⋆⁺₊⋆I Need Somebody⋆⁺₊⋆

77 7 2
                                    




🥀Merhaba, bu bölüm bazılarını rahatsız edebilecek intihar ögesi içerir bu yüzden eğer bu tarz konularda hassasiyetiniz varsa lütfen bölümü es geçin...


Doyoung kendisini her zaman bulunduğu yere ait değilmiş gibi hissederdi tek güvende olabileceği yerin odası olduğunu düşünerek hayatının çoğunu dört duvar arasında geçirmişti. Okuldayken tiyatro klübüne katılmayı düşünsede daha sonra klüp üyelerini görmüş ve ne onlar kadar güzel nede onlar kadar yakışıklı ve yetenekli olmadığını düşünerek klübe girmeye hakkı olmadığına karar vermişti. Birileri sırf gülerek yanından yürüyüp geçse kendisinde tuhaf bir şeyler olduğunu ve insanların ona güldüğünü düşünürdü. Yalnız kalmaktan korkardı ama etrafında kimsenin kalmadığıda bir gerçekti. Aslında her şey o fark etmeden yavaş yavaş olmuştu insanlara gülücükler dağıtan herkesin en yakın arkadaşı olan sevimli Doyoung gitmiş yerine, yanında sadece Taeyong'u kalan zavallı bir Doyoung bırakmıştı. Köpeğini gezdirmeye giderken bile gece yarısı insanların olabildiğince az bulundukları bir yerde gezdirir ve çok çabuk, hiç kimseyle iletişim kurmadan evine geri dönerdi.
Nasıl bu duruma gelmişti? Nasıl bu kadar içine kapanık, çekingen biri olmuştu? Ve daha önemlisi ise artık Taeyong'a da sahip değildi o gitmişti Doyoung'a göre haklıydı kendisi bile kişiliğinden nefret ediyor kendinden kaçmaya çalışıyordu Taeyong neden kalsaydı ki? Ama bunca yıl yanındayken mutlu gözüküyordu. Sahtemiydi bütün o gülümsemeleri? Olamazdı Taeyong onu severdi.

Gülümseme, Doyoung artık nadiren gülüyordu ve bu gülüşleri çoğu zaman sahte oluyor, sadece gerçek hislerini gizliyordu. Bazen Doyoung ayna karşısına geçer kendi kendine kötü biri olmadığını aslında çirkin bile olmadığını, kendine özel yetenekleri olduğunu söylerdi veya kendisini buna inandırmaya çalışırdı. Bazense "Ben gerçekten kötü değilim en azından yaşamayı hak ediyorum."diyerek ağlar kendisinden sanki mümkünmüş gibi daha çok nefret ederdi. Ailesinin bu kadar iyi kalpli olup onunla ilgilenmeye çalışmasıysa Doyoung için gerçekten işkence gibiydi, Doyoung gibi bir çocukları olduğu için ondan nefret etmeleri gerekirdi ama ailesi o kadar iyi, o kadar mükemmel insanlardı ki onu hala çok seviyor onunla ilgilenmeye çalışıyorlardı. Doyoung'ın nefret ettiği de tam olarak buydu ailesinin iyi insanlar olması değil. Nefret ettiği kendisiydi, asla onlar kadar mükemmel olamayan asla onlar için yeterince iyi bir çocuk olamayan kendisi.

Böylece Doyoung vazgeçiyordu acılarından, ailesinden, sahip olduğu değerli veya değersiz her şeyden ve hayallerinden. Küçükken hep hayaller kurardı; bir gün ruh eşini bulmak, iki sevimli çocuk sahibi olmak, bir gün dalış eğitimi almak veya Taeyong ile yut dışına taşınmak. Şimdi asla gerçekleştiremeyeceği, tamamen vazgeçtiği hayalleri kurardı.

Akşam olmuştu ve Doyoung ona göre tamamen gerçekçi olan bu karanlık düşünceleri arasında boğulmaya başlamıştı. Ailesiyle yemek yerken ortamı tamamen sessiz ve garip bir havaya soktuğunu düşündüğünden babalarının tüm ısrarına rağmen uzun zamandır tek başına odasında yemek yiyen Doyoung uzunca boş gözlerle odasındaki banyonun kapısını izlemiş daha sonra yavaşça yatağından kalkarak yapması gereken son şey için masasına oturmuş ve bir mektup yazmaya başlamıştı. Bir veda mektubu ya da bir özür mektubu hatta teşekkür bile olabilirdi. Eline aldığı siyah tükenmez kalemle yazmaya başlamıştı:

İçimde bir korku var Taeyong çok korkuyorum neden kimse yardıma ihtiyacım olduğunu görmüyor? Ama cesur olucam bu sefer gerçekten cesur olup her şeye son vericem yük olduğum herkese yardım edicem o yüzden lütfen bana bir iyilik yap Taeyong, bana beyaz güller getir olur mu? Toprağımı bembeyaz güllerle süsle lütfen.

Hatırlıyor musun? Liseye ilk başladığında bana yeterince vakit ayıramadığın için özür dilemiştin? Sanırım şimdi benim de sana bir özür dilemem gerek. O yüzden senden özür dilerim Taeyong seni özledim, özür dilerim Taeyong yeterince iyi değildim, özür dilerim Taeyong yeterince güzel değildim, özür dilerim Taeyong ama sanırım artık gitmem gerek. Aslında sadece biraz dinlenmek istiyorum, Sadece kafamı koyup aylarca bilinçsizce uyumak istiyorum. Artık ne hissettiğimi bilmiyorum veya neden beni bıraktığını anlayamıyorum ve bu beni öldürüyor. Gerçekten  o kadar mı katlanılmaz, aşağılık biriydim? Bazen saatlerce düşünüyorum, ben yanlış bir şey mi yaptım neden beni terk ettin? Ama şimdi anlayabiliyorum. Beni terk ettin ama merak etme ben seni bırakmayacağım söz. En azından hep izleyecek, seni korumaya çalışacağım burda elimden geleni yaptım ama seni koruyamadım değil mi? Belki orda daha başarılı olurum seni aptal içkilerinden, sigaralarından koruyabilirim. Ayrıca teşekkür ederim. Gerçekten, yıllarca bana katlandığın için teşekkür ederim. Uzun zamandır sebepsizce yalnız hissediyorum ve belki bencilce ama bunun için içten içe seni suçluyorum.

 Etrafımda beni seven insanlar var; ailem, Yuta, Jaehyun...Tek değilim ki neden öyleymiş gibi hissediyorum? Birine ihtiyacım var Taeyong gözlerim kapalı bile güvenebileceğim, beni asla yalnız bırakmayacak, belki de ruh eşim diyebileceğim birine ihtiyacım var. Biliyor musun bu kişinin hep sen olduğuna inandım ya da inanmak istedim bundan pek emin değilim. Ama şundan eminim ki o aradığım kişi sen değilsin, değildin... Düşünüyorum da belkide hep beklediğim beni hemen bulması için sabahlara kadar dua ettiğim ruh eşim aslında yok bile. Hiç var olmadı aynı benim de olmamam gerektiği gibi.

Taeyong, her gece odamda amaçsız ve çaresizce oturmaktan, eve gitmek istediğimi söyleyerek kendi kendime ağlamaktan yoruldum. Burası benim evim değil mi? Neden ben de öyle hissetmiyorum?

Özür dilerim Tae eve gitmek istiyorum...


Doyoung içinden geçenleri kağıda döktükten sonra elindeki kağıdı katlayarak darmadağın masasındaki kurumuş kırmızı güllerin olduğu pembe cam vazonun altına sıkıştırmış; duygusuz ve ifadesizce, garip veya ürkütücü denilebilecek bir sakinlikle banyoya gitmiş aynanın arkasında bulunan jiletlerden birini eline almış ve uzun bir süre sadece ona bakmıştı. Korkuyordu yalnız kalmaktan, sırf ses olsun diye izlemediği halde sürekli açık bıraktığı televizyonun sesini bile duymuyordu o anda. Elleri titriyordu ama bu sefer ilk kez kalabalık bir ortamda olduğu için değil yapabileceği şeyden dolayı elleri titriyordu korkuyordu ölmesi ne kadar sürerdi on dakika? Belki yarım saat. Acır mıydı? Duygusal acılarından daha fazla acıtamazdı değil mi? Yalnızdı belkide en büyük korkusu artık bir parçasıydı.

Gözünden damlayan bir damla yaş yerle buluştu Doyoung umursamadı veya fark etmedi hemen peşinden bir damla daha düştü. Doyoung kapalı olan banyo kapısının yanına çöktü ne yaptığını veya yapıcağını bilmiyordu sonunda ait olmadığı yerden tamamen uzaklaşıcaktı elindeki jileti yavaşça bileğine değdirdi elleri delice titriyordu sürekli titreyen bu nefret ettiği ellerini durdurmak için jileti sertçe derisine bastırdı kolundan akan kırmızı kan gözyaşlarına karıştı...

 Doyoung kapalı olan banyo kapısının yanına çöktü ne yaptığını veya yapıcağını bilmiyordu sonunda ait olmadığı yerden tamamen uzaklaşıcaktı elindeki jileti yavaşça bileğine değdirdi elleri delice titriyordu sürekli titreyen bu nefret ettiği elleri...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Doyoung🐰

🌱🐉Bu arada şarkı çok güzel değil mi? Şarkı Day6 I Need Somebody🥺🍑


01:27Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin