3° Give your heart soul to me

6.6K 730 138
                                    

•Beni sıkı ve hızlı tut, yaptığın büyünün etkisi geçmeden

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beni sıkı ve hızlı tut, yaptığın büyünün etkisi geçmeden.

§

"Kaldırımda yürüyor olmak onu hiç tatmadığı bir gerginlik duygusunun içine sürüklüyor, evden dışarı adım atmayı başardığı ilk günde gökyüzü onu koyu bir grilikle karşıladı. Buna aldırmadı, yağmur yukarıdan süzülürken şapkasını düzelterek gözünün önüne doğru çekti ve ilerledi, nereye gideceğini bilmeden. Sahi, nereye gideceğini bilmeden yürümek kadar güzeli var mıydı şu karmaşık hayatta?

lord hermin, syf. 42

§

Gün geceye dönerken bugün Melrose'da hava sakindi, insanlar kendilerini parklara ve sokaklara atmıştı. Kasabadaki insan kalabalığı o kadar azdı ki, Daegu'da nasıl hayatta kaldığımı merak etmeme sebep oluyordu.

Bizim çocuklar ile parktaki çimenlere bir örtü sermiş, bağdaş kurarak sırtımı yaşlı çınar ağacına yaslamıştım. Lu sonunda kısa kollu bir şeyler giyebilmiş olmanın mutluluğu hakkında konuşurken Yeong telefonunda biriyle mesajlaşıyor, Han yanına ne zaman geldiğini bilmediğim ev sahibimin büyük kızı ile flört ediyordu.

Elimdeki kitabın kapağını kapatmadan önce kaldığım sayfaya ayracı bıraktım, kitabı sırt çantamın içine koyarak ayaklandım. Biraz yürümek istediğimi söyleyerek varlığımın bile farkında olmayan üçlüyü geride bıraktım.

Melrose bana huzur veriyordu.

Söyleyebileceğim çok fazla şey vardı ve burada hayat mücadelesi içinde olmadan onları tuvale aktarıyor, Bay Hughes'tan aldığım daktilomda kağıda döküyor, fotoğraf çekiyor ya da eskimiş kalın kapaklı defterimde şiire döküyordum.

Ben buydum; ailemin ya da insanların arasındayken yolunu bulamayan kaybolmuş bir çocuk olarak devam etmiştim hayatıma ama işte, ben buydum. Kendi için bir şeyler yapmaktan zevk alan, kendini keşfetmeyi seven ve okuduğu güzel bir kitabın bile mutlu edebildiği bir insan.

"Kim Taehyung!"

Hemen ileride, bir banka oturmuş olan Jeon Jeongguk beni gördüğünde elini kaldırmış, adımı duyabilmem için adeta bağırmıştı. Ona ilerlerken elinde yine fotoğraf makinesi duruyordu. "Merhaba." dedim yanına kendimi bırakırken, dizinde yırtıkları olan bir kot pantolon, onun içine soktuğu belimi ortaya çıkarak beyaz bir tişört ve kot gömlek geçirmişti üzerine. "Merhaba, nasılsın?" diye sordu gülerek, onu ilk defa güneşin altında, sıcacık bir anda inceleme fırsatı buldum.

Çok güzeldi.

Buradaki herkesi kıskandıracak ve kendine hayran bırakacak kadar güzel. Pembe dudaklarında dilini gezdiriyor ve onların parlamasını sağlıyordu. Gözleri hafif kapanıp açılırken tüm dünya orada buluşuyordu. "İyiyim, sen nasılsın?" diye sordum, ellerimi üzerimdeki ince hırkanın ceplerine koydum. "İyiyim, uzun zamandır bu kadar soğuk bir yerde bulunmamıştım, sıcağı özlemişim." Konuşmayı seviyor olması tuhafıma gidiyordu, ben genelde susmayı seven ve aklındaki düşünceleri saklayan bir insandım.

poison ivy' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin