The Liquor On Your Lips

680 64 73
                                    

Tam istediğim gibi beyaz bir arabası var
Gözlerinde bir ateş var ve bu ateşi gördüm
O cüzdanından ve aklından mustarip
O hasta, birisi tarafından kapılmış fakat yine de dürüst

Aşk nedir diye sordum Sehun'a, bu sefer verdiği cevap bir öncekinden farklıydı, "Aşk sevginin ötesindeki ufuklarda bir arayış halidir," dedi. "Bence iki türlü vardır. Biri iyileşmek nedir bilmez yaradılışımızda bize iyileşmeyi öğreten, iyileştirendir diğeri ise yüreği usul usul donduran büyük tutkulardır."

Üniversiteye gitse bir edebiyatçı olabilirdi ya da ünlü bir yazar. Söylediklerinin değişmesini sağlayan kişi her gün gördüğüm Park Chanyeol'ün koruması Kim Jongin'den başka biri değildi. Onu sarıp sarmalayan, korkularından, yalnızlıklarından ayıran ve onu iyileştiren biri vardı. Peki benim aşkım neydi, hangi türdeydi, aşk mıydı, tutku muydu? İyileşiyor muydum ya da uykuya dalma halinde donarak öldüğümü fark etmiyor muydum? Park Chanyeol bana seni seviyorum dedi, seni seviyorum, içini seviyorum, ruhunu seviyorum, senin olan her şeyi seviyorum, duygularını, mantığını, kalbini, aklını, sevinçlerini, hüzünlerini seviyorum. Kızdığın zaman kaşlarını çatışını ve sinir bozucu olsa da yüzünden silinmeyen gülümsemeni, ağlarken çıkardığın o tatlı sesi, kıkırdamanı, boynunda sakladığın cennetsi kokuyu ve beni öpüşünü, sevişini, şefkatini. Ben sanırım gerçekten seviyorum, şaka değil Baekhyun, bu insanın başına bir kere gelirmiş öyle demişti annem, ne zaman geleceğini bilmezmişsin ama gelince tüm benliğinle hissedermişsin. Hissediyorum, bu var, kalbim deli gibi çarpıyor ve seni kaybetmekten çok korkuyorum. Seni kaybedersem yaşayamam.

Neredeyse yatağa zımbalanmış bir şekilde geçirdiğim iki üç haftada Chanyeol bana bu sözleri söylemiş yanımdan hiç ayrılmamıştı. Birlikte bir dizi serisine bile başlamıştık. Oldukça kaliteli şeyler izlediğini, bu konuda gurme olduğunu öğrenmiştim. Onunla ilgili yeni şeyler öğrenmek onu daha da tanımak harikaydı. Sürekli konuşuyorduk, her şeyden, okul hayatından, ailesinden, kumardan, arkadaşlarından, benim hayatımdan, sefaletimden, zorluklarından, güzel yanlarından. Oldukça bilgiliydi, bilmediği şeyde ona açıklama yaparken beni güzelce dinliyordu, şaşırıyordu, bazen sinirleniyor bazen deli deli kahkaha atıyordu. Hiç konuşmasam bile birden gülme krizine girebiliyordu. Önüme istediğim her şeyi sunabiliyordu ve bundan asla şikayeti yoktu. Ne yalan söyleyim, şımarıyordum. Şımartılmaya hakkın var diyordu.

Kendi odama gitmiyordum bile çünkü artık benim odam onun odasıydı, giyinme odasında koca bir dolabı bana ayırmıştı. Bütün kıyafetlerim, eşyalarım oradaydı, ortadaki tezgahta saat koleksiyonu, kravat koleksiyonu, kravat iğnesi koleksiyonu bile vardı, her şeyin koleksiyonu vardı daha doğrusu. Birbirinden güzel parçalar, parfümler, kolyeler, yüzükler, ayakkabılar ve çantalar. Daha önce üzerinde görmediğim binlerce kıyafeti vardı ve arada üzerimde deniyordum, kesinlikle bana bol oluyordu ama ben bol olmasına bayılıyordum. Dolabı açınca gelen buram buram kokusuna tapıyordum.

Çok işe gitmedi, zaten çoğu zaman kriz anlarında gidiyordu onun yerine birlikte vakit geçirdik, kumar oynamıyor, sigara bile az içiyordu. Sehun, ben, Jongin ve onunla bazı geceler koca salonda film izliyorduk, beceri oyunları oynuyorduk, kahkahalarımızı kahya Klaus ta bahçenin oradan duyabiliyordu. Sehun o geceden bahsettiğinde tüylerimin diken diken olmasına engel olamıyordum, sanki Quin'in elleri enseme yapışmış gibiydi, nefes almamı engelliyordu. O gece Chanyeol'ün gerçekten kötü olduğunu söyledi, onu ilk defa bu kadar kötü gördüm, sürekli ağlıyordu, sanırım seni sevdiğini anladı ve kaybetmekten çok korktu demişti. Onun tedaviye ihtiyacı olduğunu, bağımlılığını yenmesi gerektiğini söyledi. Haklıydı, Chanyeol her ne kadar altınlarla çevrelenmiş, muhteşem görünen biri olsa da bağımlıydı.

Chanyeol o geceden hiç bahsetmedi ben de hiç açmadım yalnızca Quin'e ne olacağını sormuştum ve o da hiçbir şey olmayacak, hak ettiğini buldu demişti. Sadece babasının bunu duymasından korkuyordu çünkü duyarsa buraya gelebilirdi. Gelirse ne olurdu bilmiyorum ama sanırım Chanyeol ondan çok etkileniyordu. Ona terapi konusunu ilk açtığımda asla sıcak bakmadı ve geçiştirdi, iyi olduğunu, deli olmadığını, esrar içmeyi de bırakacağını söyledi. Ona inanmadım çünkü bu illetin ne kadar iğrenç bir şey olduğunu biliyordum. Yalan söyletebilir ve oynatabilirdi. Bu yüzden yavaş yavaş kanına girmeye çalışmam gerekiyordu, o anlamadan kendi isteğiyle gitmeliydi.

Welcome to Las Vegas || ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin