Okumadan önce oy vermeyi unutmayın 🌙
"Sen yaralı bir kuşsun senin yaralarını sarmaya benim gücüm yetmez kan gölüne dönmüş yüreğim seni papatya bahçesinde öpemez."
İyi okumalar~
"Son olarak prens Jin ve prenses hayal bir takım olarak ayrılıp hava kararmak üzereyken yakaladıkları hayvanları buraya getirecekler ve birinci gün tamamlanmış olacak."
Yere bakan gözlerimi devirmiştim neden ben ve Jin aynı takımdayız. İkimizde birbirimizin yüzünü görmek istemiyoruz. Ah tabi biz evliydik ondan.
"Sorun yoksa herkes ava çıkarabilir."
Sorun var ama susuyoruz adam!
Herkes mutlu halde atlarına binerken bu sefer bir değişiklik yaparak Jin ve ben somurtarak atlarımıza bindik. Herkes bizdeki değişikliğin farkındaydı ama susuyorlardı. Bencede sussunlar konuşacak bir şey yok."Umay?"
Naz'ın seslenmesi üzerine yavaşça at'ı ona çevirdim.
"İyi misin?"
Yüzüme yapmacık gülümsememi takınarak başımı salladım.
"Akşam görüşürüz."
Herkes ormanın bir köşesine dağılmıştı. Bizde güya av yakalayacaktık ama öyle boş boş atın üzerinde geziyoruz.
Zaten ben hayvan filan vuramam yazık hayvana ay birde yavruları varmış annesiz kalıyolarmış. Benim gibi..."Daha ne kadar ilerleyeceğiz." Demek isterdim ama konuşmak istemiyordum bu yüzden sustum. O ilerledi bende peşinden ilerledim ikimizin ağzından da tek kelime çıkmadı ne kadar ilerledik bilmiyorum, güneş tam tepedeydi ağaçların gölgesi üzerimizde olmasına rağmen terlemiştim aldığım nefes bana yetmiyordu. Birden neden bu kadar güçsüz düşmüştüm zehir yüzünden miydi?
At'ın üzeride daha fazla ilerleyemeyeceğimi farkedince at'ı durdurup yere atlamıştım. Heybemin içinde ki mataramı çıkartarak birkaç yudum su içtim. Bu arada seokjin'de arkasını dönmüş ne yaptığıma bakıyordu sanki hiçbir şey'den haberi yoktu buraya nasıl geldiğini, benim arkasında olduğumu bilmiyormuş gibiydi.
"Biraz dinlenmek istiyorum."
Omuz silkerek önüne dönmüştü. Anlaşılan dediği gibi benimle konuşmayacaktı işime gelirdi benden daha çabuk soğuması onun için daha iyi olacaktı.
Meşe ağacının altına oturup gözlerimi kapatmıştım böylesi daha iyiydi nefes alış verişim normale dönmüştü Seokjin'e daha fazla sorun çıkartmadan kalkayım diye düşünüyordum ki o yanıma oturmuştu. Kaşlarımı çatarak ona döndüğümde yeniden omuz silkerek gözlerini kapatmıştı.
Çok güzeldi Allah bir insanı ancak bu kadar güzel yaratabilirdi. Pürüzsüz yüzü, küçük burunu, dolgun dudakları ile günah sebebiydi. Her yutkunuşunda haraket eden adem elması öpmek için çok güzel bir bahane olablirdi. Elbisesinin açıkta kalan yerinden köprücük kemiğine bir öpücük kondursam ne olurdu.
Kendine gel onu kendinden uzaklaştırmak istiyordun şu an sen ona koşacak gibi duruyorsun."Gidelim mi?"
Başı ile beni onaylayıp oturduğu yerden kalkmıştı peşi sıra bende ayağı kalktığımda söylemek istemediğim
O cümle ağzımdan çıkmıştı. Dil bu bükemiyorsunda sussun."Neden benimle konuşmuyorsun?"
Olduğu yerde dört saniye durmuştu daha sonra ağır adımlar ile bana dönmüş anlamsızca yüzüme bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝕷𝖎𝖋𝖊 𝕿𝖗𝖎𝖆𝖓𝖌𝖑𝖊 "𝖑𝖆𝖇𝖎𝖗𝖊𝖓𝖙" 𝐾𝑖𝑚 𝑆𝑒𝑜𝑘𝑗𝑖𝑛
Fanfiction[TAMAMLANDI] Bir grup genç vardı; geçmişleri bir olan, yaraları aynı yerden kaynayıp aynı yerden sarılan bir grup genç. Onlar çoğu zaman üzgün olduklarını göstermez her şeyi şakaya vururlardı ama geçmişleri böyle değildi. Ya geçmiş kapanmamışsa? Lif...