1.9

917 104 73
                                    

--

"Jongho... bunu bana neden yapıyorsun? Arkadaş olduğumuzu düşünüyordum."

"Arkadaşız, ama hiçbirimize iyi gelmiyorsun. Bu yüzden gitmen gerekiyor, yanımıza gelmemelisin artık."

"Ama ben hiçbir şey yapmıyorum?"

Jongho'nun evinin arkasındaki taşların üzerinde oturuyorlardı, Jongho Wooyoung'u çok önemli bir şey konuşmak için evine çağırmıştı. Konuşmak istediği şey Wooyoung'la arkadaşlığını bitirmek istediği miydi?

"Yapıyorsun! Şu masum tavırları bırak artık. Hepimiz nasıl biri olduğunu biliyoruz Wooyoung. Tüm okul nasıl olduğunu bilmeliydi, ama ben izin vermedim. Bu kim olduğunu unutmama engel değil."

Wooyoung'un üzgünlükle çatılan kaşları gevşeyerek hiçbir duygu barındırmayan gözlerle Jongho'ya baktı.

Jongho başını iki yana salladı. "Sen psikopatsın... Seni korumuştum herkese karşı."

"Hadi ama, bunu hepimiz yaptık."

"Biz durmamız gereken yerde durmuştuk. Sen duramadın öyle değil mi? Neden Wooyoung?"

"Neden olduğunu ikimiz de biliyoruz."

"İğrenç bir insansın, bir daha karşıma çıkma mümkünse."

Arkasını dönüp evin içine girmeye yeltenince Wooyoung elinin altında duran taşı alıp sinirle Jongho'nun kafasına vurdu. Jongho sarsılarak yere düşünce sinirle gülüp elindeki taşı bıraktı.

"Durman gereken yerde durmalıydın."

**

"Dikkatli ol." San, Wooyoung'a ceketini giymesinde yardımcı olmaya çalışıyordu.

Wooyoung iyileşmişti ve gelen mesajda artık ifadesinin alınması gerektiği söylendiği için taburcu olması gerekiyordu.

"Git artık, başka ilgilenecek biri yok mu?"

"Seni yalnız bırakmayacağım."

"Burda olmana izin vermeyecekler."

Kapı açılınca içeri giren Seonghwa'yla San kaşlarını çattı.

"Şerif, gitmemiz gerekiyor artık."

"Sen niye burdasın?"

"Davada daha fazla bulunamazsın, onu benim almam gerekiyor."

"Saçmalık."

Wooyoung San'ın omzundaki elini öpüp ayağa kalkmaya çalıştı. Tutunarak dengesini sağlayınca Seonghwa belindeki kelepçeleri çıkardı. Wooyoung'la gözgöze gelmemeye çalışarak kelepçeleri açtı.

"Kollarını uzat."

Kollarını önüne doğru uzatınca Seonghwa sertçe kelepçeleri sıktı ve Wooyoung'a ruhsuz gözlerle baktı.

"Çok sıktım mı?"

Wooyoung gözlerini kaçırıp başını iki yana salladı. Yaptıklarından pişman değildi ama onun gözlerine bakmak hâlâ zordu.

Seonghwa elindeki kelepçeyi daha fazla sıkıp Wooyoung'a yaklaştı.

"Hongjoong'un bileklerini de bu kadar sıkmıştınız değil mi?"

Kelepçeyi aşırı sıktığı için Wooyoung'un elleri ağrıyordu. Başını çevirip Seonghwa'ya baktı ve geri çekilip San'a yaslandı. Ağzını bıçak açmıyordu, kimseyle konuşmak istemiyordu. Nasıl konuşabilirdi ki zaten?

San Wooyoung'un bileklerine bakıp derin bir nefes aldı.

"Acıyor mu?"

Dolu gözleriyle San'a bakıp başıyla onayladı.

Who? // woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin