Jadon, televizyondan özetini açtığı Dortmund maçını izlerken başımı dizlerine yaslamış şekilde yatakta uzanıyordum. Ellerini yavaş hareketlerle saçlarımda gezdiriyor olması mayışmama sebep oluyor olsa da uyumamak için direnmeye çalışıyordum.Telefonumdan rastgele önüme çıkan kısa dans videolarını izlemeye başladım. Aslında; lisedeyken birkaç aylığına dans kursuna gidebilmiş olsam da en yakın arkadaşımın kursu bırakmasının ardından, eğitmenimizin partnerim olması için grubumuzdaki en haz etmediğim çocuğu seçmesiyle ben de kursu bırakmıştım. Jadon ve Jesse, dans etmeyi gerçekten seviyorlardı ama.
"Jadon?" Gözlerini beni dinlediğini göstermek için birkaç saniyeliğine maçtan ayırmış olsa da ufak bir mırıltı çıkardıktan sonra yeniden ekrana dönmüştü.
"Dortmund'u ve takımı... Özlüyor musun?"
"Dortmund'da tam 4 sene geçirdim, Nora. Henüz 21 yaşında olduğumu düşünürsek bu, şimdiye kadarki yaşantımın neredeyse beşte biri demek. Sen her ne kadar aksini düşündüğünü söylesen de, orası yaşadığım her şeyin ardından benim evim oldu artık. Ömrümün sonuna kadar unutamayacağım, her daim hatırlamak isteyeceğim binlerce anı biriktirdim. Yani evet, evimi ve takımımı her şeyden daha fazla özlüyorum."
Başımı yaslı olduğu dizinden kaldırdım ve kollarımı beline sardım. "Bu konuda, sana çok fazla haksızlık ettiğim için özür dilerim Jadon... Ama; o zamanlar böyle düşündüğünü hiç belli etmiyordun, bana bile."
Gülerek yüzüme eğildi ve dudaklarıma tutkulu bir öpücük kondurdu. Ardından geri çekilmeden, sıcak nefesi dudaklarıma çarparken konuştu. "Hislerimi açıkça göstermeyi tercih etmiyordum bebeğim."
Bir şey söylemeden elimi ensesine yerleştirdim ve dudaklarımızı birleştirdim. Beni kendine çekerek kucağında rahat bir pozisyon almamı sağladığında aceleyle üzerindeki tişörtü çıkararak bir köşeye fırlattım.
Ancak yeniden dudaklarımızı birleştireceğim sırada kendini ani bir hareketle benden uzaklaştırdı. İlk defa bu şekilde bana karşı koyuyordu ve bu hiç iyi hissettirmemişti.
"Ne oluyor Jadon?"
"Nora... Sanırım daha fazla ileriye gitmesek daha iyi olacak, sevgilim." Kucağından bu söylediklerine tepki vermeden kalktım ve biraz önce üstünden çıkardığım tişörtünü yerden alarak kafasına doğru fırlattım.
Tişörtü yüzünden çekerek derin bir iç çekti. Ben tam yanından ayrılıyorken kolumu yakalayarak gitmemi engelledi. "Henüz birkaç gün önce yaşadıklarının hamilelik semptomlarına ne kadar yakın olduğunu konuştuk Nora. Eğer gerçekten hamileysen... Bu sana ve bebeğe zarar verebilir."
"Tanrı aşkına, test bile yaptırmadım ben Jadon!"
"Yaptırmadın, çünkü konu her açıldığında beni aynı şekilde geçiştiriyorsun Nora." Yeni bir tartışmanın geleceğini düşünerek gardımı almaya hazırlanıyordum ki, Jadon şefkatle yüzümü elleri arasına aldığında susarak onu dinlemeyi tercih ettim.
"Bir bebek için henüz çok erken olduğunu, hazır hissedemediğini biliyorum Nora. Kaçtığını anlayabilecek kadar da iyi tanıyorum seni. Böyle bir konuda, zorluk çıkaracak ya da istemediğin bir şeyin olmasına sebep olacak değilim. Kararın ne olursa olsun, sana saygı duyacak ve yanında olmaya devam edeceğim. Fakat artık doktorunla görüşüp en net sonucu öğrenmemiz gerekiyor, bebeğim."
Yaptığı konuşmanın etkisiyle dolan gözlerimi Jadon'dan kaçırdım ve usulca başımı yukarı aşağı salladım. Boynumu öperek kollarıyla beni sarmaladığında yanımda olduğunu bilmek huzurlu hissetmemi sağlamıştı.
⋈ ⋉ ⋊
Old Trafford'da Manchester derbisi için yerimi aldığımda, maç izlemek için stada geldiğim son seferde yaşadıklarımızın aklıma gelmesiyle yüzümü buruşturdum. Bu sefer kötü bir şey yaşamayacağıma kendimi inandırmaya çalışarak taraftarların yaptığı tezahüratları dinlemeye başladım.
Phil ve Jack; ısınma hareketlerini yapmak için önümden geçerken beni gördüklerinde, geleceğimi bilmedikleri için şaşırmışlardı. Sevimli bir şekilde onlara el salladığımda Jack koşarak yanıma gelip sarıldıktan sonra maçın başlamasına az bir süre kaldığı için yeniden soyunma odasına dönmüştü.
Birkaç dakika sonra, Jadon formasını giymiş bir şekilde takım arkadaşlarıyla sahaya girdiğinde trübünleri gözüyle taradıktan sonra beni gördüğünde durmuştu. Yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirerek bana göz kırptığında ben de başarabileceğini göstermek için baş parmağımı havaya kaldırdım.
Bu maçtan sonra, ona söz verdiğim gibi muayene için doktora gidecek ve sonuca göre birlikte bir karar verecektik. Ancak, Jadon'ın yaptığı rahatlatıcı konuşmaya rağmen hâla istemeyeceğim bir sonuçla karşılaşmaktan korkuyordum.
Oyunun hiç soğumadığı bir 90 dakikanın ardından, Paul Pogba'nın attığı golle United maçı 1-0 kazanmıştı. Bütün stat, sevinçle takımı kutlama yapmak için tribünlere çağırırken Jadon da yanındaki güvenlik görevlisine beni göstererek bir şeyler söylüyordu.
Jadon, yorgunlukla kendini yeşil çimlere bırakarak Jesse'nin ona uzattığı su şişesini kafasından aşağı boşalttığında az önce konuştuğu güvenlik görevlisi, beni onun yanına götürebilmek için yanıma ulaştığında merdivenlerden seri adımlarla indim.
Benim geldiğimi fark ettiğinde çöktüğü yerden kalktı ve hızla dudaklarımızı birleştirdi. Hemen yanımızda duran kameramanı umursamayarak kollarımı boynuna sardım.
Dudaklarını benimkilerden ayırıp diğerlerinin yanına gitmemiz için elimden tutarak beni statın ortasına doğru yönlendirdi. Ancak attığım birkaç adımın ardından kulağıma dolan uğultuyla acıyla gözlerimi kapattım. Başıma, geçen seferkinden daha şiddetli bir ağrı saplandığında vücudumu daha fazla ayakta tutamayacağımı fark ettim.
Ve kendimi karanlığa bırakmadan önce, son hissettiğim Jadon'ın düşmemem için son anda belime dolanan kollarıydı.
⋄ ⋅ ⋆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gorgonize|| Jadon Sancho
FanfictionOne night in heaven, when you touch me You take me up high with the clouds in the sky. One night in heaven, when you kiss me You light up my life, make me feel so alive. ✗ ✗ For @radiocheck