⋆⁺₊⋆Show Window⋆⁺₊⋆

57 6 0
                                    


⋆⁺₊⋆Flashback⋆⁺₊⋆

"Hey, Doyochim bak sana kalp yaptım!"

Taeyong el işi dersinde yaptığı kağıttan kalbi heyecanla Doyoung'a vermişti. İlk derste yaptığı kalbi uyku saatine kadar özenle saklamış, sonunda uyku saati geldiğinde, sınıfın en arkasında yatan tavşanın yanına sessizce gitmiş, onu dürterek uyandırdıktan sonra cebinden çıkardığı küçük kağıt parçasını ona vermişti. Doyoung ise Taeyong'un elinde gördüğü kalbi yüzünde yaramaz bir ifadeyle dişleri arasına almıştı. Böylece Taeyong ona gülümseyerek belkide biraz utanarak teşekkür edeceğini düşündüğü bedene bakmış ve küçük kaşlarını çatmıştı.

"Yaa Doyoung neden ısırıyorsun? Ben onu yapmak için çok uğraşmıştım." 

Taeyong şokla elini uzatarak kalbi geri almaya çalışmıştı fakat Doyoung asabice kendisini geri çekmiş ve arkasını dönerek kağıttan kalbi saklamamıştı.

"Bu benim geri alamazsın Taeyong . Onu bana sen verdin. Verdiğin şeyi geri alamazsın."

Böylece Doyoung dudaklarını büzerek bu sefer oldukça masum konuşmuştu:

" Bir tane daha yap. Bir sürü bundan istiyorum."

Taeyong da ona masum bir gülümseme vererek Doyoung'ına sıkıca sarılmış ve beraber uykuya dalmışlardı.

⋆⁺₊⋆

Doyoung titreyerek duştan çıktıkmış daha sonra dolaptan bir bandaj çıkararak kolunu sıkıca sarmıştı. Göz yaşlarını durduramıyordu. Odasından çıkarak kolundaki bandajı kapatıcak uzun kollu bir kazak aramış ve beyaz, uzun kollu eski bir kazağı üstüne geçirmişti. Hala ıslak olan saçlarıyla odasının içinde bir süre anlamsızca dolaştıktan sonra biraz çekinerek de olsa mutfağa koştu. Mutfağa girer girmez sakince yemek yapan babasına arkasından sıkıca sarılmıştı. Babası Key ise ağlayarak kendisine sarılan oğlunu fark edince elindekileri bırakarak onu kucağına almış salona götürmüştü.

"Minik bebeğim bir sorun mu var?" Key sesindeki endişei belli etmemeye çalışarak sessizce sormuştu.

 Doyoung'ın bu ani davranışı onu korkutmuş fakat Doyoung şiddetlenen ağlamasıyla ona daha sıkı sarılınca onu kucağına alarak her şeyin daha iyi olacağını fısıldamaya başlamıştı.

Jonghyun bir anda duyduğu ağlama sesleriyle elindeki bilgisayarı bırakıp koşarak aşağı inmiş koltukta sarılarak oturan eşine ve normalde asla odasından çıkmayan oğluna bakmıştı. "Bir şey mi oldu? Hastaneye gidelim mi? Düştün mü? Sorun ne?" Jonghyun nefes bile almadan sorularını sıralamış hızlıca yanlarına gelmişti. Fakat ne Doyoung'dan ne de Key'den cevap alamayınca sessizce yanlarına oturmuştu.

Bir süre daha babalarına sarılarak sakinleşmeye çalışan Doyoung sonunda az önce banyoda olanlar hariç her şeyi, ne hissettiğini ve neden onlardan öylece uzaklaştığını babalarının anlatmıştı. Babalarının  verecikleri tepkiden korkmuş kafasını yere eğerek parmaklarıyla oynamaya başlamıştı ancak  iki babasıda Doyoung'ın beklediği tepkinin aksine duyduklarından sonra kendilerini suçlamış ve bu sefer üçü beraber ağlamaya başlamışlardı.

Key kendine gelen ilk kişi olmuş hızlıca ayağı kalkmış, hala sarılarak ağlayan eşi ve oğlunun dikkat noktası olmuştu. Doyoung'a okulunu değiştirmeyi, evde eğitim görmesini hatta taşınmayı bile teklif etmiş fakat en sonunda hep birlikte ilk olarak bir psikolog bulmaları gerektiğine karar vermişlerdi.

Böylece Key, Jonghyun'a acilen bilgisayarını getirmesini emretmiş Doyoung'a ise onunla mutfağa gelmesini söylemişti. Key Doyoung'ı yanından ayırmayarak dolaptan bir kutu dondurma alıp çekmecedende üç kaşık alarak yatak odasına doğru peşinde Doyoung ile birlikte yürümüş ve Doyoung ortalarında olucak şekilde üçüde yatağa uzanmıştı. Bir yandan hep birlikte Doyoung'ın da sevebileceği iyi bir psikolog bulmaya çalışırken bir yandanda kaşık kaşık dondurma yemişlerdi.Böylece sonunda uzun tartışmalarla karar verdikleri psikologdan Jonghyun pazartesi gününe randevu almışlardı.

01:27Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin