0.8 :: missed calls n texts

1.1K 73 3
                                    

 hi wanna have my children? ☺️☺️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

hi wanna have my children? ☺️☺️

•••

"Her yer dağılmıştı, bizim terastaki cam masayı falan hep kırmış. Ayrıca... Uyuşturucu da kullanmış sanırım."

Sarah olayları anlatırken, Teresa düşünceleriyle boğuşur hâlde verandada oturuyordu.

Kimseye hiçbir şey anlatmamıştı, konuşmamıştı bile. Dün gece herkes uyurken gelmiş, öğlen saatlerinde uyanmış ve şimdiye kadar -saat gece yarısını geçmişti- neredeyse hiç konuşmamıştı.

Rafe'ten haberi yoktu. Onu aradığına ve yüzlerce kez mesaj attığına emindi ancak telefonuyla ilgilenmemişti.

Dalgınlığını bölen adım sesleriyle kafasını kaldırdı ve saatlerdir evde olmayan JJ ile karşılaştı.

"JJ? Neredeydin?"

Yorgun ses tonuna karşılık aldığı cevap, "Babamı arıyordum" oldu. "Onunla ne işin vardı?"

Merakla sordu, ayrıca oturduğu sandalyede dikleşerek toparlanmıştı. "Kaybolduğunu söylediler, ama tutuklanmış."

Buruk bir gülümseme yolladı JJ'ye ablasına. Bu can yakıcıydı ama aynı zamanda sevindiriciydi. Rahatsız olmaları için bir sebep yoktu artık. Ancak asıl konu; başlarında hiçkimsenin de bulunmayacağıydı.

"Ne?"

"Duydun, artık gerçekten bir babamız bile yok." dedi JJ kıkırdarken, Teresa neden güldüğüne anlam veremezken kardeşinin bir anda ağlamaya başladığını görmüş ve ayaklanmıştı.

"Hey, J..." diye mırıldandı yavaşça. "Bu kadar şeyi kaldıramıyorum, Tessa."

JJ boş bakışlarla tahta zemine odaklandı. Yaşadıkları normal ya da kolay değildi. Bu hayatı istemiyordu. Tıpkı Teresa gibi.

Onun için de kardeşini bu şekilde görmek çok zordu, alışıla gelmiş bir durum değildi asla.

"JJ nereye?" Teresa, bir anda geldiği yöne dönen JJ'ye garipseyerek sordu.

"Sahile ineceğim."

"Ben de ge-"

"Yalnız kalmama izin ver," JJ ablasına baktı, gülümsedi ve birkaç adım atarak iki yanağına birden minik öpücükler bıraktı. "Geç olmadan gelirim."

"Pekâlâ..." Teresa kafasını salladı yavaşça, şu an her şeyi içine atıyordu. JJ'in daha fazla üzülmesini istemezdi çünkü.

JJ sahile doğru yürürken, Teresa kardeşinin arkasından bakabilmişti sadece. Sonra oturdu; dakikalarca düşünmeye devam etti.

Telefonunu eline aldığında gördüğü cevapsız çağrılar ve mesajlar elbette ki Rafe'ten başkasına ait değildi.

rafe: şu lanet olası telefonları aç, tessa

tanrım kaç saat oldu

tess, lütfen beni görmezden gelmeyi bırakır mısın?

Aslında yapmayacaktı ama dayanamadı ve cevapsız bir aramanın üstüne tıkladı. Vazgeçeceği anda yanıtlayan Rafe'in endişesi sesindeydi.

"Seni yüzlerce kez— Tanrı aşkına, neredeydin? Beni görmezden gelip duruyorsun." Mesajlarında olduğu gibi, ayrıca fazlasıyla hızlı konuşmuştu Rafe, çok merak etmiş olmalıydı.

"Kafamı dinliyordum."

Sadece bu yanıtı verince, karşı taraftan uzun süre ses çıkmadı. Birkaç saniye sonra Teresa, sadece Rafe'in nefes alışverişlerini duymaktan bıkmış olduğundan, "Söyleyecek bir şeyin yoksa..." diye başladı fakat hemen sözü kesilmişti.

"Uhm... Sahile ineriz diye düşünüyordum."

"Havamda değilim, sonra." dedi Teresa fazlasıyla soğuk bir tavırla. "Ama... ben geldim."

Teresa bir anda arkasında beliren Rafe ile irkildi. Ayağa fırlayarak ona döndüğünde, çocuğun dudakları hafifçe yukarı kıvrılmıştı.

Teresa'yı özlediğini hissetmişti bir kez daha, karnındaki kelebeklerin başka bir açıklaması yoktu çünkü.

"Hey."

Onun aksine duygusuz gözüken Teresa sarı saçlarını geriye attı. Rafe, suratına öylece bakan kız ile gerildiğini farketti ve ensesini kaşıdı.

"Ne istiyorsun?" Teresa sonunda ayakta dikilmekten sıkılmış, bunu soruvermişti.

"Tessa, her seferinde böyle olmak zorunda mıyız?" Rafe dudaklarını birbirine bastırırken gözlerini kızın gözlerinden bir salise bile ayırmamıştı.

"Her seferinde bunu yapmak zorunda mısın?"

"Bir şey yapmadım."

"Bir şey yapmadın, öyle mi?" Teresa kafasını iki yana sallayarak güldü. "Tess, uyuşturucu kullanmadım."

"Burnunu çekip duruyordun, paketleri de gördüm. Yalan söylemeyi bırak."

Rafe bu sefer bakışlarını kaçırdı, nasıl açıklayacağını bilemiyordu. "Ben, sana bir söz verdim. Tuttum da, haftalardır elime bile almadım o şeyi. Ama sen... hiçbir şeyi beceremiyorsun be!"

Bir anlığına Rafe'in kafasında babasının sesi yankılandı, o da böyle söylüyordu. Hiçbir şeyi beceremediğini, gereksiz, işe yaramaz olduğunu söyleyip duruyordu ve bu Rafe'i fazlasıyla üzen bir durumdu.

"Böyle mi düşünüyorsun?" diye sordu net bir ses tonuyla. Ama çok kırılmış gözüküyordu.

"Lütfen git, Rafe." Teresa cevap vermeden eliyle yolu işaret etti.

"Neden babam gibi beni gereksiz görüyorsun?" Rafe titreyen elleriyle saçlarını geriye itti. Jest ve mimikleri; hızlıydı, gergin olduğunu belli ediyordu.

"Öyle bir şey söylemedim."

"Evet söyledin!" Rafe bağırdı ve verandanın girişindeki ahşap korkuluğa yumruğunu geçirdi.

"Rafe!"

"Bırak beni," dedi kan içinde kalmış sızlayan elini sallarken. "Ben yetersiz miyim? Size bu kadar batan ne?"

Bağırışları duyan Yoksul'lar dışarı çıkmış, tartışan iki gence bakıyordu. Rafe kısık sesle bir küfür savurdu ve karşısındaki gruptan hızla uzaklaştı.

Arkasında bulunan arkadaşları arabasına binen Rafe'e bakarken Teresa fazlasıyla kırgındı.

•••

her gun idmanim var aq

okuldan cikinca direkt idmana gidiyom ve saat 11de evde oluyom 🙄🙄🙄🙄🙄

iflahim sikiliyo kisaca o yuzden gec kaldi ozur sizi seviypwm

bu arada tema da calmayin amina koyim :D

rolling in the deep | cameronHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin