'Eğer benim küçük bebeğim olmak istiyorsan, solgun ay ışığında buluşabilirsin benimle.'
§
"Kapalı gözkapakların seni olduğundan daha küçük gösteriyor, titrek nefeslerinin arasında adımı fısıldıyorsun. Hislerim yoğun, aklımın alamayacağı kadar derin. Seni seviyorum, sözcükler dilimin ucunda dans ediyor. Gözlerine bakıyorum, iki inci tanesi, tüm dünya oraya sığmış. Güneş, Ay ve Yıldızlar. Tüm sevdiklerimi orada barındırıyor. Bana ne yapıyorsun? Tüm şarkılarım senin için söyleniyor, sevgilim."
poison ivy 'zehirli sarmaşık' syf. 29
§
Saatler geçmek bilmiyordu, Jeongguk kasabanın fotoğrafçısı Bay Steveson'ın yanında işe başladığından beri görüşme saatlerimiz gittikçe kısalmıştı, onu özlüyordum. Çivi yerine çekici parmağıma vururken aklım dağınıktı, onun dışında hiçbir şey düşünemiyordum. Zihnim kalabalıktı, geleceği ön görememek beni korkutuyordu.
Bay Hughes bana söylenerek parmağımı sararken biraz daha dikkatli olmamı söylüyordu, onun bu telaşlı halini görmek nadirdi ve gülümseyerek onu izlemekten başka bir şey yapamıyordum. "Bay Hughes." diye seslendim dikkatini çekmek için, arka planda Duran Duran'a ait olduğuna emin olduğum fakat ismini hatırlamak konusunda sorun yaşadığım bir şarkı çalıyordu plakta. "Eşinizle nasıl tanıştınız?" diye sordum, ellerini sargı bezinin üzerinden çekerken keskin mavi gözleri buğuluydu.
"Julia..."
Eşinin adını mırıldandıktan sonra dudaklarında tatlı bir tebessüm belirdi, ilkyardım çantasını toparlarken "Babamın yanında mobilya işine başladığımda on yedi yaşındaydım, bu kasaba benim evimdi ve tüm dünyam Melrose sınırlarıydı." dedi, çantanın demirlerini kapattıktan sonra bana döndü. "Melrose o günlerde sakin bir kasabaydı, çok fazla ev yoktu. Gölün karşı kıyısı tarlalar, onların ortasından geçen bir yol ve kenarına konulan derme çatma hanlarla doluydu." Kasabayı o haliyle hayal etmek benim için biraz zordu, Bay Hughes'ın yaşını düşündüğümde bahsettiği dönem elli yıl öncesine dayanıyordu.
Şarkı değişirken Bay Hughes tamamen bana doğru çevirdi vücudunu, "Babam hanları da hancıları da sevmezdi, onların kasabaya serserileri topladığını düşünürdü. Belki de haklıydı. Yine de gelirimizin büyük kısmını onların karşıladığı da bir gerçekti. Babamın hasta olduğu bir gün hancılardan biri dükkanımızın kapısını çalarak ilçenin kaymakamının geldiğini, yataklardan birini acil olarak tamir etmemiz gerektiğini söyledi." Kelimeleri arasında duraksıyor, o günü yeniden yaşıyordu Bay Hughes.
Onu dinlemek hoştu, kelimelerine odaklanıyor olsam da gözlerindeki özlem dolu bakışları yakalamamak imkânsızdı. "Ben acemiydim fakat babam bana güvendiğini söyledi, kaymakam geliyordu, çok önemliydi o zaman için. Büyük demirden alet çantamı aldım, hancının eski Chev arabasına bindim ve hana gittik. İçerideki telaş görülmeye değerdi, en nadide örtüler seriliyor, porselen tabaklar temizleniyor, beş kişi her toz zerresini siliyordu. Büyük odaya çıktım, kaymakamın yatmakta olacağı yatağı tamir edecektim, bizim zamanımız için büyük lütuftu bu." Gülümseyerek onu dinlerken ayaklandı, konuşmanın susamasına sebep olduğunu söyleyerek mutfağa ilerledi, kısa bir süre sonra elindeki sıcak çay dolu iki fincanla döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
poison ivy' taekook
FanficBen Kim Taehyung, Jeon Jeongguk'u tanıyana kadar her şeye sahip olduğumu sanıyordum.