For I Cant Help Falling in Love with You

957 90 124
                                    

Motele gitmemiz gece yarısını çoktan bulmuştu. Yol boyunca pek konuşmadık. Beni gerçekten tanımak istediğini söylediğinde kalbimin ağzımda attığını hissetmiştim. Park Chanyeol, insanın kalbini gerçekten ağzında attıracak türden bir adamdı.
Radyoda Mario "Let Me Love You" çalıyorken, istemeden kafamı oynatıyor olmama gülerek baktığında utandım.

"Burası sanırım," dediğinde arabayı durdurdu. Tıpkı broşürdekine benzeyen motelin tam önündeydik. Etrafta eski birkaç araba ve neon tabelanın yanında sigara içen birkaç adam duruyordu.

"Evet burası," dedim doğrularak. "Bıraktığınız için teşekkür ederim Bay Park."

"Bana telefon numaranı vermelisin." Kapıyı açmadan önce söylediğinde duraksadım. Benim telefonum yoktu ki. Sehun'un hastane borçları için telefonumu satmıştık ve zaten kullanmaya da gerek duymuyordum.

"Üzgünüm benim bir telefonum yok." Ürkekçe suratına baktığımda gülümsemesi kayboldu. "Neden?"

"Gerek duymuyorum çünkü." Tabiki ona ultra fakir olduğumuzu söyleyemezdim. Bunu kendisi de anlayabilirdi. Belki de beni hor görebilirdi, sonuçta o da ultra zengindi.

"Anladım, sorun değil. Seni yarın saat altı gibi alırım. Olur mu?" Bir eli direksiyonu tutarken niye bu kadar seksi gözüktüğünü Sehun'la acilen tartışmam gerekiyordu.

Kafamı salladım. "Peki, Bay Park."

Kapıyı açıp indim ve son kez baktım. "Bana Chanyeol de lütfen. Baekhyun." Baştan aşağı beni süzdüğünde defalarca kez beni soyduğunu hissettim. "Peki, Chanyeol."

Gülümseyerek motele doğru döndüm. Kapının yanındaki neon tebalanın önündeki sigara içen motorlu adamlar dikkatimi çekse de pek bakmayarak içeri girdim. Bir siyahı kadın yeşil elbisesiyle gözlüklerini takıp bir şeyler okuyordu. "Merhaba, buraya siyah saçlı bir adam geldi mi, uzun boylu, cılız."

Kadını gözlüğünü indirdi. "Ah evet, yanında takım elbiseli bir adamla geldi. Ama epey sarhoştu." Kadın güldü. "Odanın önünde adamın üzerine kustu. Tanrım, berbat bir histir." Chanyeol'ün korumasından bahsettiğini anlamıştım. "İçeri girdiler uzun zamandır da çıkmadılar evlat. Başka bir oda verelim sana en iyisi."

Hay yarabbim, Sehun'u öldürecektim. Daha ilk günden birileriyle yatmayı nasıl becermişti. "Hangi odada kalıyorlar."

"12," dediğinde koşarak merdivenlere yöneldim. "Git sevgilini kap oğlum." Kadın arkamdan bağırdığında hızımı daha da arttırdım. Kıskanıyor değildim ama Chanyeol'ün koruması olmak zorunda mıydı yani?

Kapının önünde geldiğimde derin bir nefes aldım. Sertçe birkaç kez tıkladıktan sonra kapıyı açan kişi yarı çıplak Kai'den başkası değildi. "Aman tanrım," diye çığırdım. Kai, utanarak pantolonu giymeye çalıştığında dağılmış yatakta bebek gibi uyuyan Sehun'a baktım. En azından iyiydi.

Kai'nin ceketindeki telefon titrediğinde hızlıca açtı. "Buyrun Bay Park," dediğinde ona döndüm. Gömleğini iliklemeye çalışıyordu ve banyoya girip silahını beline sıkıştırdı. "Geliyorum."

Chanyeol onun burada olduğunu anlamış mıydı acaba, hâlâ aşağıda bekliyor muydu? Şaşkın şaşkın yatağa oturduğumda takım ceketini giydi ve bana kısa bir bakış attı. "Ne oluyor, tanrım?" Söylendiğimde kapıyı açtı. "Arkadaşınız size anlatacaktır, iyi geceler Bay Byun."

Sehun uyandığında beni gördüğüne kesinlikle sevinmeyecekti. Üstelik Kai küçük bir not bile bırakmamıştı ona. Arkadaşım kafayı yiyecekti ve ben de onu toplamaya çalışacaktım. Here we go again.

Welcome to Las Vegas || ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin