20

125 28 49
                                    

Medya Lenora Rin Nishimura.

"Artık bakmak yetmiyor. Aç koynunu. Seni öyle seveceğim ki, sana verdiğim aşk ile aklını oynatacaksın. Dudaklarını yaklaştır. Öpeceğim. Eğer kaçarsan seni usanmadan yakalayacağım. O yüzden kaçma. Aç koynunu gireceğim. Delirme. Dudağından öpeceğim. Söylenme."

|

|

|

"Evet, evet." Telefon kapandı. Ölümün ardından o kadar fazla kişi aramaya başlamıştı ki, o sinir bozucu akrabalar bile sözde üzgünlüklerini dile getiriyordu. Oysa Lucas emindi. Yeni, yetenekli, güzel ve seksi bir eş bulabilmek için şu anda oradan oraya arama yapıyorlardı.

Yağmurlu bir hava, bir o kadar da net toprak kokusu. Lucas, önünde ki mezara bakmaya devam etti. Ona aşık değildi. Saçlarını ve ona gülümseyen hallerini düşündü. Her zaman akşam yemeklerini onunla yerdi.

Elinden geldiğince yanında olurdu. Ona ilgisini vermeye çalışırdı. Bazenleri boş yere konuştuğunu ve kendini üzdüğünü düşünürdü.

Ama asla böyle olsun istemedi. Ona değer verdi. Karısını kaybetmek istemedi. Ama yapabileceği bir şey yoktu. Sonunda aynı annesi gibi her zaman değer verdiği bir şeyi kaybediyordu. Göz yaşlarını yıllardır tanıdığı kadın için akıttı.

Buraya nasıl geldiğini hatırlamıyordu bile. Sanki ışınlanmıştı. Yaklaşık bir kaç saat sonra Dante, silahlar ile birlikte arkasından gelmişti. Sorun yoktu. Elinde sonunda herkes öldürdü. Karısının mezarına en çok sevdiği beyaz gülleri bırakarak yavaşça öptü.

"Her ne kadar birbirimize aşık olmasak da, yanımda olduğun için teşekkür ederim." Lucas'ın yüzünde acı bir gülümseme vardı. Neden birisine bu kadar bağlanmıştı ki? Bu oldukça saçmaydı.

Bu bir vedaydı. Bir daha mezarına gelir miydi? Belki de onu unutmaya çalışırdı?

Antonia, namı değer Aurelia artık yoktu. Trafik kazası yüzünden ölmüştü. Her ne kadar bir vampir olsa da, söz konusu eğer kan kaybı ise insanlardan daha şanssızlardı. Lucas mezarlıktan ayrıldığı anda arabada onu bekleyen Lenora'yı gördü. Arabaya binmeli miydi?

Karısı öldükten hemen sonra böyle bir şey doğru muydu?

Aklına bir anda babası geldi. Babası bile asla böyle bir şey yapmamıştı. Bu açıkça karısına bir hakaret olmaz mıydı? Lucas bir şey diyemedi. Sadece baktı. Kısa sürenin ardından arabayı görmezden gelerek yoluna devam etti. Lenora ise bir şeylerin ters gittiğini anlayarak arabadan aşağıya indi.

"Lucas!!" Topuklu ayakkabıları ile koşmaya başlarken Lucas yürümesine oldukça hızlı bir tempo kattı. "LUCAS!!"

Duymuyordu.

Yağmur da ıslansa bile ıslandığını hissedemiyordu. Bir kez daha telefonunun çaldığını fark eden Lucas, eline aldığı anda fırlatacaktı. Ta ki arayan kişiyi görene kadar. Arayan kişi kız kardeşiydi. Koşması durdu.

Artık zaman devam ediyordu. 

Sanki her şey düzelmişti.

"Alo? Abi?"

"Ah- H-hey?" Diane duyduğu sıkıntılı seslen üzüldü. "Ben mezarlıktayım. Ama sen ve yanında ki kadın? Neden yoksunuz?"

Diane arabasından inmiş etrafa bakınmıştı. Aslında abisinin arabasını görmüştü. Sorun arabanın ışıkları yansa dahi içinde kimsenin olmayaşıydı. "Biz sadece biraz yürüyüş yaptık. Hemen geliyoruz."

Demon Priestess | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin