San ve Seonghwa merkezde oturup beraber ne yapacaklarını planladıktan sonra Seonghwa dışarı çıktı. Hongjoong'la görüşmesi gerekiyordu bugün. İlişkileri gittikçe iyiye yöneliyordu. En azından Hongjoong ona bir şeyler anlatmaya başlamıştı.
Seonghwa bu düşüncelerle arabasına binip Hongjoong'la buluşmayı planladıkları yere baktı. Tam o sırada telefonu çalınca kaşlarını çatarak ekrandaki tanımadığı numaraya baktı. İlk defa gördüğü bir numaraydı. Telefonu açıp kulağına dayadı.
"Alo?" Biraz ürpermişti açıkçası. Sürekli aramazdı böyle numaralar onu, numarasının bulunması zordu.
"Park Seonghwa." Telefondan gelen filtrelenmiş sesle Seonghwa daha çok korkmaya başlamıştı. Kimdi ki bu?
"Benim."
"Bindiğin arabadan çık ve merkeze gir."
Seonghwa alaycı bir şekilde gülüp göreceğini düşündüğü için gözlerini devirdi. Emrivaki konuşmaları pek sevdiği söylenemezdi ve karşısındaki kişi tam olarak bunu yapıyordu.
"Neden yapacakmışım bunu?"
"Çünkü yapmazsan sevgili Hongjoong'unu bir daha göremeyebilirsin."
"Ve sana inanmamı bekliyorsun?"
Telefondan gelen birkaç adım sesinden sonra Seonghwa'nın telefonu titredi. Telefonu kulağından çekip gelen bildirime baktı. Aynı numaradan bir fotoğraf gelmişti. Hongjoong'un fotoğrafıydı. Yüzündeki kanamalardan dayak yediği belliydi. Telefondaki adamın hiç şakası yoktu.
Korkuyla yutkunup elini kapıya attı ve kapıyı açıp hızla merkeze girdi. Telefonu tekrar kulağına dayayıp gözlerini kırpıştırıp bir süre sadece nefes aldı.
"Girdim. Ne istiyorsun?"
"Hoparlörü aç, şerifin beni duymasını istiyorum."
Telefonu kulağından çekip hoparlörü açtı ve etraftaki polislere baktı. Rengi atmıştı, cidden korkuyordu şuan.
"Şerif Choi!" Telefondan gelen sesle irkilip telefonun sesinin ne kadar yüksek olduğunu fark etti.
San odasından çıkıp şaşkınlıkla kapıda durmuş Seonghwa'ya baktığında, o da yalvararak bakıyordu.
"Peşimi ne zaman bırakacaksın Şerif? Beni asla bulamayacağını fark etmedin mi?"
Sinirle kaşlarını çatıp güldü.
"Seni çoktan bulduğumun farkındasın değil mi? Her adımını görebiliyorum. Son çırpınışların bunlar."
Seonghwa şaşkınlıkla San'a bakınca güven verircesine gülümsedi.
"Birazdan, attığım koordinatlara Seonghwa'nın tek başına gelmesini istiyorum. Hongjoong'un sonunun diğerleri gibi olmasını istemiyorsa tabii. Herhangi biri daha gelirse ikisi de ordan canlı çıkamaz. Umarım ne kadar ciddi olduğumun farkındasınızdır."
Telefon kapanınca herkes Seonghwa'ya bakmaya devam ediyordu.
"Wooyoung." Seonghwa'nın ağzından tek kelime çıkınca derin nefesler alıp şerife döndü.
"Wooyoung'du. Tam olarak tahmin ettiğimiz şeyi yaptı. Bana zarar vermek için yapıyor."
"Seonghwa-"
"Ne bekliyoruz!? Wooyoung'u bulmalı-"
"Seonghwa!"
Şerifin yüksek sesi Seonghwa'yı sustururken anlam veremeyerek ona bakıyordu. San'ın yanında, odasından çıkan Wooyoung'u görünce her şeyi mahvettiğinin farkındaydı. Onlara yardımcı olan tek kişiyi de böyle kaybetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who? // woosan
Teen FictionChoi San Gwangju'nun ünlü bir polisiydi. Jung Wooyoung ise okuldan sonra eğlenmeyi seven bir gençti. Yolları nasıl çakışmış olabilirdi ki?