53-Halka

65.1K 4.4K 1.7K
                                    

Okulun bahçesinde soğuk ama güneşli bir günün tadını çıkarıyordum. Nihan, çocukları müze gezisine götürmüştü. Ben de okulda kalıp dolapları tamir edecektim. Utku yardım edebileceğini söylediği için o gelmeden kendimi yok yere yormak istememiştim.

Bir yandan da günlerdir olduğu gibi Doğu'yu bekliyordum. Belki de oyunumuz hiçbir işe yaramamıştı.. Mektuba inanmamış olmalıydı. Zaten saçma bir plandı.. Sonuna 'Fırtına'nın Gece'si' yazmamalıydık belki de Gece.. Orada hata ettik.

Derin bir nefes alıp kollarımı göğsümde birleştirerek içeri girdim. Utku birazdan gelirdi, o gelene kadar birkaç hazırlık yapsam iyi olurdu.

Çocuklar merak edip kurcalar da birbirlerine zarar verirler diye malzeme dolabını her zaman kilitli tutuyordum. Bu yüzden, işe anahtarı aramakla başladım ama hiçbir yerde yoktu.

Son çare Nihan'ın sınıfına bakmaya karar verdiğimde, gözlerim masamın üzerinde duran bardağa ve içindeki çiçeklere kaydı.. Doğu'nun, onu affedeyim diye albayın balkonundan aşırıp  getirdiği çiçeklerin aynısıydı bunlar..

Gelmiş miydi gerçekten? Mümkün olabilir miydi? Doğu.. Burada mıydı? İyi ama ne zaman gelip bırakmıştı ki bunları? Hiçbir şey duymamıştım? Adam bordo bereli ya hani Gece? Zor olmamıştır eminim.

Boğazıma takılan yumruyu yok sayarak gerçek olup olmadığından emin olmak adına çiçeklere ve bardağa dokundum. Hayal gücümün eseri olmadıklarından emindim artık.

"Selam." dedi duymayı beklediğim ama aynı zamanda duymaktan korktuğum o ses..

Nefes alış verişlerim hızlanırken güçlüce yutkunup, ürkek bakışlarımı sınıfın kapısına çevirdim. Ve işte buradaydı.. Tüm heybeti ve tüm gerçekliğiyle sınıfımın kapısına yaslanmış, beni izliyordu.

Kalbim yerinden çıkacak gibi atmakla, tamamen durmak arasında gidip geliyordu.. Ona doğru bir iki adım atıp sınıfın kapısını yüzüne kapatırken Doğu neye uğradığını şaşırmış gibiydi.

"Gece.." dedi kapattığım kapıya vurup.

Nefes almaya çalışıyordum. Nefes almalıydım. Nefes nasıl alınıyordu? Hadi ama Gece.. Kendimizi bu ana hazırlamıştık ya hani? Güçlü, sağlam.. Onun gibi kaçak dövüşmeyeceğiz. Ama şimdi değil.. Şimdi değil, şimdi olmaz. Hazır değilim!

"Gece.." dedi bir kez daha. Bir sese bile sarılmak ister miydi insan? Lanet olsundu ondan nefret edemeyen kalbime.

Timdekiler bilmiyor muydu döndüğünü? Neden kimse beni uyarmamıştı? Ne yapacaktım? Ne yapmalıydım? Of..

"Sadece konuşmak istiyorum. Hatta.. Hatta konuşmasak da olur, az da olsa göreyim seni. İhtiyacım var okyanuslarına.. Hâlâ orada bir yerlerde olduğumu bilmeye ihtiyacım var.."

Sırtımı kapıya yaslayıp gözlerimi kapadım. Buradaydı.. Sadece birkaç adım ötemde. Benimleydi. Buradaydı. O Doğu'ydu. Benim Doğu'm.. Gece'nin En Doğu'su..

"Tamam.. Öyleyse sesini duyayım? 'Git' de, benden nefret ettiğini söyle, ne bileyim küfür et.. İçinden ne geliyorsa! Ama konuş benimle.." dedi fısıldar gibi.

Sesi boğuk çıkıyordu. Alnını kapıya mı yaslamıştı? Ben de yaslasam, ona biraz daha yakın olabilir miydim? Bu kapı.. Kokusunun geçmesine izin verir miydi?

Elimi kapının üzerine koyup tahminen başını yasladığı yeri okşadım usul usul.. Saçlarının elime değdiğini hayal ettim bir an için. Sarılmamız gereken konular vardı..

"Çaresizdim." dedi yorgun sesiyle.

"Yemin ederim hiç olmadığım kadar çaresizdim.." diye eklediğinde gözümden bir damla yaş süzüldü. Ben de çaresizdim. Gittiği günden beri..

Gecenin En DoğusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin