5| Kediciğin öpücüğü.
Bakışlarını kendinden çekmiş, bana çevirmişti. Gözleri, dolu doluydu sanki. Kendine zor bela bir hayat kurmuş, yorgun biriydi o. En azından ben öyle tahmin ediyordum. Kesinlikle basite indirgenecek bir hayatı yoktu ama bence.
"Taehyung, zamanı geldiğinde bana neden mecbur kaldığını anlatacak mısın?" Taehyung'a ilk başta yaklaşma amacım mahcubiyetim olsa da, şimdi daha farklıydı her şey. Dediği gibi onun küllerinden doğuşunu görmek istiyordum. Belki arkadaşı olmak, destek olmak istiyordum. Taehyung ikimizi bir oyuna çekmişti ve ben onunla oyun kurucusu olmaktan gayet memnundum.
"Sana güvenirsem eğer.." Bana karşı bir çok duvarını indirdiğinden emindim ama hala kendini kapalı bir kutu gibi saklıyordu.
"Ya sen Jungkook? Bana hiç kendinden bahsetmeyecek misin? Yaşını bile bilmiyorum." Asansör geldiğini belirtircesine ses çıkarmış ve kapılarını ardına dek açmıştı.
"Jungkook Hyung." Kaşlarını kaldırarak bana dönmüştü. Bense katımın koridoruna ilerliyordum.
"Anlamadım?"
"Senden büyüğüm diyorum. Jungkook Hyung demelisin." Kapımın şifresini girerken başka yerlere bakınmıştı.
"Ah... Anladım Hyung." Ondan işittiğim sözcükle gülümsedim. Sanırım arkadaşlık için güzel bir adım olmuştu bu.
"Evime hoşgeldin Tae." Kapıyı ardına dek açmış, ayakkabılarımı çıkartıp içeri adımlamıştım. Hemen ardımdan Taehyung girmişti.
"Hoş buldum Hyung." İnce bir hol amerikan mutfağa sahip olan benim tabirimle devasa salona açılıyordu. Taehyung, iri gözlerle salonda birkaç adım ilerlemiş, boydan boya camlara, yüksek tavana bakmıştı.
"Burada nasıl korkmadan yaşayabiliyorsun?" Sessiz adımlarla arkasından yaklaşıp kulağına eğildim.
"Bö!" Dibine girdiğim beden yükselen adrenalinle yerinden sıçramış, sendeleyerek bana bakmıştı. Düşmemesi için belinden destek olurken bu korkaklığına gülüyordum. Bana büzdürdüğü dudaklarıyla kızgın kızgın bakıyordu.
"Hiç komik değildi."
"Seni küçük bebek, hyungun birazcık yaramazlık yaptı diye ağlayacak mısın? Agu bugu!" Yanaklarını sıktırmaya başladığımda, somurtuşu büyümüş ve kollarını göğsünde kavuşturmuştu. Tahminimden daha ince olan belinden tutup onu arka odaları gezmeye götürmeye çalıştım.
"Ben bebek değilim ki, sadece dalmışım."
"Tabi, tabi." Başka bir koridora girdim Taehyung ile beraber. Koridorun sonunda farklı farklı odalar vardı. Benim için hayli fazla olsa bile...
"Buralara ne yapmam gerektiğine karar veremedim henüz. Eskiden de boş duruyordu şimdide boş duruyor çoğu." Kapılarını açtığım odalara giriyor etrafı güzelce inceliyordu.
"Bir sürü hobin var onlar için kullanabilirsin bence."
"Ne yapabilirim ki?" Boş odada adımlamış, camın önüne varmıştı. Aşağıya ufak bir bakış atıp camdan uzaklaşmış ve arkasını dönmüştü cama.
"Fotoğraf çekmek için ışığı çok güzel. Karşıda bina da yok, yani güzel bir çekim odası yapabilirsin burayı." Dediği aklıma yatarken onayladım onu.
"Güzel olabilir. Hatta senin için bir oda bile yapabiliriz." Dudaklarını hafifçe dişlerken odanın çıkışına doğru, bana doğru, yaklaşmıştı.
"Jungkook Hyung benim bu evde uykuya dalabilmemin bile imkanı yok. O kadar yüksekki camdan bakınca düşeceğim sanıyorum. Büyüklüğü de beni çok korkuttu. Sanki her an her yerde bir şeyler var gibi. Ufacık tıkırtı gelse ben... Senin odana saklanmaya gelirim." Tebessüm ederek dinlemiştim onu. 22 yaşında koca bir adamdı ama yükseklikten korkuyor, eve birinin girebileceğini sanıyordu. Karşıma gelen bedenini kendi odama götürmek için kolunu kavradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vanitati || taekook
FanfictionBay Jeon'a can borçluydu Taehyung. Canı pahasına olsun bu borcu ödemek için çalışıyordu lakin, yetmiyordu. Elindeki her şeyi verse bile ödeyemiyordu. Bu yüzden Bay Jeon'un biricik oğluna kalbini vermeyi seçti. [kth+jjk] Yayın tarihi: 22.02.2022 - 1...