𝐞𝐤 𝐛𝐨̈𝐥𝐮̈𝐦•

205 23 19
                                    



Luna'nın vitrinde duran pembe montunu askısından çıkardıktan sonra yanıma gelmesi için beklemeye başladım. Birkaç sefer adını seslenmeme rağmen hâlâ bana cevap vermediği için sahte bir sinirle odasına doğru adımladım.

Süslü tokasıyla ipek saçlarını toplamaya çalışıyordu ancak saçları çok yumuşak olduğu için bir türlü başaramıyordu. Tokayı yavaşça elinden aldıktan sonra,  ilerleyen saatlerde canını acıtmaması için gevşekçe saçlarını topladım ve at kuyruğu olmasını sağladım. Aynadan bir süre kendini inceledikten sonra, beğenmiş olacak ki kocaman bir gülümsemeyle bana döndü ve elimde duran montunu ona giydirmem için kollarını uzattı. Fermuarını da çektikten sonra kucağıma atılarak bacaklarını belime doladı. Kapının zil sesi çalmaya başladığında heyecanla bana döndü.

"Bakalım kim gelmiş?" Kimin geleceğini daha önce söylemiş olmama rağmen biliyor oluşu heyecanını dindirmiyordu. Kapının kulpunu indirdiğimde, Erling yüzündeki devasa gülümsemeyle bize bakıyordu. Luna, kucağımdan inerek Erling'in yanına geçti ve minik elleriyle Erling'in baş parmağını sardı. Erling, bana da kısaca sarıldıktan sonra birlikte lunaparka gitmek için tıpkı bir çocuk gibi Luna'ya ayak uydurup arabasına koşarak bindi. Onlar gözden kaybolana dek kapının önünde bekledikten sonra, derin bir iç çekerek kapıyı kapattım.


Yaklaşık bir yıl önce, Luna bir araba kazasında annesinin ardından babasını da kaybetmişti. Yakın akrabaları onun velayetini almayı reddedince de, mecburen bir yetimhaneye yerleştirilmişti. Orada  çok kısa bir süre geçirmiş olmasına rağmen ruhunda kapanmayan yaralar açıldığını bugün bile fark edebiliyordum. Birbirimize başka herhangi birinin yapamayacağı kadar iyi geliyorduk ama.

Nora'yı ani bir beyin kanamasının ardından kaybetmeden önce, o gün içerisinde konuştuğumuz sayılı konulardan biri Luna'ydı. Böyle bir denk gelişin nasıl yaşandığını, hâlâ bile düşününce şaşırıyordum. Bana, Luna'nın beyninde anevrizma bulunduğunu ve hastanede beklerken karşılaştıklarından bahsetmişti. Babasının, tıpkı benim gibi, perişan ve eli kolu bağlı; yapacak hiçbir şeyi olmadığı için ne denli acı çektiğini anlatmıştı. Birkaç sefer birlikte oyun oynamaları için onları ziyaret ettiğini de biliyordum ancak aptal uğraşlarım yüzünden bunların hepsi yaşanırken Nora'yı yalnız bırakmıştım.

Onunla birlikte olamadığım her dakika için sonsuz bir acı çekeceğimi ancak artık çok geç olduğunda fark edebilmiştim. Onun canı yanıyorken, bana ihtiyacı olmasına rağmen hayal dünyama kapılıp gerçeklerden kopmuştum. Saatlerimi onun yanında olmam gerekirken futbol ve antrenman sahalarında harcamıştım.

Ve içimde her geçen an alevlenen yangını dindirebilmek için Nora'nın ölümünün hemen ardından futbolu bırakma kararı aldım. Başta ailem olmak üzere bütün takım arkadaşlarım ve kulüp yöneticileri bu kararıma çok sert bir dille kabul edilemez olduğunu söylediler. Bütün dünya yaşadıklarımı konuşuyordu. Yılın skandalı. Birkaç hafta önce, Kopa ödülünü almış genç futbolcu, sevgilisinin ölümünün ardından futbolu bırakıyor ve inzivaya çekiliyordu. Yüzlerce taraftar geri dönmem için saatlerce kapımın önünde beklemişlerdi. Ancak hayattan o kadar kopmuş bir haldeydim ki söyleyenen her şeye kulaklarımı kapattım. Aylarca nasıl yaşadığımı bile bilmiyorum.

Nora'nın, doğum günümde benim için hazırladığı, sadece ikimizin fotoğraflarının bulunduğu albümü izliyordum gün boyu. Ona ait olan eşyalara dokunulmasına, santim bile oynatılmasına izin vermemiştim. Yatak odamızda ikimizin eşyaları, artık kullanamayacak olmasına rağmen yan yana duruyorlardı. Banyoda hâlâ iki dış fırçası vardı. Yatağın ona ait olan kısmını her gece boş bırakıyordum. Rüyalarımda bile olsa, onu bir kere daha görebilmek için uyumadan önce videolarını izliyordum. Birçok gece giriyordu da. Rüyalarımın hepsi birbirine oldukça benziyordu. Bazılarında ona evlenme teklifi edişimin ardından taptığım sesiyle bana evet dediğini, bazılarında düğünümüz için, tıpkı onun hayal ettiği gibi, insanların diyeceklerini umursamadan giydiği, kabarık olmayan beyaz elbisesiyle bana doğru yürürken mihrapta onu beklediğini, bazılarında ise altmışlarımızda bile birlikte olduğumuzu...

Ancak sabah uyandığımda, her şeyin bir rüya olduğunu fark etmek canımı daha fazla yakıyor olsa da bunu tekrar etmeye devam ediyor, kendime engel olamıyordum.

Depresyon; intihar düşünceleri ve sinir krizlerimin hepsi tahmin dahi edemeyeceğim bir şekilde son bulmuştu. Açık olan televizyonda, bir haber kanalında şans eseri gördüğüm o araba kazası. Luna'yı, Nora'nın her gün saatlerce incelediğim telefon galerisindeki fotoğrafları sayesinde tanımıştım. Böyle bir şeye nasıl cesaret ettim, bu sorumluluğu nasıl alabildim bilmiyorum. Üstelik Luna henüz altı yaşında bile değilken.


Fakat her şey, ani olarak gelişti. Kaldığı yetimhaneye gidip Luna'yı yanıma aldım. Ve çok kısa bir süre sonra da böylesine ciddi ve ölümcül bir hastalığa sahip olmasına rağmen gerekli masraflar karşılanmadığı için durdurulmuş olan tedavisine yeniden başlanılması için Dortmund'a, evime, Luna'yla birlikte geri döndüm. Marco ve Thorgan olmasaydı bütün bunları nasıl başarırdım bilmiyorum. Ailesiyle birlikte geçirdiği mükemmel altı yılın ardından onun özlediği ve hayalini kurduğu babalığı ona hissettirebilmek için her şeyimi vermeye hazırdım.

Gio ve Jude her gün antrenmandan sonra saatlerce Luna ve benimle kalıyor, onu mutlu edebilmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı. Erling, Dortmund'a geri döndüğümden beri bizi tek bir gün bile yalnız bırakmamıştı. O da Nora'yı kaybedişimizin ardından hayatına hiçkimseyi almamıştı. Tamamen futbola ve kariyerine odaklanmıştı. Geçen sezon, Dortmund'a Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu getiren en büyük etkenlerden biri şüphesiz ki oydu. Antrenmandan yorgun bile dönse Luna'yı ihmal etmiyor, onun için daima zaman yaratıyordu.

Biz birbirimize alışmaya çalışırken bir yandan Luna'nın tedavisine de devam ediyorduk. İlk zamanlarda sıkça yaşadığı şiddetli baş ağrıları ve ani bayılmaları zamanla azalmış ve en sonunda tamamen durmuştu. Luna'nın minik bedeni, tedaviye olumlu yanıt vermişti. Beynindeki aptal baloncukla savaşmış ve kazanmıştı. Ve o andan sonra, hayata geri döndüğümü hissetmiştim.

Eski takım arkadaşlarım ve Luna'nın ısrarlarına daha fazla dayanamayıp futbola bir yılın ardından evimde, Dortmund'da geri döndüm. Luna yanımda oyuncaklarıyla oynarken saatlerce sahada çalışmaya devam ediyordum. Nora'nın, Luna için hayal ettiği hayatı ona yaşatmak istiyordum.

Bazı anlar, farkında bile olmadan uzun uzun izliyordum onu. Sanki Nora'yla ikimizin kızıymış gibi geliyordu. Fiziksel özellikleri, herkesin söylediği gibi, reddedilemeyecek derecede Nora'ya benziyordu. Ve davranışları da... O büyüdükçe, birlikte geçirdiğimiz her yeni günde Nora'ya benzeyen yeni bir davranışını keşfediyordum.

Kapının yanında bulunan portmantonun üzerinde bulunan çerçeveyi elime alıp bir süre Nora'yla olan fotoğrafımızı inceledim. Bu, Nora'nın favorisi olduğunu söylediği fotoğrafımızdı. Bu yüzden her gün görebilmek için, çerçeveletip buraya koymuştum. Gözlerim dolmaya başladığında çerçeveyi özenle yerine gerdi koydum. Ve Luna'nın en sevdiği kurabiyeleri o gelmeden önce yetiştirebilmek için Luna'nın seçtiği pembe önlüğümü giyip mutfağa girdim.


⋄ ⋅ ⋆

Gorgonize|| Jadon SanchoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin