GÜNLÜK!
PLAN TAMAMLANDI!
Anlatmaya baştan başlıyorum. Sabah aynen bahsettiğim gibi kahvaltıya indim. Odamdan çıkmadan önce kapıma rahatsız edilmek istemediğimi belirten bir not kağıdı bıraktım. Öğle saatlerine doğru hava alma bahanesiyle bahçeye çıktım ve kalktığımda odamın camından aşağıya fırlattığım, içinde bir kaç parça eşya olan çantayı kaptığım gibi çıkışa koştum. Çantayı bekçi kulubesine yaklaştığımda kulubenin yan tarafına fırlattım ve koşarak uyuklayan bekçinin camına hızlı hızlı vurdum. Ona müdür tarafından çagrıldığını ve yarım saate yakındır onu aradıklarını ve telefonları açmadığı için çok kızgın olduklarını telaşlı bir halde anlattım. Ve ne biliyor musun? Şansım yaver gitti.
Bana dikkat etmeden, kulubeden çıktı ve binaya koştu. Bu sırada bende onun gözden kaybolmasını bekledim. Gözden kaybolunca çantamı kapıp, kulubenin içine süzüldüm, kilitli kapıyı açtım.
Ana yola çıkana kadar hiç durmadan koştum ve artık arabalar görmeye başladığımda biraz hızlandım. Bir süre sonra binalar ve evler çoğaldı, şehir merkezine geldiğimi anladım.
Tanıdık binaları görünce aralarına daldım ve gizlenerek evlerin bahçelerinden atladım. En sonunda komşumuz Bayan Kedi'nin (-ona öyle hitap ettiğim konusu anlatmak istemediğim bi konu, fakat şunu belirteyim; kadın kaçık) bahçesine daldım. Oradan çıkışım biraz zordu. Sebebi bariz değil mi?
Otuz sekiz adet kedi üzerinize sırf kendilerini sevdirmek için gelirse o bahçeden çıkışınız kolay olmaz. Evin sahibi beni görmesin diye kırk takla attım. Kedileri severim. Fakat o kadınınkileri... Hiç sanmıyorum.
Annem ve babamın evde olmadığı bir saatte eve gelmiştim. Arka kapıyı açmak için kapının yanında, asılı saksının içindeki anahtarı aldım ve kapıyı biraz zorlayarak içeri girdim. Üst kattaki odama gittim ve üzerimdekileri odanın farklı köşelerine fırlatıp bir güzel yıkandım. Ne kadar duş jeli ve benzeri şey varsa hepsini kullandım. Ve yarım saat kadar suda oyalandım.
Duştan sonra dolabımdan siyah elbisemi çıkardım. Şaçlarımı kurutup maşa yaptım ve elbiseyi üzerime geçirdim. Yemek yapmak hakkında pek bir bilgim olmasada mutfağa girdim. Soslu makarna ve salata yaptım. Siyah kırmızı yemek takımlarını masaya yerleştirdim.
Annemin eve geliş saatine bir saat kala odasına gidip onun kırmızı, göğüs dekolteli elbisesini, babamın da önceden her zaman giydiği siyah kumaş pantolonu ile siyah düz gömleğini çıkardım ve aylardır giyilmediği için biraz havalandırdım. Onlarla işim bitince kıyafetleri onların yatağının üzerine bıraktım.
Adranalin yüzünden bir süre yorgunluk hissetmedim. Fakat elimdeki işler bitince bir anda yorgunluk olduğu gibi üzerime çöktü. Bir süre sonra kapının açıldığını duydum. Hole çıkıp annemin vereceği tepkiyi dinlemeye başladım. Önce şüpheyle babamın adını seslendi. Kimseden ses gelmeyince kendi kendine konuşmaya başladı.
"Tanrım, ne kadar tatlı. Acaba nerede? JOSH? Hey! Sen misin?"
Özellikle belirteyim Josh babam değil. Emin olabilirsin. Tanıdığım iki tane Josh var. Birincisi, on üç yaşında dediğim üvey kız kardeşimin arkadaşı ve aynı zamanda on dokuz yaşında olan. İkincisi, dört yaşındaki, küçük kuzenim Josh.
Babam gelene kadar odamda kalmam gerektiğini düşünerek odama saklandım. Nasıl olsa odama gelmezdi. Gelmedi de.
Telefonumu buldum. Yatağımın yanındaki komidindeydi. Şarj aletine taktım ve onunla ilgilendim. Bir çok arkadaşım nerede olduğumu sormuştu. Ve bende hepsine tatilde olduğumu belirten toplu bir mesaj gönderdim. Onlara göre ben bir spa merkezinde yumuşak ve emniyetli eller altındaydım. Tabii... Rüyalarında neden olmasın?
Kapı zili çalınınca anahtar deliğinden annemin yatağın üzerindekileri giymiş olduğunu gördüm. O indikten sonra bende peşinden aşağıya indim ve gizlenerek onları izlemeye başladım. Annemin kapıyı cilveli gülüşlerinden biriyle açtığına emindim. Babam ona çok şık olduğunu falan söyledi ve özel bir gün olup olmadığını sordu. Annemse ona aldırış etmeden bu jesti için ona teşekkür etti. Sonra ben yavaş yavaş merdivenleri tırmandım ve odama girdim. Biraz sonra babamında aşağıya inerken benim seçtiğim kıyefetleri giydiğini görünce büyük bir zafer edasıyla gülümsedim. Babam merdivenlerden inerken kapı çaldı.
Abim gelmişti. Sarılmalar dolu bir tür selamlaşmaya başladılar. Ve bende merdivenlerden seke seke inerek yanlarına gittim. Babam ve annem beni görünce dondular. Ne olduğunu anlayamadılar. Cidden komikti. Abime sıkı sıkı sarıldıktan sonra onu içeriye aldım. Biz ônden yürürken anneme döndüm ve susun işareti verdim. Her şeyi onun için kendimin hazırladını falan anlattım. Ebeveyinlerim de hiç bir şeyi belli etmemeye özen gösterdiler.
Akşamı böyle geçirdikten sonra abim uyumak için odasına gitti. Annem ve babam anında sorguya başladılar. Hastaneyi aradılar ve benim yanlarında olduğumu söylediler. Ayrıca bilgilendirme yapmakta çok kötü olduklarını ve sırf bu yüzden kendilerine tazminat davası açabileceğinden bahsetti. Onlara sadece tek bir cümle söyledim;
Eğer mükemmel aile tablosunun bozulmasını istemiyorsanız, bu üç gün buradayım.
Ve mecburen kafalarını öne eğdiler.
Ben odama çıktıktan sonra annem odama geldi ve bana o geldiğinde nerede olduğumu sordu. Bende odamda saklandığımı söyledim. Kontrol etmek için bir şey duyup duymadığımı sordu. Ona sinsice gülümsedim. "Ne gibi?" diye sordum. Ve verdiği cevap "Hiç" oldu. Bana arkasını dönüp odadan çıkacağı zaman inledim ve "Bebeğim, Josh, lütfen yavaş ol. Ben bunak bir sübyancıyım." dedim. Onun buz kestiğine emindim fakat bana dönmedi veya durmadı. Odayı terk etti. Sanırım gerçekler onu acıttı. Her neyse.
-Ivy...
(Galiba bu en uzun bölüm oldu. Diğer günleri öğrenmeniz için yorum ve oy istiyorum.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
120 Gün ♦
Мистика"Ben hasta değilim!" "Elbette değilsin sevgilim. Sadece bizden daha farklı ve zekisin. İşte bu yüzden bizden daha iyi duyuyorsun ya." ♦Tüm hakları saklıdır.♦ ♦Kopyalanamaz ve izinsiz alıntı yapılamaz.♦
