⋆⁺₊⋆Been Through⋆⁺₊⋆

54 4 0
                                    


Lucas küçük gruplarının arasında olayları en iyi bilen kişi olarak endişeli gözlerle tekli koltukta, Kun ve Taeil her zamanki gibi evli bir çift tarzı yan yana üçlü koltukta, Mark boydan boya ölü gibi yerde, Johnny ve Ten'de Mark'ın yanında bağdaş kurmuş, Hendery ise Xiaojun'un kucağında oturmuş boş gözlerle Taeyong'u izliyorlardı.

Geldiklerinden beri beş dakika boyunca arkadaşlarının konuşmasını beklemişler sonunda, Taeyong konuşmaya karar verdiğinde ise ağzından tek bir cümle çıkmıştı.

"Artık couple saçımız var."

Ortamdaki havaya kıyasla oldukça heyecanlı çıkan sesi ortamı sanki olabilecekmiş gibi daha da garipleştirmişti.

"Bütün oğullarımın bir tahtası eksik neden böyle oldular gerçekten anlamıyorum. Taeyong seni zorlamak istemiyorum ama artık bir şeyleri anlatma vaktin gelmedi mi? Garip davranıyorsun ve biz hiçbir şey anlamıyoruz."

Böylece Taeyong az önceki neşesinin tamamen sönmesiyle yere oturmuş bağdaş kurarak her şeyi baştan anlatmaya başlamıştı.

Taeyong sözlerini bitirirken gözlerinden akan damlaları durduramıyordu. Herkes şaşkınlık içinde önlerinde bağdaş kurmuş ağlayarak parmağından hiç çıkarmadığı yüzüğüyle oynayan çocuğa bakıyordu.

Sonunda Kun kendine gelen ilk kişi olarak ayağı kalkarak yanına gitmiş onun ayaklandığını fark eden Taeil'de peşinden giderek Taeyong'u sakinleştirmeye çalışmışlardı. Kısa süre sonra Taeyong'un göz yaşları dinmiş Taeil ve Kun az önce oturdukları yere geri dönmüşlerdi Taeyong ise bu sefer sinirle ayağı kalkmış ve konuşmaya başlamıştı.

"Aramızdaki tek bağı yüzük mü sanıyo o, bu güne kadar yüzük gözüne hiç batmamıştı, bir kere bile çıkarmadığı yüzük şimdi mi ona battı? Böyle kolay mı terk etmek?"

"Sende onu terk etmedin mi?"

"Kapa çeneni Xiaojun. Taeyong yeterince üzgün zaten."

"Ama aşkım önce o terk etmiş işte."

"Ben onu terk etmedim, korudum. Peki şimdi ne yapıcak saçlarını mı boyatıcak sırf inadı yüzünden?"

"Onunda inadı seninki gibiyse kazıtır bile."

"Mırıldanma Ten."

"Mark hiç yorum yapmadın?"

"Bu gün cehenneme gideceğime emin oldum. Ama belki Haechan'ı tanıyorum diye o kadar kötü davranmazlar bana değil mi Hyung?"

"Senin derdin ne?"

"Şeytan musallat oldu bana hemde en kötüsü. Kralları galiba."

⋆⁺₊⋆

Ertesi gün okula geldiklerinde herkes Doyoung'a bakarak fısıldaşıyordu. Doyoung ise bu durumdan oldukça rahatsız hissederek adeta Jaehyun'un arkasına sığınmış daha sonra da ikili beraber diğerlerini görmek için kafeteryaya inmişlerdi

"Gerçekten de aynı saçı paylaşıyorsunuz naneli diş macunum." Sunwoo'nun neşeli sesi Ten'in   koşarak Doyoung'ın yanına gelmesiyle kesilmişti.

"Kim bu kısa ya Doyoung?"

"Sunwoo çok ayıp. Öyle demek istemedi o son zamanlarda çok iyi değil kusura bakmayın."

"Sorun değil bizde de var ondan. AMA BİR DAHA BANA KISA DERSEN SENİN AĞZINI DİKER, KULAKLARINDAN TAVANA ASARIM."

Sunwoo anında susarak elleriyle kulaklarını kapatmış ve Jaehyun'un arkasına saklanmıştı.

01:27Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin