bu gif'e asigim. 😦😦😦😦
•••
"Buraya hiç gelmemeliydim."
Teresa etrafı incelerken kendi kendine hayıflandı. Arkadaşlarının peşinde sürüklenirken hiç ama hiç rahat olmadığını anlamak zor olmuyordu.
JJ de farkındaydı, çünkü o da her ne kadar partileri sevse de şu an burada olmak istiyor sayılmazdı.
Boş bir yeri kaptıklarında John B; hemen birkaç içki kapıp gruba dağıtmaya başlamıştı. "Ben almayayım."
Teresa'nın bunu demesiyle herkesten şaşkınlık nidaları yükseldi. Öyle ki, "Bu kadar şaşırtıcı olan ne?" diye sormak zorundaymış gibi hissetmişti.
"Neden bu kadar gerginsin? Azıcık kafanı dağıt." dedi Sarah hafifçe gülümserken.
"Gergin değilim, sadece..." Bu dediğini yalanlayan, etrafındakilerden kaçırdığı bakışları Rafe'e takıldığında Teresa bir anlığına hayal gördüğünü düşündü.
Ama değildi.
Rafe oradaydı. Arkadaşları ile konuşuyor; arada önüne gelen saçlarını geriye itip içkisinden büyük yudumlar alıyordu.
"Seninki etrafta gözükmüyor." dedi Topper, Rafe'in gözlerinin onu aradığını görmüştü.
"Gelmez." dedi Teresa'nın ona baktığının farkında olmadan.
"Neden?" Topper başka bir içecek almak için arkasındaki fıçıya döndü. O sırada kızı görmüştü. "Ah. Gelmiş bile."
Rafe anında kafasını kaldırdı ve arkadaşının bakışlarını takip etti. Onu gördü, elindeki şişeyi neredeyse yere düşürmek üzere olduğunu farkedince bir küfür savurdu. "Siktir."
Çok güzel gözüküyordu, çoğu zaman yaptığı gibi saçlarını toplamıştı. Rafe onu baştan aşağı süzerken bakışları Teresa'nınkiler ile birleşti.
Teresa hemen grubuna geri dönüp bir şeyler söyledi ve onlardan ayrıldı. Kafası dağınıktı, içmek de istemiyordu. Sadece bir köşede oturmuş eğlenen insanlara, özellikle de Rafe'e bakıyordu. Birçok kez göz göze gelmeleri ikisini de deli etse bile, ikisi de yapabilecekleri bir şey yokmuş gibi düşünüyordu. Ve biliyorlardı ki bu aptalcaydı.
"Tess?"
Düşüncelerini bölen tanıdık bir ses oldu, kafasını kaldırdı. Kaşlarını çatarak karşısındaki çocuğa bakan Teresa bir anda aydınlanmış gibi ayağa fırladı.
"Theo?"
Theo gülümseyerek kollarını açtığında Rafe ikisini izliyordu. "Sen nereden çıktın be?" dedi huysuzca.
Onu tanıyordu, Teresa'nın eski bir arkadaşıydı ve çocuktan nefret ettiği kesindi. Kıza bu kadar yakın olmasından asla ama asla hoşlanmıyordu.
"Aman Tanrım! Seni gördüğüme inanamıyorum." dedi Teresa şaşkınlık içinde, 2,5 yıldır görüşmemiş olduklarını varsayarsak, bu heyecanı normaldi.
"Beacon Hills'ten de sıkıldım." Theo güldüğünde kızı da güldürmüştü. "Ya... Gittiğin hiçbir yerde barınamıyorsun."
"Tara da pek sevmedi. Seni özlemiş aslında."
"Ben de onu özledim. Gelmedi mi buraya?" diye sorunca Theo dudaklarını büzdü. "Hastaymış, gelemedi."
"Ah... Yarın ziyaretine gelirim." Teresa dudaklarını yukarı doğru kıvırdı, Theo'yu özlemişti.
"Seni... şerefsiz." Rafe ise öfkeyle homurdandı. Şu an tek isteği Theo'nun yüzünü dağıtmaktı ama Teresa ile aralarının daha kötü olmasına değmezdi, en azından bunun için.
Topper da kıkırdamakla meşguldü ama hemen sustu çünkü Rafe'in bakışları gerçekten korkutucuydu.
"Kim bu?" diye sordu birkaç saniye sonra. Rafe: "Theo," dedi. "Theo Raeken."
Theo her zaman ilgi çekmişti. Eh, her kızın odağı olabilecek kadar yakışıklı bir çocuktu. Bunu inkâr etmek o kadar da kolay olmazdı.
"Sanırım Bay Raeken, "Mother Teresa"yı kapmak üzere." Topper arkadaşına takıldığında Rafe'in elindeki şişe fazla baskıdan parçaladı. Öfkesini kontrol etmesi zaten çok ama çok zordu ve şu an Topper'ın yaptığı şey bunu daha da kontrolsüzleştirmekti.
"Yemin ederim, eğer bir daha..." Devam etmedi, çalan şarkı sözünü kesmişti. Bu Teresa'nın çok sevdiği şarkılardan biriydi.
Infinity.
"Bu şarkı en sevdiklerimden." Teresa'nın gözleri parladı, Infinity onun için çok özel bir şarkıydı. Aslında özel olan şey, kimin için dinlediğiydi.
"Partilerde ne zamandan beri bu tarz şeyler çalınıyor?" Theo'nun sorusu ile omuzlarını kaldırıp indirdi. "Bilmem, neyse ne. Bence gayet güzel."
"Şu Züppe'yi düşündüğüne yemin edebilirim." dediğinde Teresa'nın yüzünde minik bir gülümseme oluştu ancak farkedince hemen silindi. "Ah, o sırıtışı gördüm bile."
"Kes sesini Theodore," dedi gözlerini devirerek. "Ayrıca bu gece onun hakkında konuşmak istemiyorum."
"Sen nasıl istersen... Ama o senin hakkında fazlasıyla konuşuyor."
"Ne?" Teresa anlamazca sordu. "Dakikalardır seni izliyor. Bir de beni öldürecekmiş gibi bakmasa iyi çocuk aslında."
İstemsizce tekrar gülmüştü, Rafe'i de çok özlemişti ama kırgınlığının önüne geçemiyordu bu.
"Onu çok özledim," dedi nefesini üflerken. "Bu çok can yakıcı." Tekrar Rafe'e baktı, onun da gözleri Teresa'nın üzerindeydi.
Theo "Öyle olmalı." derken Teresa kafasını arkadaşına çeviremedi. Her zaman olduğu gibi onu çeken bir şeyler vardı, bu hiç değişmiyordu.
Sonra şarkının en güzel kısmı geldi. Rafe hafifçe gülümsedi. Kadere inanma sebebi, onun cenneti olan kıza bakarak dudaklarını oynattı.
"You're the reason I believe in fate, you're my paradise."
"Rafe Cameron etkisi" Teresa'da yine baş gösterdi. Karnı kasıldı, kelebeklerin harekete geçtiğini hissediyordu.
"Tess! Hey! Beni duyuyor musun?"
"Hım?" Öylesine mırıldandı, şu an sanki 6 şişe birayı fondiplemiş gibiydi.
"Bira?" teklifini sununca Teresa ne dediğini bile tam anlayamadan kafasını salladı.
Theo uzaklaştığında Rafe, her ne kadar küfür ve tavır yiyeceğini bilse de Teresa'nın yanına yürüdü.
•••
kısa ama gelecek bölümü yarına kadar yazmaya çalışırım, en geç pazartesi <3 😔👎🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rolling in the deep | cameron
Fanficyou're gonna wish you never had met me [yarı texting.] ≠ drew starkey / rafe cameron fanfiction. #1 rafecameron | 06.09.21 #1 obx | 28.08.21 #1 jjmaybank | 27.08.21 #1 outerbanks | 29.08.21 #1 johnb | 01.09.21 #1 rudypankow | 06.09.21 #1 sarahcamero...