...
İçimdeki boşluğun, kalbimdeki ve yüreğimdeki yangını söndüremezdim ama eşimle bu olayı da aşabilirdik. Biliyordum düştüğümde kaldırabilen biri olduğunu. Öyle merhametli öyle mert birisiydi ki her gördüğümde kalbimin kıpırtılarına neden oluyordu.
Alparslan'ın teklifinden hemen sonra çok durmamış valizleri hazırlamaya karar vermiştik. Alparslan bavulu hazırlarken ben de komodinin içindeki eşyalara bakıyordum ve lazım olanları alıyordum. Kendi tarafımdaki çekmecede Alparslan'ın bebeğimize aldığı daha hiç paketinden açılmamış küçük ayakkabılara baktım.
Nasip olmamıştı belki ama bizi çok çok huzurlu bir yerde beklemesi içimi ferahlatıyor ve beni susturuyordu.
"Hafsa?"
Alparslan'ın sesiyle irkilerek arkamı döndüm ve karşımdaki Alparslan'a dolu gözlerimle baktım.
"Hafsa..."
Sesinin tonuna binlerce istek ve yalvarış sığdırmış olan Alparslan'a dolmuş olan gözlerimdeki akan yaşlarım ortak oldu.
"Yavrum, yapma böyle...Sessiz kalma gel yanıma ağla, vur, bağır, çağır ama böyle benden gizli sessizce gözyaşlarını akıtma,"
Çok haklıydı ama elimde değildi. Onca yıl kendi acılarımla ben yüzleşmiş ve üstesinden gelmiştim, şimdi ise bir evlat acısını yaşamış ve bunu nasıl atlatacağım konusunda bocalıyordum.
Ben Hafsa Sancak,
İlk kez yorulmuş ve tükenmiş hissediyordum...
Kollarını açan Alparslan'a sığındım ve kafamı boynuna yakınlaştırdım. Akan gözyaşlarım tek sığınağım olan yere gidiyordu. Alparslan burnunu saçlarımın arasına koydu ve derince soludu.
"Hayatımın anlamı, geçecek bu günlerimiz."
Saçlarımın arasında ıslaklık hissedince irkilmiş ve donmuştum. Kafamı koyduğum yerden kaldırdım. İlk kez şahit olmuştum Alparslan'ın ağladığına. Alparslan'ın yaşlı gözlerine baktım.
"Birbirimize sığınıyor ve ağlıyoruz. Düşünce de beraber kalkarız,"
Ellerimle yaşlı gözlerine sildim ve sakallı olan yanağını buseledim. İyi ki Alparslan'dı iyi ki.
Valiz hazırlama işlemi bittikten sonra Alparslan'ın yardımı ile üstümü değiştirdim ve yarama pansuman yapmasını bekledim. Tek kolum ile şalımı bağladıktan sonra kapıda beni bekleyen Alparslan'ın yanına gittim.
"Annemler nerede?"
Alparslan ile baya ağlamış ve birbirimizi teselli etmiştik bütün acılarımızı içimize gömüp hayatımıza eskisi kadar olmasa da devam etmeye karar vermiştik.
"Aşağı indiler valizleri yerleştirmeye, bizi bekliyorlar."
Kafamı salladım ve önümde diz çökmüş ve ayakkabımı giymeme yardımcı olan Alparslan, ayakkabımı giydirdikten sonra ayağa kalktı ve kapının önündeki poşetleri ardından sırt çantamı aldı. Eve son kez bakıp kapıların kilitlerini altlı üstlü şekilde kilitlemişti Alparslan.
Asansöre bindiğimizde ikimiz de derin bir sessizlik vardı. Bazen gitmek uzaklaşmak gerekir, derlerdi. Nerden bilebilirdim bu şekilde, bu acıyla herhangi bir noktadan ayrılabileceğimi.
Asansör durduğunda Alparslan güç verircesine elimi tuttu ve hafif bir şekilde sıktı. Ardından asansörden çıktık. Arabaya vardığımızda eşyaların yerleştirilmesi bitmiş ve herkes arabaya geçmişti. Biz de ses etmeden arabaya bindik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHDE VEFA
Genel KurguAhde Vefa: Verdiği sözde durma ••• Yalnız, her zaman çevresinden kötü ithamlar duyan, gittiği her yerde kendini sığıntı hisseden... Buna rağmen annesinin babasının öğrettiği gibi dimdik, yıkılmaz olan Hafsa'ydı o. Yetimha...