Çığlık

8 4 0
                                    

Ben,


hiçkimsenin unutulmaz olmadığını biliyordum derinlerde,


adını dilime yakıştıramıyor,


tenezzül etmiyor,


sonsuzluk kadar gelen süre gözlerine daldığımda zihnimde beliren bakışlar,


oyunbozan yalanlardan ibaret olduğunu,


belli ediyor düşününce,


meşaketini çektiğim,


zavallığımla yüzleştiğimde,


tansiyonum taban


şekerim arşa çıkmış,


ağarmış hastane odasında,


kahkalarım sessiz sinema oynuyor,


1350 gün,


toz oluyor,bulut oluyor,


ve ben hariç,


herkesin üstüne sevgiyle yağıyor-


O sabah çelişkili bir mutluluk göğsümde tutuşuyor,midemi ateş gibi elleriyle sıkıyor,heyecandan nefesim tıkanıyordu. Uyanır uyanmaz hissettiğim duygular kafamı allak bullak etmişse de üstünde durmamıştım.Kerem yanıma geldiğinde odadan çıkmış,büyük salonda sandalyelerinde oturan topluluğun arasına karışmıştım. İlerde hafif çıkık bir mermerin üstünde oturmuş adamın saçları kırlarmış da olsa yüzünde gençliğinden kalma izler belli oluyordu. Sinem yanıma oturmuş bir kaç gün önceki telaşlı halinden eser yoktu. Ne kadar olduğunu bilmediğim dakikalar sonrasında herkes ayrılmış toplanmadaki iletişimin amacı az da olsa yerine getirilmişti.


Yanımda getirdiğim kitabım elimden hiç düşmüyordu. Odama gidip okuyamacağım için ortalıkta okumam gerekiyordu. O sırada adını bilmediğim yaşlıca adam yanıma gelmişti. Suratında beliren silik gülümse beni hiç etkilememişti aksine içimde bir yerlerde korkunç bir yanma hissi devreye çıkmıştı.'Merhaba kızım.'demişti adam bana. Gözlerinde ki hüzünü kavrayamamıştım o sıralar. Sahi ben neyi kavramış anlayabilmiştim ki? İçimde takla atan şaklabanlık yapan şeytanlar beni sinsi bir tuzakla ateşten bir kafese atmış zincirleriyle beni oraya hapsetmişlerdi.Bende ona bakıp kısa bir jestle cevap vermiştim. Gözleri elimdeki kitapta takılı kaldığında savunmaya geçer gibi sımsıkı sarılmıştım.


"Bu kitabı biliyorum."dediğinde ipler kopmuştu.
"Sahi mi? Okudunuz mu daha önce?"demiş benliğimde kıvranıp tıslayan yılanı sakinleştirmiştim.
"Evet,okudum. Her yazıda kızın çetrefilli halleri beni dehşete düşürmüştü,bir de en merak edilen yerlerde bitirmişti. Sanki günlük niyetine yazmış,herhangi okuyacak biri için oraları es geçmiş."
"Kız olduğundan neden bu kadar eminsiniz? Belki de bu kitabın yazarı iki kişidir ki ben öyle düşünüyorum. Yazar iki farklı kişiyi yazmış burada. Ayrı dünyaların insanları gibiler,düşünceleri,yaptıkları." Adam gözlerine ulaşamayan bir gülümsemeyle bakmıştı.
"İnsan her zaman tek bir kişiliğe tabi tutulamaz kızım. Her insanın içinde özgür kalmaya muhtaç savunmasız,güçlü,korkak ve daha niceleri gibi ağır basan kişilikler vardır. Her zaman aynı tutumu gösterirsen zamanla rüzgarla savrulan kum tanesi gibi ufalanır kaybolursun. Hareketlerin o ana göre olmalı. Yaşanacak her an da ise yeni birşeyler keşfetmelisin,keşfetmelisin-ki kim olduğunu öğrenebilesin."

-Gece


gündüzü özlemiş


bir ışık yolu


samanyolunda uçuşan


'gümb gümb!"


atışlar geceye karışmış


damlalar atıştırıyor


görkemli gecenin


görünmez bulutlarından


sarkıyor dalları


ağaç


vals yapıyor


çernezyomla


gölge ışıktan


yer


yer


kaçıyor


zaman saniyelerle


ayrılıyor


bitiş çizgisi


bir sevişmelik mesafede


havaya


sessiz çığlıklar


karışıyor


Sedefle kaplanmış duvarlar harap olmuş anıları film gibi sunuyordu. Kız telaşlı bir şekilde etrafta dört dönüyor,ısınan evde ecel terleri döküyordu.İçeride duyulan topuklu ayakkabıların sesiyle kızıl saçlı kadına döndü. İstediği şey için kan bile dökebilirdi."Para lazım." dedi solgun kadına. Kadın kan çanağına dönmüş gözlerini kıza çevirdiğinde sabretmenin sınırlarında dolaşıyordu artık."Neden?"diye sordu dişlerini kıracak gibi sıkarak."Başım belada."

Kadın bunun olduğunu zaten biliyordu ve artık dayanacak gücü kalmamıştı. Kıza cevap vermeden odasına geçip yorgunlukla gözlerini kapadı.

Kız sinirden dökülen göz yaşlarıyla kadının arkasından bakarken titreyen telefonuyla kendine geldi. Ekranda gördüğü yazılar kemiklerini sızlatmaya yetmişti bile. Korkuyordu.-Genç adam son zamanlarda kendisinden uzaklaşan sevgilisinin davranışlarına bir anlam veremese de karşısında gördükleriyle paramparça olmuş bir vaziyetteydi. Yıllarını verdiği kız zevkle titriyor üstünde uzanan adamın gel gitleriyle inlemelerini serbest bırakıyordu. Kızın bacaklarında gördüğü kanla ilki olduğunu anladığında başından aşağı dökülen kaynar su etkisiyle tökezlemekten son an da kurtuldu. Nasıl yapabilmişti? Oysa ki ne zaman yakınlaşmaya çalışsa kaçıyor korktuğundan bahsedip duruyordu.Öfkesi gözlerinden fışkırırken ileri atıldığını bile farketmedi. Havaya karışan tiz çığlıklara kırılan kemikler eşlik etmiş,gözi dönmüş genç adamın ise bilekleri her vuruşta biraz daha sert olmaya başlamıştı.Baygın yatan adamı bile umursamadan giderken arkasına dönmüş,ailesi olacağını hayal ettiği,sevdiği kızın-gözyaşlarını gözünü yakarken kadının dedi içinden-çırıpçıplak bedeniyle taş kesmişti. Kız ayaklarına kapanmış çığlıklarla ağlarken bilinçli yapmadığını söylüyor,buraya nasıl geldiğini bile hatırlamadığınu anlatıyordu. Genç adam ise bu feryatlarla iyice kötü olmuşken gözleriyle gördüğü film karesini silip atmış,bekaretinin bozulduğunu kanıtlayan kanla kaplanmış çarşafla genç kızı sıkıca sarıp düşünmeyi bir kenara bırakmıştı.-Kendime geldiğimde karanlık dar bir odada tek başımaydım,bu oda sürekli kaldığım odaya benzemiyordu. Soğuktu,yalnızdı,endişeliydi.Anılar teker teker hücüm ederken hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Sinem'in kandan görünmeyen suratı gözümün önünde canlanırken çığlık attım.Geçecek..Geçecek..-Kerem sakinleşmem için iğne yaptığını söyleyip karşıma oturduğunda ağlayamıyordum bile. Duygularım yeryüzünden silinip atılmış gibi hissediyor,kafam bölük pörçük görüntülerle çatlayacak gibi hissediyordum.Sinem'in çığlıkları bayılmadan önce ağzından kopan gelen kanlar,onu kurtarmak için uğraşırken çırpınması. O kadar korkmuştum ki. Sinir krizi geçirmiştim ve o ne halde bilmiyordum.Kerem hiç görmediğim bir ifadeyle bana bakarken kalbim sıkışıyordu."O nasıl?"diye sordum pürüzlü sesimle."İyi olmaya çalışıyor." Aklı burada değil gibi görünüyordu. Çaresiz gibiydi."Bunu yapanı bulabildiniz mi?" Sesim sakinleştiriciye inat titremişti. Çığlıklarım sesimin kısılmasını sağlamıştı.Kerem'in gözleri anında bana döndü. Kızıla çalınmış mavi gözleri bir süre üstümde dolandı. Yutkundu. Derin nefes alıp ayağa kalktı."Hayır." dedi çıkmadan önce."Bulamadık."Ve kapı ardından sessizce kapandı.

ateş benim,yangım benim;göğsümde bastırılmış bıçağın kendisiyim.

Kızıl KuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin