Bölüm 10 / ''Benim Kalp Ritmimi Değiştiren Tek Kişi Sensin.''

461 12 8
                                    

Bir Önceki Bölümün Son Kısmı;
 
Ölüyordum. Eriyordum. Sevdiğim adam başka bir kızla, yan odada. Ben ise, onun çocuğu karnımda, elimde mendil gözlerim kan çanağına fönmüş halde odamda yorganımın içindeydim. Justin'in bu akşam yaptığı beni öldürmüştü.
Victor Hugonunda dediği gibi ''Öldürmek için silah, hançer mı olmalı? Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?''
 
Ortada bir silah yoktu. O sürtüğün saçları bağ, Justin'in ona bakışları silah ve ona karşı gülüşü ise kurşunum olmuştu. 

10.Bölüm
 
Sabah müthiş bir mide bulantısıyla uyandım. Yataktan nasıl kalkıp banyoya gittiğimi hatırlamıyordum. Klozetin kapağını açıp içimde ne var ne yoksa dışarıya çıkardım. Çok ses çıkarmış olmalıyım ki odamın kapısı şiddetle açılıp, ne olduğuna bakmaya geldiler. Justin’in ‘’ Alanis, iyi misin? ’’ dediğini duydum. Banyonun kapısını kilitledim hemen. Beni bu halde görsün istemiyordum. Sifonu çekip, klozetin kapağını kapadım. Ardından üzerine oturdum. Midem çok kötüydü. ‘’ Alanis.’’ Justin’in endişeli sesini duyduğum da cevap vermeyi denedim. ‘’ İyiyim, sadece ..’’ Ne demek gerekiyordu? ‘’ Sadece kötü bir rüya gördüm, onun etkisi.’’ Bu ne biçim bir yalandı? Bunu mu bulabilmiştim. ‘’ Emin misin?’’ Sesi pek inanmış gibi durmuyordu. ‘’ E-evet, iyiyim. Şimdi dışarıya çık. Üzerim müsait değil.’’ ‘’ Saçmalama Alanis, seni her halinle gör-‘’ Sinirlerimi tepeme çıkarıyordu. Hem eve kız getiriyor. ‘ Kalbimin ritmini değiştiriyor.’ Diyor. Hem de seni her halinle gördüm diyor. ‘’ Justin, dışarıya çık. Hemde hemen!’’ diye bağırdım. Bir anda bağırmıştım. Kendimi tutamadım. ‘’ Peki!’’ diye öfkeyle söylenip kapının arkasından ayrıldı. Oda kapımın kapanış sesini de duyduğumda, oturduğum yerden kalkıp aynanın karşısına geçtim. Gözlerim şişmiş, ten rengim soluklaşmıştı. Ahh, Ben ne yapacağım. Tanrım sen yardım et.

Ilık duşun ardından giyinmek için odama geçtim. İç çamaşırlarımı üzerime geçirdiğim de ellerimi karnıma koyup gözlerimle karnıma baktım. Tanrım! Bu güne kadar hiç fark etmemiştim. Şişlik vardı. Onun orada olduğunun kanıtıydı. Gülümseyerek aynaya baktığımda, ileride nasıl bir anne olacağımı düşündüm. Acaba nasıl bir şey olacaktı? Babasına mı benzeyecek, yoksa annesine mi? Belki de, oda benim gibi babasız büyüyecekti. Gözlerime yaşlar dolduğunda, hiçte iyi modda olmadığımı anladım. Bunları düşünmenin sırası değildi.

Merdivenlerden inerken, o yellozla birlikte masada kahvaltı yapıyorlardı. Olduğum yerde bi duraklık geçirdim. Beni beklemeden kahvaltı yapıyorlar. Kızım Alanis, Siktir et Justin’i. Sana erkek mi yok. O bulmuş birini. Her daim gözünün önünde olacaklar, ona göre her şey iyiyken sen günden güne erimeye devam edeceksin.

İç sesim son zerresine kadar haklıydı. Ben bu manzaraya daha ne kadar dayanabilirdim? Zaten bebeğim bir müddet sonra büyümeye başlayacaktı. Ondan kaçmam lazımdı, hazır şimdiden bir başka nedenim varken, yapacağımız ayrılık erken olacaktı. Gitsem ne olurdu ki zaten? Onun yanı başındayken çektiğim acı çok büyüktü, bunun daha ötesinde nasıl acı çekebilirdim. Hem belki zamanla unuturdum da. Bebeği ve ben. Güzel bir hayat bizi bekliyordu.

‘’Hey Alanis, bizimle beraber kahvaltı etsene.’’ Justin’e döndüğümde sırıtışı tüm suratına yayılmıştı. Bunun sebebi oydu. O sürtük. Sol tarafımdaki acıyı umursamadım. Güçlü olmam lazımdı. İçimde ki  ''Bu son gününüz, kötü ayrılmayın.'' Dediğinde ona hak vererek gülümsememi yüzüme yaydım. ‘’ Neden olmasın?’’ diyerek kahvaltı masasına yürüdüm. Masadaki yelloz sanki bunu yapmamı beklemiyormuş gibi, yüzünü asmıştı. Ve acı ama gerçek suratını asarken bile çok tatlıydı. Benden kat kat güzeldi. Ben de bu tipimle Justin’in beni sevmesini bekliyorum. Aptallık!

PROMISE OF CHILDHOOD(Bir Justin Bieber Hikayesi.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin