2. Bölüm

8.8K 477 185
                                    


Herkese merhaba, musmutlu pazarlar 🥰 yeni bölümle sizlerleyim umarım beğenirsiniz bölüme başlamadan şuraya benim en sevdiğim🦋 bırakmayalım mı

Keyifli okumalar,

Gün neredeyse doğmak üzereydi. Kucağımda sarıp sarmaladığım, bir haftası dolan kızımla, şafak sökmeden Mustafa ağanın adamıyla yola düşmüştük. Zeynep gider ayak, bir bavul esvab, kızıma giyecek vermişti. Sıkı sıkı tembihlemişti. Ne olursa ilk onu aramamı, kızını uğurlayan ana misali uğurlamıştı. Dolan gözleriyle bizi

İlk defa bindiğim araba toprak yolda ilerlerken ilk defa gördüğüm yollar ile merakla baktım, arabanın camından kış yüzünü göstermişti. Dışarda kuruyan ağaç yaprakları köylünün soğuktan ayağını kestiği köy yolları ile bomboştu.

Hava bulutlanmış akşam, misali kararmıştı. Ağaçlar yol boyu dizili inci gibi sıralanmıştı. Yolun kenarında üç beş küçük kerpiçten yapılma ev dışında hayat yok gibiydi. Araba ilerlerken gözlerim karşıdan gelen simsiyah ata takıldı. Üzerindeki sahibinin de yuların ekmesiyle hızlandı. At yaklaştıkça bakışlarım onda kesişti. Üzerindeki heybetli beden, yüreğini titretti.

Ne varki yüzü başını çevreleyen kara puşi ile çevrilmişti. Birden arabanın durmasıyla kara at sahibinin de yükselmesiyle arabanın üzerinden geçti kalbim durmaksızın atarken kara at az ileride durdu. Gözlerimi atın üzerindeki bedenden alamıyordum. Kara puşinin adamın yüzünden sarkmıştı. Açıkta kalan bir çift toprak kahvesine efsunlanmış gibi baktım.

“ Korkma sakın  bacı. At huysuzlandı, her hal, bu civarda araba pek olmaz.”

Bakışlarım arabayı kullanan adama döndü. Duran arabayı hareket ettirmeden, bu sözleri söylemişti. Gözlerimin önünde beliren toprak kahvesi bir çift göz ile mızıldanan yavrum ile ilgilendim.

Araba etrafı çitlerle çevrili evin önünde durunca  uyuklayan kızımı da alıp indim. Evin etrafında kocaman bir samanlık yer yer yuvası yapılmış köpeklerden oluşuyordu. Sonunu göremediğim çiftliği incelerken
Evin girişinde, belini tutarak bizi izleyen yaşlı bir kadın ile çiftliği incelemeyi bıraktım. Ahmed efendi eline aldığı bavul ile peşi sıra yürüdüm.

“ Kolay gele Ayşe hatun. Haşim ağam yok mu?”

“ Ağam sabah erken vakitte çıktı.  Gece anca gelir, haber etmişti geleceğiniz hele içeri buyurun” dedi. Ayşe kadın
Önde Ayşe kadın arkasında Ahmed efendi. İçeri girdik ev özenle döşenmişti.

“ Hele kızı bi odaya yerleştirek, bebesi kucağında sefil olmasın”

Ayşe kadının gösterdiği odaya geçtim. Kızımı koyduğum tek kişilik yatağa oturup başımdaki yazmayı çıkardım.
Aralanan kapıdan içeri giren Ayşe kadın

“ Hele gel mutfağa kızım yol yorgunusun iki üç lokma geçsin ” bakışları kızımı bulunca “onu getirmeyesin bu odadan dışarı çıkmayacak” dedi. Sert sesiyle

Başımı sallayıp yanına yastık koyduğum kızımı bırakıp odadan çıktım. Evin içerisinde gezdikçe Ayşe kadın sert sesiyle girilmeyecek yerleri anlatıyor cevap bile vermeme fırsat vermeden konuşmaya devam ediyordu.

“ Bugün eyice dinlen, yarın sende evde iş görmeye başlarsın! yok öyle yattığın yerden ekmek elden su gölden ne iş verirsem görecen! “

Mutfakta yere serilmiş sofrayı gösterdi. Kuru ekmeğin yanına iki üç dilim domates konulmuştu.
“ Ne o beğenemedin mi ? otur da ye. Bu eve ne olarak geldin unutma! yanaşmadan öteye geçemezsin!” dedi.
Sözleriyle neye uğradığımı şaşırdım.

“ O nasıl söz Ayşe kadın! Hele de sen kimsin? belli ki bana saygın yok amma bilesin beni buraya anlı şanlı Mustafa ağa gönderdi! Ağzından çıkanı tart öyle konuş! yoksam. Yaşına hürmet demem kırılmadık diş bırakmam ağzında ! sen beni ezip dökeceğin bir belledin zaar ama en sana pabuç bırakmam! Sanma ki senin çatına hanım olmaya niyetliyim! “

Ayşe kadın benden beklemediği çıkışla bozguna uğramıştı. Eskiden olsa her zulüme susar boyun eğerdim. Ama artık anaydım. Dünyayı yakardım, ama ne kendimi ne de yavrumu ezdirirdim kimseye.

“ Hele kör olasıcanın ettiği laflara bak! Anlı şanlı Mustafa ağaymış, ondan mı kazandın içerdekini he ? ona mı güveniyon ? namussuz seni! Ama ben sana diyem güvenme Haşim ağam kimselere benzemez, senin namussuzlukların görmezden gelmez!”

Bulanan mideme aldırmadan, karşısına geçtim.

“ Püüüü senin suratına! dışardan görende, seni elli töreli kadın sanır. Hiç mi yüzün kızarmadı ? bu lafları ederken, bi ayağın çukura girmiş neredeyse hiç mi uslanmadın! İki cihanda da kara olmaz mı yüzün...”

Ayşe kadın yüzündeki tükürüğü silip ağıza alınmayacak küfür etti.

“ Kahpe seni! şimdi de bunları mı diyon! sana bu evde rahatlık yüzü yok bunu eyi belle! Kim bilir köyde kaç erkeği baştan çıkardın da buraya gönderdiler saklan deye!namsuzsuz arlanmaz!”

Ayşe kadın,söylediği ağır sözlerden sonra üzerine yürüyünce topal ayağını sürüyerek çıktı. Bulanan midem ile yüzümü ekşittim , kulağımda Zeynep in sözleri vardı. Yavrumu da alıp gitmek o an aklımda yer edinmişti. Ama nasıl giderdim, fütursuz bir kadın yüzünden Mustafa ağanın sözünü yere getiremezdim onlar ki en zor anımda bana evlerini açmışlardı. 

Ayşe kadının zehrinin sebebi neydi bilmem ama buradan gitmeye hiç niyetim yoktu. Başımdaki yazmayı düzeltip yerdeki sofraya oturdum Ekmeğimin arasına koyduğum domatesi aceleyle yedim. Ben kuru ekmeyi bile bulamazdım çoğu zaman bu yemekler bana ziyafetti. Yerdeki sofrayı toplayıp sofra bezini silkeleyip, kızımın yanına döndüm. Kızımı doyurmam gerekti. Meleğim sessizce beni beklemişti. Açtığım göğsüme kızımı yaklaştırıp doyurdum. Bavuldan çıkardığım bez ile altını temizleyip üzerini değiştirdim. Elime aldığım her parçada dua ettim Zeynep’e 

Kirli bezleri Ayşe kadının gösterdiği küçük banyoda yıkayıp astım. Ördüğüm saçlarımı açıp banyodan çıktım odaya girip uyuyan yavrumun yanına iliştim. Yorgun düşen bedenim uykuya meyil etmeden önce gözlerimin önünde belliren bir çift toprak kahvesi ile derin uykuya daldım.

Evet bölümün sonuna geldik.

Zülfiye'nin bu yeni hali sizce nasıl oldu ?

Haşim ile merak edenler burada mı ?

Ayşe kadını okudunuz Zülfiye zor günler getirecek sanırım bunları okumaya hazır mıyız ?

Sınır:75 oy 120 yorum 🦋

Hüma Saye (Umut serisi 3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin