•••
"Gelmez. Gelme dedim ve mesajıma bir yanıt vermedi, kızmıştır öyle deyince."
"Emin misin?"
Theo gülerek dış kapıya bakarken hepimiz kafamızı oraya çevirdik, cam kapının ardındaki Rafe dikkatle bana bakıyordu.
"Tanrım." diye homurdandım toparlanıp ayağa kalkırken. "Bu herif Theo'nun evini nereden biliyor?"
JJ kaşlarını çatmış bakarken John B ona cevap verdi. "Tüm züppeler birbirlerinin evini biliyordur eminim."
"Sensin lan züppe. Yavşak herif." Theo yalandan bir öfkeyle homurdandı ve yanındaki yastığı ona fırlattı.
Kapı pervazına yaslanmış Rafe'i içeri alınca bütün arkadaşlarım kendi aralarında çoktan konuşmaya başlamışlardı.
Theo, o arada eliyle üst katı göstermişti. Rafe'i kolundan çekiştirerek merdivenlere yönelttim.
"Bu herif sana neden el kol işareti yapıyor?"
"Saçma sapan konuşma." dedim onu boş bir odaya sokmadan önce. "Şimdi ne konuşmak istiyorsan konuş, sonra da git."
"Neden bu kadar kızgınsın bana?" Rafe kollarımı önümde kavuştururken sordu. "Hmm... Sürekli beni öptükten sonra en yakın arkadaşmışız gibi davrandığın için olabilir mi?"
Rafe bıkkınlıkla gözlerini devirdi, üzerindeki hırkayı çıkarıp bana yaklaşınca ben de geri geri adımlamış ve en sonunda da çalışma masasına yaslanmak zorunda kalmıştım.
Lanet olsun.
"Ne zamana kadar kaçacaksın?"
Sağ eliyle araladığı bacaklarımın arasına giren Rafe tamamen dudaklarıma odaklıyken sordu.
Kaldırdığı tişörtümden içeri giren parmakları tenimde dolaşırken nefes almak bile çok zor geliyordu. Bedenimin artık ona direnemediğini yavaş yavaş farkediyordum.
"Kaçmıyorum," demiştim zar zor. "Senden uzaklaşıyorum."
"Neden?" dedi o da. Tüm kontrol onun elindeydi ve bu hiç hoşuma gitmiyordu. "Sana ne?"
"Ufacık şeylere bile takılıyorsun..." diye mırıldandı eğilip boynuma yönelirken. Yumuşak dudakları tenime değdiği anda ürperdim, devam edeceğini sandığım anda derin bir nefes aldı ve geri çekildi.
"Senin parfümün değil bu."
"Theo'nun tişörtü." dedim çekinerek, dün gece burada kaldığımızda giymiştim.
"Ya," diye mırıldandı alaylı bir tavırla. Sonra tişörtün eteklerinden tutup çıkardı. Ne yaptığını bile soramamıştım. "Bu çocuğun sana bu kadar yakın olmasından hoşlanmıyorum."
"Rafe..."
"Hm?"
Vücuduma değil de gözlerimin içine baktı, konuşmakta ciddi anlamda güçlük çekiyordum. "Kafam dağınık, demiştin. Bence... onu... konuşalım."
"Babam." diye yanıt verdi sadece ve yarım bıraktığı işe devam etti. "Ne yaptı?"
Bana cevap vermeden parmaklarıyla eteğimi yukarı kaldırdı, dudaklarının yanı sıra bir de dişlerini kullanınca gözlerimi sıkıca yummuştum.
"Rafe."
"Sessiz ol bebeğim, arkadaşlarının bizi duymasını istemezsin. Öyle değil mi?" diye fısıldadı dudaklarımın arasından kaçan inlemeyle.
"Konuşmamız gere-" diyecektim ki eli daha da yukarı çıktı. "Hayır gerekmiyor, sadece senin aptalca sorunların."
"Beni suçlamayı kes!" diyerek onu ittirdim, sesimi yükselttiğimde beni baştan aşağı süzdü ve uyardı. "Sesini yükseltme."
"Umrumda değil, hep kendini haklı görmekten asla vazgeçmiyorsun!"
"Sana, sesini yükseltme dedim." diye hırladı. "Bıktım artık," dedim ben de saçlarımı arkaya atarak.
"Lanet olsun Tess, ben de bıktım. Seni istediğimi anlamıyor musun? Biliyorum iğrenç şeyler yapıyorum. Sana verdiğim sözleri tutamıyorum ama seni istiyorum. Neden böyle davrandığım hakkında bir fikrim yok, üzgünüm. Senin için düzeleceğim; sadece bana bir şans vermene ihtiyacım var."
"Rafe."
"Hadi ama, sadece konuşmayı kesemez misin?" Kafamı geriye attığımda dibime kadar girdi ve elini yanağıma yerleştirerek ona bakmamı sağladı.
"Babanla neden tartıştınız?"
"Klasik." diyerek diğer elini de çıplak belime yerleştirdi. "Daha iyi bir yere gideceksin, emin ol. İkimizi de kurtaracağım."
Dudakları yukarı doğru kıvrıldı. "Benim en iyi yerim sensin, Tess. Sen beni çoktan kurtardın."
"Rafe Cameron? Bu sen misin?" Kıkırdadığımda beni geri geri yürüttü ve masaya oturtturdu. "Karşımda böyle duruyorsun ama babamı konuşuyoruz, çok saçma."
"Ugh, senden nefret ediyorum."
"4 dakika önce adımı inliyordun, bebeğim. Ayrıca ikimiz de beni sevdiğini biliyoruz."
"Hmm." diye mırıldandığım sırada dudaklarının bir anda dudaklarıma değdiğini hissettim. Beni ilk kez bu kadar nazik öpüyordu ve şaşırmıştım.
Dudaklarımı araladığım gibi dilini kullanmaya başladı ve bunu çok iyi yaptığını bildiğine emindim.
Birkaç dakika sonra sadece tek elini ve dudaklarını benden ayırıp tişörtünü çıkardı, bir kenara atarken Rafe'i izliyordum.
Kasları artık daha fazla belirginleşmişti ve yapılanmıştı. Spor yaptığını biliyordum ama bu kadar gelişme kaydedeceğini hiç düşünmemiştim.
Bana doğru geldi tekrar, alev alev yanan tenimde dolaşan dudakları göğsüme ilerledi. Tırnaklarımı karın kaslarında dolaştırmamdan hoşlandığını belirten mırıltıları sanki alt katta 6 arkadaşım beni beklemiyormuş gibi hissettiriyordu.
"Tessa!" diye bir ses duyduğumuzda dişleri arasına aldığı alt dudağımı bıraktı ve arkadaşıma cevap vermeme olanak sağladı.
"Ne var Kie?"
"Yemek yiyeceğiz, ne konuşuyorsunuz bilmiyorum ama inin artık!" Rafe sinirle homurdandı ve benden uzaklaşmadan tişörtünü aldı.
Ben kendi giyecek sanmıştım ama o tişörtü benim başımdan geçirdi. "Sadece benim tişörtlerimi giyebilirsin."
Gülümseyerek masadan indim, o da hırkasını giyiyordu. "Öyle üşürsün ama," dedim.
"Üşümem." Tekrar beni öptü ve daha çok gülümsememe sebep oldu. "Arkadaşların bizi rahat bıraksaydı zaten üşümeme zaman kalmayacaktı."
"Tanrım!" diyerek omzuna vurdum, kıkır kıkır gülüyordu.
"Eteğin." diyerek sırıttı ve odadan çıkmadan önce katlanan eteğimi düzeltti.
hot bolum 😁👍🏼🔥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rolling in the deep | cameron
Fanfictionyou're gonna wish you never had met me [yarı texting.] ≠ drew starkey / rafe cameron fanfiction. #1 rafecameron | 06.09.21 #1 obx | 28.08.21 #1 jjmaybank | 27.08.21 #1 outerbanks | 29.08.21 #1 johnb | 01.09.21 #1 rudypankow | 06.09.21 #1 sarahcamero...