4| Bir babacık mevzusu.
Hızlı adımlarla, belki de kaçarcasına odaya girdiğimde, Jungkook camları normal hale getirmekle meşguldü. Bakışları bana kaymış, bir şey soracak gibi olmuştu. Bu yüzden hemen başlamıştım konuşmaya, yalan söylemek durumunda kalacağımdan emindim çünkü.
"Hala gitmemişsin Jeon."
"Bana nerede toplantı yapacağımızı söylemedin ki?" Haklılığı yüzünden ufak tefek suç kırıntıları birikmişti içimde. Ben galiba kötü bir sekreterdim. Çünkü kendi planlarımı düşünmekten ona şirketi bile gezdirmemiştim.
"Üzgünüm, ben kendi düzenimi bildiğimden söylemeyi unuttum. Seni götüreyim." Dudaklarımı hafifçe büzdürüp camları normal hale getirecek tuşu gösterdim. Gösterir göstermez dokunmuş ve otomatik olarak camların normal hale gelmesini izlemişti. Ben bunu ilk gördüğümde hayran kalmıştım aslında. Küçük zihnimi aydınlatan şeylerden biriydi bu icat.
"Gidelim o zaman." Dosyaları masama bırakmış, hızlı adımlarla onun önüne geçmiş, kapıyı ittirerek çıkmıştım. Onun içinde kapıyı açık tutuyordum. Teşekkür ederek çıkmıştı odadan. Geniş bir arenanın etrafında bulunan odalardan ibaretti bu kat. Daha çok yönetimle ilgili olduğundan oda sayısı azdı. Kat sekreterliğinin masası tam anlamıyla katın girişinde bulunuyordu. Asansörden indiğimizde gözümüze çarpan ilk detaydı hatta. Kat sekreterliğinin sağında kalan alanı işaret ederken etrafı tanıtıyordum.
"İki tane toplantı odamız var orada. Beşten fazla misafir için büyük olan soldakini, azı içinde küçük olan sağdakini kullanıyoruz. Acentelerden misafirlerimiz olduğu için büyük toplantı odası ayarlanmış olmalı. Önemli görüşmeler olabileceğinden ötürü bunları diğer odalar gibi camdan imal etmedik." Beni dikkatle dinlerken kapının girişinde durmuştu. Beraberinde bende durdum.
"Demin sana bunu sormak için peşine takılmıştım. Ama bana sıra gelmeden girdiğin odaya Jaehyun girdi. Kapının kilit sesini duyunca rahatsız etmek istemedim. Beş dakika kadar bekledim ama siz çıkmayınca odaya döndüm. Bir sorun yok değil mi? Çıktığında solgun görünüyordun biraz..." Ellerimi arkamda, kalça hizamda birleştirirken dikkatle onu dinlemiştim. Keşke gitmek yerine içeri gelmek için ısrar etseydi de saçmasapan imalara maruz kalmış olmasaydık... Şimdi keşke demeninde manası yoktu üstelik.
"Yok, önemli bir şey değil gerçekten. Benimle konuşmak için kilitlemiş kapıyı." Detaya gerçekten gerek yoktu. Birbirimize orospu muamelesi yaptığımızı bilmese daha sağlıklı olurdu sanki her şey. Onun aklına kendime dair böyle bir saçmalık sokmak istemiyordum. Birileri zaten beni yeterince kötü olarak işaretlemişti zihnine.
"Anladım. Tamamdır Taehyung, ben bitince odaya geçerim. Sende bana onun ne saçmaladığını anlatırsın. Ne söylerse söylesin kendini üzme sakın." Başımla ufak bir onay verdim. Bana gülümseyerek saçımdaki ufak bir tutamı kulağımın arkasına kıstırmıştı ve toplantı odasına girmişti. Bense öylece birkaç saniye durmuştum. Bakışlarım kat sekreterliği koltuğunda oturan Jaehyun'a kaymıştı. Bakışları üstümdeydi yine. Kaşlarımı kaldırarak ne var dercesine baktım ona. Pişkin pişkin sırıtmış, Jeon'un bana yaptığı gibi saçından bir tutamını kulağının arkasına kıstırmıştı. "Bebeğim de diyor mu sana?" Hala ısrar ettiği mevzu yüzünden derin bir nefes almak zorunda kalmıştım. Duymazdan gelecektim. En iyisi buydu.
Gerisin geri yolu izleyerek odamıza gittim. Şirketin, hisselerine ve gündemdeki yerine bakmak için naver'a girene kadar da her şey normaldi. Taki gündemin en başına oturmuş olan haber sayfama düşene kadar.
'Genel müdürlükten sekreterliğe harika düşüş!' Haber başlığının yanında oldukça net olan kendi fotoğrafım, habere tıklamama neden olmuştu. Daha ilk cümleden kulaklarım uğulduyordu sanki. Hızlanan kalp atışlarım tehlikenin habericisi gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vanitati || taekook
FanfictionBay Jeon'a can borçluydu Taehyung. Canı pahasına olsun bu borcu ödemek için çalışıyordu lakin, yetmiyordu. Elindeki her şeyi verse bile ödeyemiyordu. Bu yüzden Bay Jeon'un biricik oğluna kalbini vermeyi seçti. [kth+jjk] Yayın tarihi: 22.02.2022 - 1...