2| Kırgınlığın son raddesi.
Tırnaklarım, avcuma saplanıp kalmışlardı. Kendimi o kadar aşağılık hissediyordum ki şu an... Beni resmen tehtid etmişti. Ben ona verdiğim sözden dolayı her gün gece yarılarına kadar mesai yapmıştım oysa...
Yerimden kalkıp hızlı adımlarla odama çıktım. Canım o kadar sıkkındı ki, sadece uyumak istiyordum. Uyumak ve bunların rüya olduğunu düşünmek... Ne yazıkki uyumak için bile erkendi. Kravatımı çıkarmış, ceketimle beraber bir kenara atmıştım. Gömleğimin sıkı düğmelerini açarken bile sonunda kabulleneceğimi söylüyordum kendim. Gömleğimin eteklerini çekiştirerek üstümden çıkarmış, kemerime gitmişti elim. Bir çırpıda pantalonum ve kemerimden de kurtulmuştum. Giymeyecektim bir daha içinde boğulduğum bu takımları. Asistandım zaten, neden kendimi yoruyordum ki? Kendi kendime havalara girmiş, sonunda yerimi bulmuştum işte.
Odamdaki banyoya ilerledim. Uyuyamıyorsam suya girerdim. Saatlerce çıkmaz ve düşünürdüm. Belki biraz müzik düşüncelerimi bastırabilirdi... Küvetin dolması için suyu açıp odaya geri girdim. Çalışma masamın gözlerinden birinde bulmuştum bluetooth kulaklığımı, yatağımdaki telefonu da almış geri girmiştim banyoya. Kulaklıkları kulağıma taktım, çamaşırımı kirli sepetine gönderdim ve hala dolmamış olan küvete oturdum. Köpük yapmaya yarayan birkaç şey attım suyun içine. Müzik açtığım telefonu da kenara bırakmış, başımı mermere yaslamıştım. Sanki ölü gibi uzanıyordum köpüklü suyun içinde. Dünyam başıma yıkılmış gibi davranıyordum ama bana verilen bu dünyanın benim olmadığını unutuyordum maalesef.
Küvet dolana kadar, suyu izledim. Kendimi tarlası yanmış köylü gibi hissetmekten alıkoyamıyordum. Çok abartıyordum belkide... Sonuçta ne bu evde ne de iş yerinde hiçbir şey bana ait değildi. Kendimi borçlu bilip yıllardır elimden geleni ardıma koymamıştım. Şimdi başka bir görevde kendimi daha az yıpratmam gerekiyordu. Hatta hiç uğraşmayı bile düşünmüyordum. Sadece paramı biriktirip Bay Jeon'a bağlı olmayı bırakmam gerekiyordu. Oğlu geldiği için, oğlu gibi olan birine ihtiyacı yoktu artık.
Dolan küvetle kendime gelmiş ve suyu kapatmıştım. Boynuma kadar köpüğe gömülmüştüm şimdi. Sadece katlı bacaklarım yüzünden dizlerim ve başım dışarıdaydı. Gözlerimi yumdum ve sadece müziği dinledim.
"Taehyung!" Bir anda bedenim suyun içine giren kollar tarafından yukarı çekildiğinde korkuyla gözlerimi araladım. Vücudum ani tepkiyle suyun içinde olduğunu yeni fark etmiş gibi çırpınmıştı, sanki boğuluyormuşum gibi... Islak elleriyle kulağımdaki kulaklıkları çıkarmış, sırtımdan destek olan kollarına o anki uyanışımla sarılmıştı ellerim.
"Sikik kulaklıklarını tak ve küvette uyu! Ölünü bulalım bizde değil mi?" Hala iri gözlerle ona bakarken neden ölmem gerektiğini sorguluyordum. Konuşmak için dudaklarımı ıslattığımda ağzıma köpük tadı gelmiş, başımı çevirip suya tükürmekten geri alamamıştım kendimi.
"Ben sanırım köpüklü su yutmuşum." Ağzımdaki kötü tat yüzünden yüzümü buruşturdum. Derin solukları içinde bana sinir küpüymüşçesine bakan Jungkook'un bu gergin halini görmemek için kaçırdım gözlerimi. Sinirli insanlar beni hep korkuturdu. Haksızda sayılmazdım bence.
"Kaymışsın çünkü Taehyung. Suyun içinde kaymışsın ve su burnuna dayanmıştı resmen." Jungkook kollarını sırtımdan ayırdığında, ona sarılan kollarımı kendime çektim. Karşıma yere oturmuştu. Biraz daha sakinleşmiş gözüküyordu. Ona attığım kaçamak bakışlardan fark etmiştim bunu. Ağzımdaki kötü tat yüzünden yanımdaki musluğu açıp, avcuma doldurduğum suyla ağzımı çalkaladım. Sanırım hayli uzun zamandır buradaydım çünkü vücudum buruş buruş olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vanitati || taekook
FanfictionBay Jeon'a can borçluydu Taehyung. Canı pahasına olsun bu borcu ödemek için çalışıyordu lakin, yetmiyordu. Elindeki her şeyi verse bile ödeyemiyordu. Bu yüzden Bay Jeon'un biricik oğluna kalbini vermeyi seçti. [kth+jjk] Yayın tarihi: 22.02.2022 - 1...