12| Orospunun sigarasını yakmak.
Sena Şahin - Sonu var mı?
Dinlemenizi tavsiye ederim bu bölümdeAyılmış bir halde, öylece uzanıyordum. Başımda yine büyük bir insan topluluğu vardı. Kalabalıktan da yalnızlıktan da hoşlanmıyordum. Ve bu hayatta hiç arasını yaşayamıyordum. Ya hep ya hiç gibiydi. Ya ansızın beş kişi başımdaydı ya da hiçbiri yoktu.
İç çektim usulca. Farkında olmadan sessiz odadaki tüm bakışlar üstüme toplanmıştı. Ayağıma birkaç dikiş atılmış, sekiz günlükte ufak bir tedavi uygun görülmüştü. Herhangi bir sinir ya da kas lifi zedelenmem yoktu. Sargıdaydı. Sargıları değiştirecek, dikişleri aldıracaktım. Aynı şekilde beynimde de herhangi bir sorun görülmemişti. Sadece herhangi bir komplikasyon gerçekleşirse diye bir günlük müşahede istenmişti. Yani aslında gayet iyiydim.
Huzursuz bir halde başımdaki sürahiye uzanmış, kendime su doldurmuştum. Odada çıt bile çıkmıyordu ve bu artık sinir bozucu bir hal almaya başlamıştı.
"Neden hepiniz buradasınız? İşleriniz yok mu?" Bakışlarım koltukta dizilmiş olan Jaehyun, Jungkook ve Namjoon üçlüsünde gezinmiş, ardından Bay Jeon'a dönmüştü.
"Siz de zahmet edip gelmişsiniz, gerek yoktu aslında. Ufak sıyrıklar sadece..." Bay Jeon koltuğundan kalkıp ayak ucuma yerleşmişti.
Oldukça dinç ve genç gözüken biriydi Bay Jeon. Ellilerine yaklaştığına inanacak kimse çıkmazdı. Kasları dengeli bir şekilde vücuduna yerleşmişti. Günlük sporunu aksatmaz, sağlıklı beslenirdi. Sırf bu yüzden bile Jungkook'un onun oğlu olduğuna emindim.
"Siz ortadan kaybolun. Taehyung'la konuşacaklarım var." Bay Jeon koltuğa yerleşenlere bakar bakmaz iki kişi anında ayaklanmıştı.
"Sende Jungkook."
"Saçma sapan şeyler söyleme. Zaten yüzü gülmüyor bizim yüzümüzden." Jungkook iç çekerek ayaklanmıştı.
"En azından hayatta. Yüzünü güldüremesekte hayatta tutuyoruz. Birazda iyi yanından bak ve defol git." Jungkook hafifçe kaşlarını kaldırmış, babasının tehtitkar bakışlarıyla çıkmıştı odadan. Bay Jeon bir anda bana döndüğünde şaşırmış ve geriye sinmiştim. Kucağıma bir dergiyi atmıştı adeta.
Ne olduğuna bakacak iken kapaktaki fotoğrafım duraklatmıştı beni. Yayınlanmış mıydı? Şimdiden hem de.
"Sana verdiğim iş seni memnun etmiyor mu da böyle fotoğraflar çektiriyorsun?" Ne diyeceğimi bilemez halde yutkunmuş ve gözlerimi kaçırmıştım.
"Tüm kanallar resimlerinle dolup taşıyor. Herkesin ağzında fotoğrafların."
"Gerçekten mi?" Mutluluk karışımı bir ifade ile ansızın yüzüne bakıvermiştim.
"Mutlu musun modellik yaparken? Sana verdiğim işten daha mı çok seviyorsun?" Gülüşümü anında soldurmuş kendimi biraz daha geriye çekmiştim.
"Eğer mutluysan seni destekleyeceğim. Çalışma saatlerini azaltacağım, gerekirse sponsorun olacağım. Seni güzel konumlara taşımak istersem hemen yapabilirim. Sadece mutlu musun bunu merak ediyorum." Yutkundum hafifçe. Sanırım doğru konuşmanın vakti gelmişti.
"Mutluyum aslında. Ama sizden bir şey beklemiyorum. Aksine kendi çabamla hak ettiğim yerlerde olmak istiyorum. Beni boşken yükseltiyorsunuz sonra ben bir balon gibi sönüyorum. Buna gerek yok." Aklıma tıpkı Jungkook'un şirkete adım attığı gün benim lafımın dahi geçmeyişi gelmişti. Tıpkı bir balon gibi sönmüştüm.
"Anladım. Nasıl istiyorsan. Mutlu olmana sevindim."
"Bunu sorun etmeyecek misiniz? Sonuçta sizin işinizi boşlamış olacağım." Bana hafifçe gülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vanitati || taekook
FanficBay Jeon'a can borçluydu Taehyung. Canı pahasına olsun bu borcu ödemek için çalışıyordu lakin, yetmiyordu. Elindeki her şeyi verse bile ödeyemiyordu. Bu yüzden Bay Jeon'un biricik oğluna kalbini vermeyi seçti. [kth+jjk] Yayın tarihi: 22.02.2022 - 1...