Bellagio'nun muhteşem krem rengi yatak odasında açtım gözlerimi. Yatakta tektim ve koskocaman yatağın içinde kendimi minik bir yastık gibi hissediyordum. Gözlerimi açıp kapayarak ayılmaya çalıştığımda Park Chanyeol belinde sadece beyaz bir havluyla karşıma geçmiş kalın perdeleri açarak güneşin içeriye girmesini sağlamıştı. Gecenin yorgunluğu üzerimden hiç gitmeyecek gibi doğrulduğumda kocaman gülümseyip "Günaydın," dedi.
"Günaydın," diyerek ayaklarımı sarkıttım yataktan.
"Şu an çok lezzetli gözüküyorsun ama bugün çok işimiz var. O yüzden kalk ve hazırlan."
Bıyık altından kıkırdadım. "Nereye gideceğiz? Sehun'u orada yalnız bıraktım."
Ayaklandığımda giyinme odası olduğunu düşündüğüm yere doğru gidişini seyrettim. "Onu merak etme, Kai onunla."
"Koruman olmadan mı geziyorsun sen hep," dedim tuvalete girmeden önce.
"Sadece o yok Baekhyun, sadece bir tane koruması olacak bir adam gibi mi görünüyorum? Ayrıca kendimi koruyabilirim." Kaç tane koruması olduğunu tuvaletimi yaparken düşünebilirdim. Ses çıkarmadan içeri girdiğimde bizim salondan bile büyük olan tuvalete ağzım açık bakakaldım. Hemen ortada duran eşikten banyonun küvet bulunan bölümüne geçiyordunuz. Burası tam olarak bizim ev kadardı. İşimi hallettikten sonra dışarı çıktığımda karşımda takım elbiseleriyle dikilmiş yakışıklı bir adam gördüğüm için de hâlâ şaşkındım. Dün bu adamla sevişmiştik.
"Hadi üzerini giy, seni lobide bekleyeceğim." Bekletilmeyi sevmeyen bir adam olduğu kesindi. Kapıdan çıktığında hızlıca dün giydiklerimi giydim ve bu muhteşem odada kısa bir tur attım. Elvis'in plaklarından iki üç tane duran komodinin üzerinde gezindiğimde içim içime sığmıyordu. Beni nereye götürecekti, onunla neler yapacaktım, en önemlisi de onun hayatına ayak uydurabilecek miydim?
Kapıyı çekip çıktım ve lobiye asansörle indim. Bir vale beni karşıladığında şaşırsam da onu takip ederek lobiden dışarı çıktım. Lila boyasıyla inanılmaz güzel Cadillac El Dorado'ya yaslanmış beyaz takım elbiseli bay Park etrafını çevrelemiş mini etekli kızlarla konuşuyordu.
Kızlardan birinin çenesini sevip "Çok tatlısın," dediğinde ağzım aralansa da bozuntuya vermeyip yanlarına gittim. Bunu hak etmiyordum kesinlikle. Yalnızca dün gece seviştiği biri olarak kalacak bir insan olamazdım.
"Chanyeol," diyerek kızların arasından ona ulaştığımda geriye çekilen kızlar şaşkınlıkla bana baktılar. Ona hâlâ Bay Park diyesim gelse de, şimdi ona adıyla ifade etmek daha uygundu.
Yan bir gülüş sergileyip elimi tuttu ve yaslandığı yerden doğrulup Cadillac'ın kapısını açtı benim için. Kızlar mosmor olurken içimden kahkahalar atmaya başlamıştım. Çik titlisin. Ben daha tatlıydım bir kere!
Kendisi de ön koltuğa geçtiğinde güneş gözlüğünü takıp kızlara şerefsizce bir gülümseme sergiledikten sonra arabayı çalıştırdı ve Bellagio'nun kapısının önünden çıktık.
"Kıskandın mı beni?" Ulan! Bir de soruyordu.
"Ne münasebet. Sadece yanınıza geldim." Rüzgar yüzümü hafifçe yalarken gözlerimi otelin bahçesine diktim. Fakat gülümsediğini görebiliyordum.
Sonunda şehrin kalabalığına girdiğimizde radyoyu açtı. 'The Ronettes - Be My Baby' çalıyor olduğundan ilgiliyle kafamı radyoya çevirdim. Bu arabada hep sevdiğim şarkılar çalacaktı anlaşılan. Chanyeol şarkının "benim ol, benim bebeğim ol" dediği kısımı dudaklarını oynatarak söylediğinde güneş yüzünden gözlerimi kısarak gülümsedim. Açıkça bana onun olmamı söyleyen bu yabancı adama bir gecede güvendiğime hâlâ inanamıyordum ama içimdeki Elvis, ne olacak ki, dünyaya bir kez geliyoruz diyordu. Zaten dünyaya bir kez geliyoruz diye geçirdiğim her şeyi yapıyordum ve bu dünyaya bir kez geliyoruz cümlesinden sonra yaptığınız her şeyde güme batıyordunuz ama ne olacak ki, bu dünyaya bir kez geliyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Welcome to Las Vegas || Chanbaek
ActionFakirhanelerinden dört yüz yetmiş virgül dört kilometre yol sonunda Vegas'a ulaşan Baekhyun ve en iyi dostu Sehun ünlü kumarbaz Park'la tanışacaklarını ve tüm hayatlarının değişeceğini nereden bilebilirlerdi? chanbaek, sekai 2008