.
Civciv:Otele vardın mı? (15.27)
Civciv:Varana kadar yanında yürüsem aklım sende kalmazdı.
Civciv:En azından mesajlarıma bakabilirsin...
Civciv:Pekâla
Civciv:Bora ölsün meraktan.
.
"Neden gelen mesajlara bakmıyorsun?"
Masada duran telefonumu işaret eden Bade ile bakıştım. Bir süre bir şey dememeyi tercih ettim.
"Kanka dilini mi yuttun...?" diye sorduğumda ise çayıma uzanıp bir kaç yudum aldım.
"Ceva-"
"Neden Bora'ya yerimi söyledin?"
Sorduğum soru sözünü kesip kaşlarının havalanmasına sebep olurken çayımı içmeye devam ediyordum.
"Yardım edebilir diye düşündüm"
"Neden?"
"Sana iyi gelebilir Esen"
"Gerek yok ki. Sen iyi geliyorsun bana."
"Ben her zaman yanında olamayabiliyorum. O zaman ne olacak? Öylece yalnız kalman hoşuma gidicek mi sanıyorsun?"
Gözlerime bakarken gerilmişti. Bakışlarını kaçırdığında sırıttım. Bu gülümseme öylesine değildi. Ya da mutluluktanda değildi. Onu tanıdığım içindi...
"Nereye gidiceksin?" diye sorduğumda bendsn kaçırdığı gözleri gözlerimi buldu.
"Ne gitmesi"
"Yalan bile söyleyemiyorsun Bade"
"Yalan değil, ben seni bırakmam."
"Bırakacaksın, o yüzden Bora yanımda dursun istiyorsun. Seni tanıyorum, el kol hareketinden, gözlerini kaçırmandan belli. Çekindiğinde ya da yalan söylerken hep orta parmağınla işaret parmağını sıkıyorsun. Ayrıca... Sen kimseyi yanımda istemezsin, dile getirmesende kıskandığını biliyorum. Kimseye güvenmiyorsun beni emanet etmek için."
"Anlaşılan fazla açık veriyorum"
"Evet, fazlasıyla."
"Peki, gidiyorum haklısın"
"Nereye?"
"Ankara"
"Ankara..." diye tekrarladım. Elimde ki bardağı sıkıca tutarken başımı önüme eğmiştim.
"O mu ikna etti seni, sevgilin mi?"
"Kendi kararım"
"Kendi kararın ile beni bırakıcaksın yani"
"Bırakmıyorum Esen"
"Aynen" dedim ve oturduğum sandalyeyi geri ittim. Ayağa kalktığımda kolumdan tuttu. "Dinlemek bile istemiyorsun." dediğinde kafamı salladım.
"Evet istemiyorum dinlemek falan."
"Çocuklaşma Esen, bir mesaj uzağında olacağım."
"Ama sana sarılamayacağım, sırtımı sıvazlayıp 'geçecek' demeyeceksin."
"İdare edebilirsin, ölmezsin"
"Ölürüm belki de."
"Esen."
Ses tonu uyarıcıydı, kızmıştı. Bu tür konuşar açtığımda hep kızardı.
"Benim de hayatım var, ben de bazen kendim ile ilgili şeyler yapmalıyım değil mi? Her şey seninle ya da hayatın ile ilgili değil."
Fakat,
Bunları söyleyen Bade miydi? O bunları söyleyecek türden biri değildi. Onu tanıyorsam değildi...
"Ne diyorsun, Bade?"
"Duydun işte, bütün hayatımı senin zırlamanı dinleyerek geçirdim. Sonuç ne? Bir hiç. Aynı sefil hayat, aynı palavralar. Ve akıllanmayan saf iyi bir Esen."
"Cidden bunları söylemiyorsun değil mi?"
"Aç gözünü artık Esen"
"Ne demek istediğini dahi anlamıyorum."
"Kimse seni koşulsuz sevmez, ben bile sevmedim."
Duyduğumla ayaklarımın dibine düşen çay bardağına bile tepki gösterememiştim. Ağlamamak için tuttuğum göz gaşlarım birer birer dökülürken omzuma çarpıp giden Bade bir darbe daha atmıştı sanki.
Dizlerimin üzerine yığıldığımda batan cam kırıkları bile acıtmamıştı canımı az önce ki kadar...
.
Civciv:Hoydağağ
Civciv:Neden tek tık
Civciv:Hayır yani neden internetini kapatırsın ki
Civciv:Ben delireyim diye değil mi..
Civciv:Pufff
Civciv:En azından gelmeye çalışayım bari
Çevrim dışı*
.
🦋🐣
Oy atın ve geçin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Civcivim |Texting
Short Story"Bak şu lanet olası gözlerime, beni üzmen için bile yalvarıcak kadar sana muhtaçlar."
