Konuklar

94 13 1
                                    

Telefonum çaldı. Aldığımdan beri ilk kez çalıyordu.

MAVİ KURT Arıyor!

Heyacanla telefonu açtım.

- Lucy biz birazdan geliyoruz. Haber veriyim demiştim. Dedi.

Ne diyeceğimi bilememiştim. Yani neden beni arıyordu ki hemde böyle bi sebepten dolayı. Kekeleyerek konuştum.

- Ttamam bbiz bekliyoruz.

Diyebilmiştim. Ve  sessizlik.

-Şey aslında sesini duymak için aramıştım. İyisin değil mi?

Bu beni çok şaşırmıştı. Yüzümün ısındığını hissettim. Biri ilk defa beni merak etmişti. Bu duygu anlatılamaz bi duyguydu.

- İiiyim.  Diyebilmiştim. Onuda kekeleyerek ve yine sustum. Ne söyleyebilirdim ki. Tabi bende ona sorabilirdim ama dilim buna izin vermiyordu.

O da çaresiz .

- Tamam o zaman birazdan görüşürüz. Dedi ve dıt dıt sesini duydum. Jenny diyene kadar telefonu hala kulağımda  tuttuğumun farkında değildim.  Kulağımdan çektim ve mahcup bi şekilde gülümsedim.

- Arayan Peter dı birazdan geliyorlarmış. Dedim.

Kapı çaldı. Bu kadar çabuk geleceklerini düşünmemiştim. Alice koşarak kapıyı açtı. İçeri biri kız diğeri erkek iki kişi girdi. Bunlar nerdeyse tıpatıp birbirine benziyordu. Hepimiz ayağa kaktık.

- Ah hoşgeldiniz. Nasılsın Victoria uzun zaman oldu? Dedi Anna tanımadığım kıza sarılırken.

Simsiyah düz saçları vardı. Gözlerinin rengini tam anlayamamıştım. Sürekli değişiyo gibiydi. Yüzü pürüzsüz ve güzeldi. Üzerinde mini deri bi etek, kısa kol bi body ve uzun deriden dolgu topuk çizmeleri vardı. Bu sıcakta onunla nasıl rahat ediyordu acaba?

Anna sonra yanındaki adama sarıldı. Ve herkes bu iki tanımadığım insana sarılıyordu.

-  John yine çok yakışıklısın. Aramasak geleceğiniz yok. Dedi Anna kollarını yana açıp gülümsedi.

John da Victoria ya benziyordu. Siyah saçları ve rengi sürekli değişen gözleri vardı. Onunda Yüzü pürüzsüzdü. Yırtık jeanın üstüne düz bir tşört giymişti. O, mevsime daha uygun diye düşünmüştüm. İkisinin kolundada aynı bileklik vardı.

Sonunda akıllarına geldim ve benide tanıştırdılar. Bu işi her zaman ki gibi Jennifer yapmıştı.

- Ve Lucy. Dedi beni gösterirken. Yeni kardeşimiz. O bir atlayıcı ve kurt. Aramıza yeni katıldı. Dedi gülümsedi.

Bende merhaba, memnun oldum diyip ikisinede elimi uzattım. Victoria elimi sıkarken gözlerini kapattı. Ve bi kaç saniye bekledi. Bende şaşkın şaşkın ona bakıyordum.

- Sen sen çok acı çekmişsin Lucy. Ama bunlar geçecek bu gözlerinden belli hepsini atlatacaksın. Gözleri kapalıyken nasıl gözlerimi görüyördü ki. Heralde onun gücü buydu. Başımı sallayıp, yavaşça elimi çektim.

- Umarım, dedim umutsuzca. Umarım.

- Bana inan dedi tüm sıcaklığıyla. Bende ona gülümsedim.

Jenny,

- Victoria bizim X ray cihazımızdır Lucycım. Herşeyin arkasını görebiliyor. İkisi kardeşler. Daha doğrusu ikiz. John da... sahi dostum senin gücünün bi adı var mı? Dedi gülümseyerek.

- Yani öyle özel bi adı yok. Bana döndü ve anlatmaya başladı. Ben insanların zihinlerini düğümlerim. Düşünmelerini, hareket etmelerini ve konuşmalarını engellerim. İşte böyle dedi ve hepimize gülümsedi.

-Harika, ikinizin gücüde harika sizinle tanıştığıma çok sevindim. Dedim. Tüm dişlerimi göstererek gülümsedim.

- Hadi arkadaşlar yukarı fanusa çıkalım konuşmamıza orda devam ederiz. Malum hepimiz bir aradayız ve planlarımızın duyulmasını istemeyiz. Dedi Anna.

Bizde dediklerine uyup yavaş adımlarla arka arkaya merdivenlerden çıkmaya başladık. Çıkarken Victoria ve Jenny sohbet ediyordu. Bu durumu biraz kıskanmıştım.

Hepimiz masanın etrafında toplandık ve yerleştik. Bi kaç dakka sonra bizimkiler geldi. Peterin gözleri beni aradı, misafırlere hoşgeldin dedikten sonra gelip yanımdaki sandalyeye oturdu. Otururken gülümsedi.

- Belin tamamen iyileşti değil mi? Yeniden pansuman lazım mı? Dedi Kısık sesle.

- Harikayım. Tamamen geçti. Dedim belimi tutarak. Gülümsedim ve ellerimi önümde bağladım. Oda beni taklit etti.  Birbirimize bakıp güldük. Birden Anna nın terasa diktiği ağaçların oradan hışırtı sesi geldi hepimiz o yöne baktık. Beyaz bi ışık yandı hemen tekrar söndü. Biraz sonra  içinden uzun boylu bi adam çıktı. Fanusa girdi ve el sallayarak,

- Selam iyi misiniz millet? Dedi.

Edmund sandalyesini itip ayağa kalktı.  Yüzünde kocaman bir gülücük açtı.

- Jackson hoşgeldin. Geciktin. Dedi ona doğru yürürken.

Birbirlerine sarıldı ve sırtlarına vurdular. Jackson un  gözleri ışıldıyordu. Çok havalı bi tipti. Mavi gözleri, arkaya doğru taradığı yoğun saçları vardı. Gri tişörtünün altina siyah zincirli pantolon giymişti. Ağzım açık ona bakıyordum. Masadaki herkesle tokalaştı. Sıra bana geldi gözlerimin içine bakarak yavaşça elimi tuttup tokalaştı. Bi kaç saniye baktı. Bende hipnotize olmuş gibiydim.  Jackson un omzunun üstünden Peter ın bana ters ters baktığını gördüm. Ve kendime geldm. Elimi çektim ve Pet den çekinerek gülümsedim. Jackson da bana gülümseyip Petera döndü. Tokalaştılar ama Pet in bakışlarına bakılırsa kavga ediyorlardı.  Jack de yerini alınca Edmund Önce önündeki  kağıtları düzeltti. Kağıtlarda krokiler vardı. Sonra derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

Media: Jackson

..........

Arkadaşlar bölüm kısa oldu ama şuan yazamıyorum şehir dışındayım. Ama diğer bölüm uzun olacak. Takipte kalın.

ATLAYICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin