15| Kolu kanadı kırık kuşlar.

1.2K 116 229
                                    

15|Kolu kanadı kırık kuşlar.

Geçmişe dair şiddet tasvirleri bulunmaktadır!

"Aslında, sizin yaşadığınız yeri görebilme şansım var mı? Hem orada daha rahat konuşabiliriz. Arabada biraz zor olabilir." Dalgın bakışlarımı direksiyondan çekip zor bela Rowoon'a döndürdüm başımı. Jungkook bence bugün barışma partisi yapardı. Kendi evinde, belki bana verdiği odada... Gelmezdi yani babasının evine.

"O-olur... Rica etsem siz sürer misiniz?" Eli anında kemerine gitmiş, çıkartırken dileğimi kabul etmişti. "Tabi, olur." Bindiğim gibi inmiş, yer değiştirmiştik. Koltuğa otururken elim cebime gitmiş, paketimle çakmağımı çıkarmıştım.

"Kokudan rahatsız olur musunuz?" Sorumla aynaları kendine göre ayarlamasına son vermiş, bana odaklanmıştı. Önce yüzüme, sonra ellerime inmişti bakışları.

"İçiyor musunuz?"

"Evet."

"Aslında, içmemenizi tercih ederdim ama rahatsız olacağımdan değil. Sağlığınız için. Lakin içmek istiyorsanız buyrun." Tabiki içecektim. Sağlıkta neydi ki ayrıca? Kim beni düşünüyordu da ben kendimi düşünecektim? Boştu hepsi. Tekrar tekrar tattığım büyük değersizlik duygusuna rağmen savaşıp güçlü olamazdım. Zaten istemiyordum güçlü olmak. Borcumu ödemek ve ardından ölmek istiyordum.

Navigasyona evin adresini girmiş, ardından sigaramı yakmış, camımı açmıştım. Artık ayağımı ağrıtan bu ayakkabıları da fırlatıp atmak istiyordum.

"Biraz keyfiniz kaçtı gibi. Bir sorun mu var? Yardımcı olabilirim." Ciğerlerimi acıtacak kadar derindi nefeslerim. Avuçlarım tırnaklarımca parçalanacak gibiydi. Yardımcı olabilir miydi? İmkansızdı bu. Bana Jungkook bile yardımcı olamazdı.

"Sana bir şey söyleyeyim mi Rowoon?"

"Tabi. Buyrun."

"Keyfimin yerinde olduğu bir an bile olmadı hayatımda. Yardımcı olmak mı? Olamazsın. Boşuna çabalama o yüzden. Ayrıca beni çok umursuyorsun, ben o kadar etmem." Hızlı içişim, midemi bulandırmıştı. Arabadaki küllüğe sigaramı söndürmüş, kitlenen sol elimi açmaya çalışmıştım.

Araba, sağa yaklaşmış, ardından durmuştu. Rowoon'un elleri omuzlarımı sarmış, bedenimi ufak bir sarsmayla kendine çevirmişti.

"Sen değerlisin. En azından benim için çok değerlisin. Benden seni umursamamamı isteme. Yapamam çünkü. Şimdi, önce sakinleş. Kafandaki kötü düşünceleri bir at. Temiz bir nefes al. Derin ve dolu dolu bir nefes. Ağlamak istiyorsan ağla. Ama hıncını avucundan çıkarma. Sen kıymetlisin, avcunda kıymetli." Elleri kollarım boyunca kaymış, ellerimle buluşmuştu. Önce sağ elimi sol elim üstünden çekmiş, onu kendi eliyle kenetlemişti. Ardından sol elimin parmakları arasına zorla kendi elini yerleştirmişti.

"Azıcık daha rahatla. Ne için üzülüyorsan üzül ama kendine zarar vermeden yap bunu." Başımı salladım hafifçe. Haklıydı tabi. Vücudumun fotografik bir değeri vardı. Vücudum sağlam olduğu sürece üzülmek çok da önemli değildi. Ama ben başka nasıl rahatlarım bilmiyordum. Koskaca yetimhanedeki kıytırık bir tahtaya bile zarar versem, bedenimde çok daha fazla zarar olmuştu. En azından kıytırık olan bedenime zarar vermenin cezası yoktu. Yoksa dişlerimi sıkıp nasıl bekleyecektim onca senenin geçmesini.

"Ben iyiyim. Sadece bazen oluyor işte. Bu kadar takılmayalım buna. Eve gidelim. Daha çok işimiz var sonuçta." Sallanan bacağımı durdurmak için gayret edinmedim kendime. Rahatlayan elimi geri çekmiş, koltuğuma sinmiştim yine.

Biz sonunda eve varmıştık. Rowoon önce onu gezdirmemi istemişti. Bende ona evde kullandığım alanları gezdirmiştim. Spor salonu, oturma alanı, mutfak ve en sonda odam. Kıyafetlerime kadar incelemişti. Sonunda elindeki tonla kağıdı doldurmuş, izin alarak yatağıma oturmuştu.

vanitati || taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin