???

101 8 0
                                    

Ellerimi saçlarımda geriye doğru sürükledim. Gördüklerim gerçek olamazdı. Nasıl olurda annem bu cani adamın yanında oturuyordu. Hemde el ele. Resmi gözlerime iyice yaklaştırdım. Annem zorla gülümsüyor gibiydi. Fotoğrafda bulanık gibiydi. Ya da benim gözlerim biriken göz yaşlarını tüm gücüyle tutmaya çalıştığından öyle görüyordum.

Peter ve Edmund yanıma geldiler. Peter resmi elimden aldı.

- Bu annen! Dedi en az benim kadar şaşırmıştı. Bu yanındaki adam David. Lucy bu nasıl? Donakalmıştı.

Edmund da resmi inceledi. Düşünceliydi.

- Lucy biran önce anneni bulmalıyız. Dedi.

- John duvarın arkasındalar. Diye bağırdı. Victoria. Ayağa kalktım. John yine gücünü gösterdi.

- Başka odalarıda aramamız gerek. Acele edelim dedi Nick. Kurduğu en ciddi cümle bu olmalıydı.

Fotoğrafı cebime koydum. Koşarak odadan çıktık. Yangın merdiveninden üst kata çıkmaya başladık. Arada bir Jenny ın ağlama sesini duyuyordum. Bugün ona hayatı boyunca unutamayacağı bir iz bırakılmıştı. Dönüp ona sarıldım. Diğerleri yukarı çıkmaya devam ediyordu. Nick ve Peter birer basamak arayla merdivenlerde durmuş bize bakıyorlardı.

- Hadi gitmeliyiz diye fısıldadı Peter.

Jenny den ayrıldım ve yüzünü ellerimin arasına aldım.

- Meganın da intikamını alacağız dedim.

Hızlıca başını salladı. Yanaklarındaki yaşları sildim.

Eksi 2. Kattaydık. Sakin ve sessiz adımlarla ilerliyorduk. Birden ayak sesleri duyduk. Gelenler çok kalabalık bir gruptu. Hepimiz koridorun tam ortasına geçtik. John ellerini öne doğru uzattı. Gönderdiği akım o kadar hızlıydı ki bu sefer biz bile dengemizi kaybedip duvarlardan tutunuyorduk.  Önümüzde insanlardan oluşan bir yığın vardı. Yine üstlerinden geçerek ilk kapıya ulaştık. Edmund kapının önüne yığılmış olan adamı ayaklarından sürüyerek çekti. Kapıyı Victoria açtı. Onun arkasından ben girdim. Ayağımın altında uzanan kişi gözlerimin yuvalarından fırlamasına sebep olmuştu.

- Çocuklar bu Jackson dedim. Dizlerimin üstüne çöküp iyice yaklaştım. Bu gerçektende oydu. Elinde geçit açmak için kullandığı kürelerden vardı.

-Onun burda ne işi var dedi Jenny.

- Bunu ona sormamız gerek. Önce ellerini ve ayaklarını bağlayıp şu sandalyeye oturtalım. Dedi John. Dediğini yaptık. Jackson un şakaklarına ellerini koydu ve gözlerini kapattı. Parmaklarının altından mavi ışık çıkıyordu. Birden Jack şok dalgası almış gibi yerinde sıçradı. Hepimiz yarım daire olmuş olacakları merakla bekliyorduk. Jack yavaşça gözlerini araladı. Bizi görünce irkildi. Kalkmaya çalıştı. Nick omzuna bastırdı ve yerine oturttu.

Edmund iyice yaklaştı.

- Bize burda ne aradığını anlatmak ister misin Jack?

Ses çıkmıyordu. Edmund yanındaki masaya vurdu çıkan sesle biz bile sıçramıştık. Nihayet Jack konuşmaya başlamıştı.

- Edmund ben direndim ama öldürmekle tehdit ettiler, gücümü elimden almakla. Üzgünüm Edmund. Ağlıyordu. Omzuyla göz yaşlarını sildi.

- Laboratuvardan aldığın çocukları ne yaptın? Nerdeler? Dedi Edmund sesi aslan kükremesi gibi çıkıyordu.

- Ben, ben onları tekrar buraya getirdim. Buradaki laboratuvara yerleştirdim. Dedi

- David nerede? Diye bağırdım yüzümden alev fışkırıyordu.

ATLAYICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin