𝗼𝗻 𝘀𝗲𝗸𝗶𝘇•

195 25 21
                                    


Önümdeki hız göstergesi her saniye artmaya devam ederken, Erling'in evine oldukça yaklaştığımı fark ettiğimde yavaşlamayı beklemeden fren pedalına yüklendim. Arabanın motorundan rahatsız edici bir ses yükseldi. Anahtarı; arabanın kontağında bırakıp aceleyle kendimi dışarı attığımda, az önceki hareketimden sonra asfalt yolda lastik izlerinin oluştuğunu görebilmiştim.


Erling, zili çalmamı beklemeden beni kapıda karşıladığında fren sesini onun da duyduğunu anladım.


"Ne holigan ama..." Söylediklerini umursamadan direkt olarak eve girdiğimde, o da arkamdan ayıplarcasına mırıltılar çıkarmaya devam ediyordu. Ancak bütün odaları gezmeme rağmen hiçbir yerde Nora'yı göremiyordum.


"Bana sormuş olsaydın, her yeri bu denli didik didik aramana gerek kalmazdı Jadon. O, yukarıda. Benim odamda."


Adımlarımı hızla merdivenlere çevirdim. Hangi odanın Erling'e ait olduğunu bilmediğim için, bütün kapıları tek tek denemeye başladım. Sanki, sabır seviyemi zorlamak için tasarlanmış olan bu koridordaki bütün odaların sonuncusuna geldiğimde, kapalı olan kapının kulbunu yavaşça aşağı indirdim.


Doktorun söyledikleri umrumda değildi. Nora'yı, bile bile Erling'in kollarına teslim edemezdim. Hem de Erling'in ona nasıl davranacağını tahmin dahi edemiyorken. Canını yakmak istese, ona zarar vermek istese Nora bunu engelleyemezdi.


Erling'in olduğunu tahmin ettiğim yatağın üzerinde, yüzü kapıya dönük olacak şekilde uyuyordu. Sarı saçları, başını koyduğu yastığın üzerine dağılmıştı. Halbuki gitmeden önce saçlarını topladığına emindim. Üzerinde, hâlâ yanımdan ayrılmadan önceki kıyafetlerinin olduğunu gördüğümde vücudumun gevşediğini hissettim.


Uyanmaması için odada daha fazla oyalanmadan yeniden aşağı indim. Erling, dikkatle telefonundan bir şeyleri inceliyordu. Benim geldiğimi gördüğünde telefonunu vakit kaybetmeden cebine koydu.


Aramızda birkaç adımlık mesafe kaldığında, yumruk yaptığım elimi hızla yüzüne doğru kaldırdım. Fakat, yumruğum yüzüne ulaşmadan hemen önce güçlü refleksleriyle elimi yakaladı. Birkaç saniye bileğimi sıktıktan sonra kendi elini çektiğinde, kolum öylece havada asılı kalmıştı.


Afallamıştım. Ama karşısında güçsüz görünmemek için hızla toparlanmaya çalıştım.


"Dokundun mu ona piç? O sikik ellerini sevgilimin tenine değdirdiysen eğer, Tanrı şahidim olsun ki seni mahvederim Erling. Bunun için bir saniye bile tereddüt etmem." Göğsüm hızla inip kalkıyorken, iğrenir bir ifadeyle ellerine bakmayı ihmal etmemiştim.


"O yetersiz beynini böylesine asılsız ihtimaller üretmeye çalışarak zorlama, Jadon. Nora böyle bir durumdayken, ona dokunmam ben. Ama daha da önemlisi, o başkasının sevgilisiyken yapmam bunu. Böyle aşağılık biri olamam."


Aklımdaki kelimelerin hepsi boğazımda düğümlendi. Eskiden, ben Nora'yla tanışmadan önce, aramızdaki dostluğun ne kadar özel olduğunu hatırladım. Aynı yaşta olmamıza rağmen, benden daha olgundu ve beni adeta küçük bir kardeşi gibi gördüğünü hissediyordum. Birçok kez hata yapmamı engellemişti. Şu an düşündüğümde, hem kariyerim hem de sosyal yaşantım için doğru olarak nitelendirebileceğim kararların çoğunu onu dinleyerek almıştım. Ama ben; yaptığı bunca fedakarlık ve iyiliğin karşılığını, ona adeta ihanet ederek vermiştim.


Biz tanıştığımızda, Nora'yla olan ilişkileri zaten sallantıdaydı. Hatta aralarındaki o, şeye, ilişki demek bile yanlıştı. Ama, kime aşık olacağımı ben seçememiştim. Hislerimle, kalbimle hatta aklım ve mantığımla uzunca bir süre savaş halindeydim. Nora'nın da bana aşık olabilme ihtimali; bana o kadar uzak geliyordu ki aylar boyunca platonik, ergen bir erkek çocuğu gibi hareket etmiştim.


Kendimi bu denli paraladıktan sonra, aramızda olanları mantık süzgecimden geçiremeden değerlendirmiş ve sadece anı yaşamaya odaklanmıştım.


Erling; bana Nora'ya ne kadar bağlı olduğunu, ona olan aşkını her anlattığında; onu her öptüğünde, ona her dokunduğunda inanılmaz bir acı duymuş olsam da içimdeki bu huzursuzluğun dinmesi için her şeyi yapabilirdim artık.


Her ne kadar bunu düşünmeye bile çekiniyor olsam da, Nora'nın ellerimden kayıp gittiğini hissediyordum. Ve Erling'le barışmayı, dost olarak kalmayı benden daha çok istediğini biliyordum. Yaşadığı bunca acının yanında, kafasını bir de bu konuyla meşgul etmesine izin veremezdim.


Kafam iyice karışmaya başladığında, düşüncelerimi bölen Erling'in sesi oldu. "Benden özür dilemek istediğini, ama buna çekindiğini biliyorum Jadon." Kısa bir sessizlik oldu.


"Yani en azından, benim tanıdığım Jadon böyle biriydi. Eski günlerdeki, dostum olan Jadon." Burukça gülümsedi.


"Açık konuşmak gerekirse, seni affedebileceğimi sanmıyorum. Yaptıklarını sineye çekemem, Jadon. Ama Nora... Ben ona hâlâ deliler gibi aşığım. Ölene kadar da bu, böyle kalacak. O; benimle olsun ya da olmasın, mutluluğu en fazla hak eden kadın ve öyle de olacak Jadon. Neye ihtiyacı olursa, ben burada olacağım. Ne zaman ve ne için olduğunun hiçbir önemi olmadan."


Sarı, uzun saçlarını karıştırdığında başını tavana doğru kaldırdı. Göz yaşlarını yerinde tutabilmek için olan çabası yetersiz kalmıştı. Onu, ilk kez bu halde görüyordum.



"Nora yaşayacak, Jadon. Hiçbir hasar almadan, bundan sonraki hayatını cehenneme çevirebilecek bir olay yaşamadan atlatacak bu hastalığı. O yaşayacak ve sen onu mutlu eden, aşık olduğu adam olarak kalacaksın." Sözlerini bitirdiğinde, yüzünü benden saklayarak seri adımlarla yanımdan ayrıldı.


Ve ben, söylediklerini harfiyen yerine getirecektim. Bütün hayallerimizi gerçekleştirmiş bir şekilde, çekildiğimiz sakin ve küçük sahil kasabasında, seksenli yaşlarımızda, birlikte ölmeliydik biz. Onu bu kadar erken kaybetmeyi göze alamazdım. Onsuz bir hayat yaşayamazdım.


⋄ ⋅ ⋆

⋄ ⋅ ⋆

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gorgonize|| Jadon SanchoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin