Lütfen oy ve yorum yaparak destek olun.
Sınır: 18 oy 260 yorum 4500 görüntüleme
İyi okumalar~
Kırmızı ve siyah renklerin hakim olduğu oda da sandalyede oturuyordum. Kralın benim gelini olduğumu söylemesi üzerine Jin beni neredeyse yere fırlatarak bırakıp gitmişti.
Çok sinirli gözüküyordu ama ben bu sinirini hak ettiğimi düşünmüyordum çünkü hiçbir şey yapmamıştım.Biz iki ülkenin barışı için evleniyorduk buna mecburduk gücümüzü kaybetmemiz için bunu yapmak zorundaydık belki bu cehenemin içinde sadece biz yanacaktık ama başka insanlar zarar görmeyecekti. Jin ise beni cehenemde tek başıma bırakmıştı biz cehenemi cennete çeviremez miydik? Yapabilirdik lakin bu olmayacaktı. Bu hikaye de yanan sadece ben olacaktım ah be validem keşke burda olsaydın.
" Gelebilir miyim? prensesim."
" Gelebilirsin"
Naz içeriye girerek orta boyda ki yuvarlak tahta masanın gerisinde durmuştu.
" Ayağınız iyi durumda olmadığı için kralın emri ile odanızda yemek yiyeceksinizdir. prens jin'in de size eşlik edeceğini iletmemi istediler."
"Ne!? Kendisi mi istedi yoksa kralın emiri mi?"
" Kralın emiri."
Anlaşıldı bu yemek zehir olacaktı.
" Naz ben burda yokken neler oldu?"
" Buraya geldikten sonra benim siz olmadığım anlaşıldı. Ağebeyiniz krala karşı mahcup olsada kral bu durumu normal olarak buldu ve prens Jin ile saraya o şekilde girişiniz nedeni ile de şu an oldukça mutlu. "
Gözlerimi devirerek kısık sesle " aman ne güzel." demiştim.
"Peki asiller, eşleri bunlar hakkında bilgin var mı?"
" Kralın 6 eşi 14 oğlu ve 4 kızı var anlatmak uzun süreceği için siz gözlemlesiniz daha iyi olacaktır. Yalnız kraliçe soheon ve kızı jeongso'dan olabildiğince uzak dursanız iyi olur."
" Neden?"
" Çok kindar oldukları söylenir bir kişiye taktıkları zaman burnundan getirirlermiş ve bu evliliği ikiside onaylamamış. Üstelik prens seokjin onun oğlu! "
" Sanki biz oğluna aşık olmuşuz. İkinci Mara hatun vakası ile karşı karşıyayız naz hazır mısın?"
" Kaos severiz. "
"Hahaha onlar bizim burnumuzdan getireceğine biz getiririz! "
" Şimdi benim gitmem lazım birazdan gelirler. Afiyet olsun."
" Sağolasın!"
Naz'ın çıkması ile yemekler gelmişti. Yemekleri masanın üzerine yerleştirip gitmişlerdi. O mağara adamı gelmezdi o yüzden ben başlayabilirdim. Önünme koyulan kasenin içinde solucan gibi uzun erişteler vardı onun üzerinede sos ve yeşillik eklemişlerdi.
Kasenin yanındaki çubukları elime alarak incelemeye başlamıştım. Hadi canım solucan kılıklı erişteyi bununla dökmeden nasıl yiyorlar!" Efendim...Prens Seokjin geldi."
Daha ben gelsin demeden kapı açılmıştı.
Ufff mağara adam filan diyoruz da yakışıklı ha
Koyu mavi hanbok giymişti. Saçlarını yarım at kuyruğu yapıp başına hanbok'u ile uyumlu siyah bir bandana takmıştı.
Bana ters bir bakış attıktan sonra karşımda ki sandalye'ye oturmuştu." Senin için geldiğimi düşünme sakın!"
" Aman kapı orda gidedebilirsin."
Bir şey demeden solucan kılıklı erişteyi önüne çekmiş o çubuklar ile yemeye başlamıştı. Nasıl Tuttuğuna bakarak bende aynı şekilde tutup birazcık almayı başarmıştım tam mutlu olmuşum ki içine düşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝕷𝖎𝖋𝖊 𝕿𝖗𝖎𝖆𝖓𝖌𝖑𝖊 "𝖑𝖆𝖇𝖎𝖗𝖊𝖓𝖙" 𝐾𝑖𝑚 𝑆𝑒𝑜𝑘𝑗𝑖𝑛
Fanfiction[TAMAMLANDI] Bir grup genç vardı; geçmişleri bir olan, yaraları aynı yerden kaynayıp aynı yerden sarılan bir grup genç. Onlar çoğu zaman üzgün olduklarını göstermez her şeyi şakaya vururlardı ama geçmişleri böyle değildi. Ya geçmiş kapanmamışsa? Lif...