Yan yana yürümeyelim diye
dar yapılmıştı kaldırımla
Ve yine yan yana yürümeyelim
diye dar kafalıydı insanlar
Ve sırf dardı diye kafalar.
Dşünmeyi bırakıp sevmeyi
denedik.
Sarılmak yakar bizi deyip aşkı
hep uzaktan sevdik.Korkuyla kapanan gözler huzurla açılır, sevmeyi bilmeyen yürek sevdayla dağlanırdı. Bu dünyada
derlerdi ki; her gecenin bir sabahı vardır. Benim kararan gecem, toprak gözlü bir adamın şefkatli kollarında aydınlanmıştı.Güçlü kolların sarmaladığı bedenimi, kıpırdatıp esnedim. Gün çoktan doğmuştu. Kızımın baş ucuma koyulan beşiğinden ses gelmiyordu. Kollarında tattığım huzur, tembelliğe alıştırıyordu beni.
Başımı boynuna gömüp mis kokusunu içime çektim. Gözlerim bu anın büyüsüne kapılıp çoktan huzurla kapandı.
Gözlerim kapalı, kokusunu ciğerlerime hapsederken, hissetiğim kıpırtı ile hareketsizce bekledim. Yüzüme uzanan el dudağımı okşayıp yüzümü gölgeleyen saç tutamını tutup yüzünden uzaklaştırdı. Eli saçımı bir müddet okşayıp, uzaklaştı. Bu güzel anın son bulmasıyla catalan kaslarım kendini belli etmeye başlamıştı. Ama ne çare Haşim çoktan yanımı soğuk bırakıp yataktan cıktı.
Onun boş bıraktığı yastığa koyduğum başım ile gözlerim doldu. O el hep yüzümü okşasa, beni sevip kucaklasa olmaz mıydı ?
Haşim banyoya girmiş olmalıydı. Yatakta doğruldum. Düğün gecesinde evliliğimizi gerçek kılacak ilk adımı atmıştık ama ya devamı ? Yüreğime ilmek ilmek işlenen sevda onda yeşermeyecek miydi ?
Ayaklarımı yataktan sarkıtıp, kalktım. Üzerimdeki işlemeli beyaz geceliği çıkarıp, Hasimin dolabının boş kısmına katlayıp dizdigim esvaplarimdan yeşil olanı çıkarıp üzerime geçirdim. Saçlarım yatakta epey karışmıştı elimle tarayıp ördüm.
Haşimin sırayla dizilmiş gömleklerinde elim gezerken içim bir hoş oldu. Ona en çok yakışan beyaz gömleğini alıp, sevdim kokusunu içime çekip cevizden yapılma tek gözlü çekmecenin üzerine koydum. Altına bir şalvarda koyup, utana sıkıla fanilya koydum. Bunlarla uğraşmak sevgiyle yanan yüreğime mutluluk veriyordu.
Başıma geçirdiğim oyalı yazmayı bağlarken Nazlı kızımın ağlama sesi tüm odayı doldurdu.
Küçük yüzü ağlamaktan kızarmaya başlamış boncuk gözleri yaşlar ile buğulamamıştı.
'Oy kurban olsun annen o boncuk gözlerine'
Kucağıma alıp yatağa oturdum. Boncuk gözleri ile bana bakarken alıp içime sokasım geliyordu.
Esavabımın, önünü açıp çıkarttığım göğsüme saldırırken aralanan banyo kapısı ile Haşim belirdi. Bakışları kızımın ve benim üzerinde gezindi bir vakit. Onun bakışlarından utanmayıp, toprak gözlerine baktım.
Gözleri benim ve kızımın üzerindeyken onun için hazır ettiğim kıyafetlere uzandı. Elinde topladığı kıyafetleri alıp, banyoya geçti.
Kızımın başına bir öpücük koyup mis kokusunu içime çektim. Derman gibiydi,sevda ateşinin kör olduğu yüreğime.
Mememi kapatıp önümü ilikledim. Sabah olmuştu, Melahat teyze çoktan uyanıp evin işine girişmiştir. Aklımda onun yanına gitmek olsada içeride hazır ettigim esvabı giyen kocamı bekledim.
Kaçamak bakışlarım banyo kapısında kızımın altını değiştirdim. Actigim pencere dışarının soğunu içeriye getirmişti. Yağmurlu havanın hediyesi toprak kokusu odanın içine dağılırken başımı uzattığım pencereden dışarıyı seyre daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüma Saye (Umut serisi 3)
RomansaHüma kuşunun gölgesini bilir misin sen ? Kafdağı'nda yaşayan boz renkli, kanatları zümrüt yeşili efsanevi kuştur Hüma gölgesi bir kimsenin üzerine düşerse; o kişinin başına devlet kuşu konacağına, talihinin açılacağına inanırlardı. Zülfiye İn yaralı...