ANILAR

3.3K 58 3
                                    

Öncelikle merhaba! Ben bu hikayenin yazarı. Size hikaye hakkında birkaç bilgi vermek istiyorum. Diziyle alakası olmakla beraber aslında kendi yorumladığım sahnelerin ağırlıkta olacağı bir EzSan hikayesi.
Keyifli okumalar, 💗

Esra;
Gidiyorum işte.. Bakıyorum yola. Yanımda yaşlı teyzeler dedikodu yapıyor. Amcalar gazete okuyor. Dışarda bir yere yetişmek için birbirini kovalayan arabaları görüyorum. Kimisi lüks, kimisi daha maskülen. Şehrin içinde kaybolmuş ağaçlar hızla geçiyor gözlerimden. Hayat ne tuhaf değil mi? Ne adaletsiz. Kimimiz çok zengin kimimiz tabi rica züürt. Ben sanırım o züürt tayfaya giriyorum. Hayatım boyunca çok çalıştım, hep çalıştım. Anneme çekmişim işte. Kanımda var. Hayat daha farklı olabilirdi. Mesela eski kocamla hala evli olsaydım zengin tayfaya giriyor olacaktım. Ozan. Ozan Korfalı. Hayatımın hatası. Sen o zengin olsun diye çalış çalış... Şimdi o bir CEO. Ben metrobüs köşelerinde sürünen zavallı biri. Neden böyle oldu? Neden mi? Ozan, çok değişti. Şöhrete kavuşmadan önce o kadar iyi kalpli biriydi ki. Kendi işini kurup şöhrete kavuştuktan sonra Ozan tamamen değişti. Bambaşka biri oldu. Sadece fiziksel değil, karekteristik.

Metro durdu. İndim. Bir kütüphanede görevliydim. Kitapların sayımlarına,  düzenlemesine, ve gelen insanlara kitaplar hakkında rehberlik yapıyordum. İşimi seviyordum. Çünkü küçüklükten beri kitaplara aşık biriydim. İşimi seviyordum insanları pazarlama yeteneğimle istediğim kitabı onlara okutabiliyordum. Böylelikle onlar yakınlara anlatıyor kitap okuyan kişi sayısı artıyordu. Buydu beni işime bağlayan şey. Ama bir durup düşündüğümüzde, bu kütüphane benim olabilirdi. Buranın patronu ben olabilirdim. Neden olmasın? Eğer zengin olsaydım.

"Esra!" diye bir bağırış duydum üst kattan.
Patronumuzdu. Kütüphanenin sahibi. Katı bir kişilikti. Çokta sevdiğim söylenemezdi doğrusu.
"Gelen kargoları yerleştirdin mi?"
"Yerleştirdim Sinan Bey."
"Tamam şimdi al şu paspası, temizle etrafı."
Buranın ayrı temizlik görevlisi vardı. Neden ben temizliyordum ki?
"Sinan bey neden ben temizliyorum? Mahmut abi nerede?"
"Mahmut işi bıraktı."
Üzücü. Mahmut abiyle çok iyi anlaşırdık. Buranın temizlik görevlisiydi.
"Peki, ben temizlerim."
Paspası aldım ve aşağı kata inip okurları rahatsız etmeden yerleri temizledim.
Üçüncü raf bölümünün oraya geldim. Arkaya doğru yürüyüp yerleri silerken birine çarptım. Arkamı döndüğümde kadının elindeki kitaplar yere yığılmıştı.
"Çok özür dilerim. Kusura bakmayın lütfen."
"Önemli değil, toplamama yardım eder misiniz?"
"Elbette."
Yere eğilip kadınla kitapları topladık. Elimdeki kitapları kadına doğru uzatırken kafasını kaldırdı. Bu yüz çok tanıdık geliyordu. Bu yüz.. Bu kız?
Bu genç kız Elif miydi?
"Elif?"
"Esra Abla?"
"İnanamıyorum ne kadar büyümüşsün."
Çok güzelleşmişti. Kimdi? Ozan'ın kız kardeşi.
"Aradan çok yıl geçti, tesadüfen böyle bir şey olması beni çok sevindirdi." dedi gülümsemeyle.
Hiç değişmemişti. Aradan 7 yıl geçse de küçüklüğündeki gibi naifliğini hala koruyordu.
"Çok güzel olmuşsun Elifciğim."
"Sende hala aynısın. Yaşlanmamışsın."
Güldüm.
"Burada mı çalışıyorsun?" dedi.
"Evet buranın görevlisiyim."
"Şaşırmadım, hala kitaplara aşık mısın?"
"Görüldüğü üzere."
"Esra abla, ya siz ayrıldınız evet. Ama ben hep bir ablam olsun istemişimdir. Sen o eksikliği kapattın. Ben seninle hep görüşmek istedim ama abim hep karşı çıktı. Bundan sonra buluşalım. Eski günlerdeki gibi."
Eski günlerdeki gibi...Bir cümlenin kalbimi bu kadar kıracağını hiç düşünmezdim.
"O-Olur. Numaramı vereyim sana. Ama.."
Nefes verdim onun ismini cümlelere dökmek zor olsa gerek.
"Ama Ozan bir şey demesin?"
"Hiçbir şey diyemez!" dedi sinirle.
Nasıl diyemez Elif? Benden ölümüne nefret ediyor.

Elife numaramı verdim. Birkaç gün sonra buluşuruz diye söz verdim.
Akşam 5 olunca kütüphaneden ayrıldım ve eve doğru yürüdüm.
Otobüse binecek halde değildim. Kafam bu kadar karışık kalabalıkken, birde insan kalabalığını görecek güçte hissetmiyordum kendimi. Sadece tek başıma yürümek istiyordum. Acaba şu an ne yapıyordu? Mutlu muydu? Hayatında biri var mıydı? İyi miydi?
Beynimde dolanan bu sorulara bir karşılık vermem gerekiyordu. Yoksa bu gidişle kafayı sıyırabilirdim. Ozan'ın şirketine gitmek istiyordum. Uzaktan görüp ne halde olduğunu bilmek istiyordum sadece. Uzaktan, çok uzaktan. Ama şirketi neredeydi ki? Adını bile bilmiyordum. İnternette Elifin instagram sayfasına girip takip ettiği kişilerde bir şirket sayfası aradım. Bulamadım. Google'ye girip Ozan Korfalı yazdım. Ne de olsa artık bir iş adamıydı.
'Ünlü CEO Ozan Korfalı çıkardığı uygulama ile 100 Milyon Dolar kazanç sağladı.'
Habere tıkladım. Şirketin önünde çekindiği bir fotoğraf vardı.
"Milenyum Soft."
Bu arada 100 Milyon Dolar. Çok para. Çok çok çok para. Vay be Ozan. Nereden nereye..
Bir taksi tutup şirkete gittim.
Yolu izlerken aynı zamanda düşünüyordum. Yanlış mıydı tüm bunlar? Eski kocamı merak etmem doğru değildi. Üstelik onun şirketine gidiyordum. Ya beni görürse? Ya yanlış anlarsa?
Birkaç saniye düşündüm.
Yok be Esra nereden görecek? Diyip kendimi avuttum.

Şirkete gelmiştim.
"Abi sen beni bekle 5dk işim var hemen gelicem." dedim taksici abiye.
"Kızım bekleyemem. İşim var. Arabayı teslim etmem gerek."
"Abicim çok değil 5 dakika."
"Sadece 5 dakika. Fazlası olursa giderim."
"Tamam, tamam."

Arabadan inip şirketin kapısında durdum. Üzerimde bir mom jean, crop bir tişort ve kırmızı Converse vardı. Buradakiler o kadar şatafatlı giyinmişlerdi ki. Onların yanında çok sönük kalmıştım. Zaten herkes bana bakıyordu.
Ve şirket, şirket çok büyüktü. Zenginlik kokuyordu. Ben o kokuda boğulmuştum.

WELCOME HOME | EsZanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin