13|ÖFKE

16K 1.2K 430
                                    

Merhaba. Nasılsınız bebişlerim?

^^ Bu işareti bıraktığım kısım ilahi bakış açısıyla yazılmıştır.

Bölüm gecikti, biliyorum ama on kere değiştirdim yazdıklarımı ve hala tam olarak tatmin olmuş değilim. Sadece sizi daha fazla bekletmek istemediğim için içime en çok sindiği kadarıyla paylaşıyorum.

İnstagramda bir anket yaptım. Bir Ateşe Attın Beni ve Pürsevda için. Sıradaki bölümü sanırım oy çokluğuyla tekrar Pürsevda'ya yazacağım. Yani birkaç gün içinde tekrar görüşeceğiz.

BÖLÜME OY VE SATIR İÇİ YORUMLARINIZI BIRAKMAYI UNUTMAYIN❤

Keyifle Okuyun❣

🌻

Acı... Bilinmezlik...

En net hissettiğim iki duyguydu. Aslında iki duygu değil binlercesini hissediyordum ama yüreğimi hoplatan şey acıydı. Canım acıyordu, kalbim acıyordu... Dayanamıyordum. İlk defa bu kadar dipteydim. Böylesine hislerimle oynayan, beni sevgiyle kandıran biri daha olmamıştı. Ben aslında insanların gerçek, acımasız yüzüyle direkt karşılaşırdım. Zamanla olmazdı. 

Bilinmezlik... Artık uçsuz bucaksız bir uçurumun dibindeydim. Bir adım ileri atsam ölür müydüm? Ya da geriye çekilsem... Asıl o zaman mı ölürdüm? Yıllardır takındığım maskemin uçurumdan aşağı düşüşü ve beni geriye doğru itişi mi asıl ölümdü?

Saf değildim, sadece hayatımın bir kısmının en azından kusursuz olmasını istemiştim. Keşke istemeseydim. Şimdi böylesine boktan hissetmezdim belki de.

Farkındaydım. Annem ve babamın beni satılacak bir mal gibi gördüğünü, saf salak bir kız olduğumu düşündüklerini biliyordum. Hakan abim, üzerimden para kazanabileceğini bilse bunu kesinlikle değerlendirirdi ki bu konuda biraz aptal olduğu için Allah'a şükür ediyordum. Her şeyin farkındaydım ama düşünürsem kafayı yerdim. Sadece birazcık her şeyin toz pembe olmasını istemiştim. Çok muydu?

Menekşe rengindeki elbisemin ince kumaşını avucumun içinde daha da sıkı kavradım. Tırnaklarım avucumun içine batıyordu ve derimin ay şeklinde çizik çizik olduğuna emindim. Etraftaki herkes çok mutluydu. Heyecanla bir şeyler konuşuyorlardı ama asla duyamıyordum. 

O... Yanımda oturuyordu. Siyah kumaş pantolonunu izleyebiliyordum çünkü benim elbisemin eteği hafifçe onunkine sürtünüyordu. Dip dibeydik. Yanında olduğumu fark etmesin diye nefes bile almıyordum.

"Çok geciktirme niyetinde değiliz Süleyman... Biliyorsun oğlumuz yaşını buldu... Haliyle köye döndü döneli ben de işlerden elimi eteğimi çektim. Korkut uğraşıyor her biriyle." Turhan ağanın sesi odanın içinde yankılandığında kısa bir sessizlik oldu. Neredeyse tüm akrabaları buradaydı. Benimkiler de buradaydı. Ev ağzına kadar doluydu desem yanlış olmazdı. "Halimiz vaktimiz yerinde bilirsiniz ki... Artık torun torba sevmek istiyoruz." deyip sesli bir şekilde güldü. "Düğün hakkında sizin dileğiniz nedir? Ayrı bir nişan ister misiniz, deyin hele bakalım."

Öğretmen neredeydi? Neden ona vermemişlerdi ki beni? Hem babamlar çok da hevesliydi oysa. Yoksa Korkut'un babası beni yüz bin değil de yüz beş bine mi satın almıştı? İyi para etmiştim demek ki. Oysa sadece yüzü güzel olan bir bedenden ibarettim.

"Siz ne zaman uygun görürseniz Turhan ağa... İsteyin hemen yarın yapalım düğünü." diyen babamla mideme ağrılar girmeye başladı. Demek ki kızı hemen alalım, deseler babam hayır diyemeyecekti.

Gitmek istemiyordum. Evlenmek istemiyordum. Hele de onunla... Bana yalan söyleyen biriyle. Benden intikam istemediğini nereden bilecektim ki? Belki de çok kızgındı bana.

PÜRSEVDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin