𝗼𝗻 𝘆𝗲𝗱𝗶•

184 26 19
                                    



Nora'nın çıplak bedeninini, kollarımla sararak aramızdaki mesafeyi tamamen kapattım. İlaçlar onu mahvediyordu. Sık sık unutkanlık yaşamasına neden oluyordu. Yakalayamazsam, ki birkaç seferden sonra daha fazla dikkat etmeye başlamıştım, ilaçlarını defalarca kez içiyordu ya da tamamen içmeyi bırakıyordu.


Onu memnun eden bir rüya gördüğünü belli edecek şekilde, güzel yüzüne minik bir tebessüm yerleşti. Şişmiş dudaklarına ardı ardına öpücükler kondurmamak için kendimi zaptetmeye çalıştım. Nadiren huzurlu uykular uyuyordu. Çoğu geceler ağlayarak veya çığlıklar atarak uyanıyordu. Şu an, rahat bir uyku uyuyabiliyorken onu rahatsız etmeye hakkım yoktu.


Çok hızlı kilo vermişti. Tedavi, bünyesine ağır geliyordu. Eskiden rahatlıkla yapabildiği gündelik işler için bile yeterli enerjisi olmuyordu artık. Ama iyileşecekti, bunu biliyordum. Yanında ben olmayacak olsam bile; yaşam arzusuyla dolu, çevresindeki herkesin enerjisini anında yükseltebilecek yeteneğe sahip olan o kadını yeniden görebilmek için her şeyi yapacaktım.


Bana karşı olan hislerine güveniyordum. Dün, eve döndüğümde yanında Erling'i görmek ilk anda bana inanılmaz bir acı vermiş olsa da, biraz düşündüğümde yapboz parçalarının büyük resmi kendiliğinden tamamladığını fark etmiştim. Kendini duygusal bir boşlukta hissediyordu. Benim kırılmamam ve daha fazla endişelenmemem için hisleri konusunda tamamen şeffaf olmadığını belli ediyordu.


Aklından geçenleri, Erling'e direkt olarak anlatmış olması ise canımı, tıpkı eski günlerde olduğu gibi, hâlâ çok yakıyordu. Ona aşık olmadığını biliyordum. Ve hiçbir zaman olmadığını da. Ancak, Erling'e duyduğu bu güven kıskanılasıydı. Onu, adeta bir sığınak olarak görüyordu. Ve ne yaşanırsa yaşansın, üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin; Nora'nın gözünde bunun değişmeyeceğini, benim için ne kadar zor olsa da kabullenmiştim.


Düzende olan nefesleri, kesikleşmeye başladığında uyanmak üzere olduğunu anladım. Birkaç saniye sonra, bu tahminimi onaylar şekilde gözlerini kırpıştırarak açtı. Vücuduna dolamış olduğum kollarımdan kurtularak vücudunu yatak başlığına yasladı. Hiç olmadığı kadar garip davranıyordu.


"İnanılmaz bir baş ağrım var şu an." Hareketlerindeki bu garipliğin, sıkça yaşadığı bu baş ağrısından dolayı olduğunu düşündüm. "Geceden kalma olduğum için, sanırım."


Aklıma gelen lanet olası ihtimalle, yerimde öylece çakılı kaldım. Ama Nora; sanki yetişmesi gereken bir yer varmış gibi, yere dağılmış olan kıyafetlerini aceleyle üzerine geçirmeye çalışıyordu. Son olarak; onu bir tanrıça gibi gösteren göğüs dekolteli bluzunu da giydiğinde, kafasının karışık olduğunu belli eden bir yüz ifadesiyle bana bakmaya başladı. Yeniden yatağa oturduğunda, İngiltere'ye taşınmadan önce sürekli olarak kullandığı at kuyruğunu yapmak için elleriyle saçını toplamaya başladı.


"Jadon... Daha fazla vakit kaybetmeden Erling'in yanına dönsem iyi olacak. Son zamanlarda şüphelerinin arttığını ve herhangi bir açığımı yakalamak için beklediğini hissediyorum."  Sözlerinin ardından telefonunu ve çantasını alarak hızla odadan çıktığında, panikle telefonumu elime alarak rehberimde Nora'nın doktorunun ismini bulmaya çalıştım.


Doktoru; yaşadığı unutkanlıklarla birlikte, zaman zaman halüsinasyonlar görebileceğini belirterek aylar önceden beni uyarmıştı. Ancak, bunca zaman böyle bir durum yaşamadığımız için bundan sonra da olmayacağını varsayarak doktorun bu sözlerini pek önemsememiştim.


Hâlâ, Erling'le birlikte olduğunu sanıyordu. Birlikte geçirdiğimiz bunca zamanı, sevgili olduğumuzu bile hatırlamıyordu. Belki de, bana karşı hissettiklerini dâhi hatırlamadan Erling'in evine, onun kollarına gidiyordu. Tanrım... Aklımı kaybetmek üzereydim.


Doktor, uzun bekleyişimin ardından nihayet telefonlarımı yanıtladığında durumu ona seri bir şekilde aktarmaya çalıştım. Sözlerimi tamamladığımda, baloncuğun; beyinde bulunduğu konuma göre bu tip durumların yaşanmasının zaten kuvvetle muhtemel olduğunu belirttikten sonra, bunun geçici bir durum olduğunu ve Nora'nın yeni bir kafa karışıklığı yaşamasına sebebiyet vermemek için durumu idare etmemiz gerektiğini ekledi. Ve bu yanılgılarının ne kadar süreceğini kestiremediğinden, bu durumu İngilteredeyken değil de, Dortmund'da yaşadığımız için şanslı olduğumuzu da.


Telefonu kapattıktan sonra, başımı ellerimin arasına alarak sakinleşmeye çalıştım. Ve yapmam gerekeni yaptım.

Erling, beni şaşırtacak bir hızla telefonu açtığında konuşmasını engelleyerek cümlelerimi peş peşe sıralamaya başladım.


"Erl, dinle. Nora, aldığı ilaçların da etkisiyle bazı kafa karışıklıkları yaşıyor şu an. O, hâlâ seninle birlikte olduğunu sanıyor ve az önce senin yanına gelmek için yola çıktı. Doktoruyla konuştum. Geçici bir durum olduğunu ve başka travmalar yaşamaması için bu şekilde bir süre idare etmemiz gerektiğini söyledi. Yardımına ihtiyacım var... Lütfen." Birkaç saniye boyunca karşıdan ses gelmediğinde, telefonumu kulağımdan uzaklaştırarak aramanın hâlâ devam edip etmediğini kontrol ettim.

"Ne?" Kurduğum uzun cümlelerinin ardından verdiği bu tek kelimelik cevap, sinirlerimin daha da gerilmesine sebep oldu. Şu anda, ona muhtaç kalmış olduğuma inanamıyordum.


Benim bir şey söylemeyeceğimi anlamış olmalı ki, sıkıntılı bir iç çekerek yeniden konuşmaya başladı. "Tamam... Halledeceğim Jadon. merak etme." Ardından kapının sesini duyduğumda, beni beklemeyerek telefonu yüzüme kapattı.


Öfke; bütün vücudumu sarmaya başladığında yatağın yanında duran, Nora'nın bayılarak aldığı desenli lambayı bütün gücümle duvara doğru fırlattım.


Doktorun söyledikleri, adeta elimi kolumu bağlıyordu. Erling'in Nora'ya zarar vermesinden, daha önce hiçbir şeyden korkmadığım kadar,küçük bir çocuk gibi, korkuyordum. Ve, Nora'nın içinde bulunduğu bu durumdan faydalanmaya çalışmasından da...


⋄ ⋅ ⋆

⋄ ⋅ ⋆

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gorgonize|| Jadon SanchoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin