ayağımın altından çekilin. Mutfağımda biri varken iş yapamam."
Chanyeol ellerini açarak "Tamam tamam," dedi ve hızlıca arkamdan geldi. "Ben de seninle geliyorum."
"Ne yapmak istersen onu yap." Converselerimi merdivende oturarak giymeye çalışıyordum ve o gülümseyerek bana baktı. "Seni öpmek istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Welcome to Las Vegas || Chanbaek
ActionFakirhanelerinden dört yüz yetmiş virgül dört kilometre yol sonunda Vegas'a ulaşan Baekhyun ve en iyi dostu Sehun ünlü kumarbaz Park'la tanışacaklarını ve tüm hayatlarının değişeceğini nereden bilebilirlerdi? chanbaek, sekai 2008