3| Tehditin şarap tonu.

2.8K 229 194
                                    

3| Tehditin şarap tonu.

"Bay Jeon, siz bir sekreter bulana kadar ben size yardımcı olabilirim." İşitmek istemediğim halde Jaehyun Hyung'un sesi kulaklarıma ulaşmıştı. Kesinlikle çok üzülüyordum şu an. Tek arkadaşım olabilecek kişiyken o benim, makamım olmadığında beni bırakmıştı. Bakışlarım ayakkabılarıma kaymış sessizce inceliyordum. Orada olduğumu bilseler bile bana selam vermeye gerek duymamıştı kimse.

"Teşekkür ederim ama hiç gerek yok. Taehyung tüm süreç boyunca bana her alanda yardımcı olacak. Sonuçta bu kalabalık grubun, bir çoğunuzun işe girmesinin sebebi o değil mi? Ondan daha iyi kim bilebilir ki düzeni?" Kaşlarım yukarı kalkarken bana yaklaşmış olan Jeon göğsümde bağlanmış kollarımı çözmüş, elimden tutarak onunla beraber beni ileriye almıştı. Şaşırmış bir halde ona bakıyordum.

"Mumları üflemeyi hak eden kişi Taehyung, aynı şekilde bu karşılamayı da. Kendisi tüm özverisiyle, saatler süren mesaileriyle şirketimizi bu hale getirdi. Ki bahsettiğim hal %200'lük bir büyüme payı." Başımı pastaya ve pastayı tutan Jaehyun Hyung'a çevirdim. Onu da işe ben almıştım. Bir süre gözlerime bakmaya çalışmış, sonra bakışlarını kaçırmıştı.

"Gerek yok. İnsanoğlu nankördür, bugün tekrar görmüş oldum. Kimsenin tek bir hatasına bile acımamak gerekiyormuş meğer, değil mi arkadaşlar?" Bakışlarımı Jaehyun'dan çekip görebildiğim herkese bakmaya çalıştım, teker teker gözlerinin içine. Sonra hafifçe gülmüş, asansöre yönelmiştim, birer birer yolumu açmışlardı. Bu saatten sonra beni düşman bilseler iyi olacaktı. Hepsinin tek tek çukurunu kazacaktım çünkü. Üzüldüğümden daha fazla üzecektim herkesi. İnsanoğlu nankördür, bende en nankörü olmak için var olacaktım.

Hemen ardımdan gelen Jungkook'a asansör aynasından bakıp duruşumu iyice dikleştirdim. Ben küllerinden doğmayı başarmıştım daha önce, şimdi de aynısını yapabilirdim.

"Jungkook?"

"Efendim?" Gözlerimdeki kararlılığa gülümsedim. Ben çok zeki biriydim ve bunu herkes unutuyordu. Tekrar hatırlatmanın vakti gelmişti.

"Patron, şu model arayan şirketlerin bana telefon numarasını vermeye ne dersin?" Jungkook'a dönmüş, ona baş döndürecek kadar yanaşmış, alçak sesimle reddedilmez kozlara sahip sorumu yöneltmiştim.

"Seve seve Tae." Hafifçe gülüp asansör duvarıyla benim aramda kalmış patronumun yanağına ufak bir öpücük kondurmuştum. "Teşekkür ederim."

"Seni böyle dimdik görmek her şeyden daha güzelmiş."  Eli belime gitmiş, belimi okşarken etkileyici bir gülümseme sunuyordu.

"Bana demiştin ya hani, tuttuğunu koparan bir tipe benziyorsun diye. Ve sonra fikrinden vazgeçmiştin. Oysa oyun daha yeni başlıyor. Şimdi izle. Anka kuşunun efsanesine tanık olacaksın çünkü." Bedeninden uzaklaşmıştım ki asansörün açılma sesi kulaklarımıza doldu. Ben önde o arkamda olmak üzere genel müdür odasına ilerledik. Cam kapıyı ittirmiş ve içeri girmiştim. Ellerim direkt olarak çalışan dosyasına gitmişti kitaplıktaki. Aldığım dosya ile eşyalarımın olduğu sekreter masasına oturdum derhal. Şimdi açık arama vaktiydi.

"Taehyung, bugün neler yapacağımızla başlasak olmaz mı önce?" Eskiden benim olan koltuğa oturan Jungkook, yerimden kalkmama neden olmuştu.

"Sana önce şirketin amacından, kollarından ve büyüme potansiyelinden bahsedeyim o halde." Jungkook'un arkasındaki duvarı boydan boya kaplayan kitaplıktan gerekli dosyaları alırken başladım konuşmaya.

"İlk hedefimiz kıyafetti. Bir tasarım şirketi olarak yola koyulduk. Bu alanda hayli ilerleme katetmiştik ben o koltuğa oturduğumda. Sonra dedim ki, neden sadece kıyafet tasarlayalım ki? Günlerce çalıştım bu fikrin üzerinde. Saatlerce emek harcadım. Ve yeni kollara ihtiyacımız olduğunu fark ettim. İlk başta mobilya ve takı tasarımı eklendi merkeze. Sonra baktıkki kar oranlarımız çok güzel, ayakkabı ve teknolojik aletleri ekledik listemize. Ufak ev aletlerinden, devasa televizyonlara kadar." Önüne bir yığın dosyayı bıraktım.

vanitati || taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin