Mark bulunduğu masaya konan iki kahveyle bakışlarını telefonundan kaldırmış ve gördüğü bedenle tek kaşı istemsizce kalkmıştı. Jaemin'in çocukluk arkadaşı olduğu in daima Jaemin'in tarafında olmaya kararlıydı. Renjun'sa bu bakışlara şaşırmamış ve hiçbir şey olmamış gibi karşısındaki sandalyeye oturmuştu. Bu bakışları hayatı boyunca maruz kalmıştı ve artık canını yakmıyordu bile. Hiçbir şey olmamış gibi kahvesinden birkaç yudum almış ve Mark'ın tepkisini değişmesini bekliyordu. Bu savaşın kaybedeni oydu ve en azından birilerinin gerçeği bilmesini istiyordu.
"Sanırım bu masaldaki tarafsız kişi Donghyuck olmalı. Bu kadar yargılayıcı bakmamalısın, Mark hyung."
Çok yakın olmasalarda Mark'ı yeterince tanıyordu. Jaemin'in başına gelenler in Renjun'u suçluyor olmalıydı, gerçi Renjun hayatlarına girmeseydi de Jeno aynı Jeno olacaktı ve bu bitmek bilmeyen işkence belki başka birisiyle devam edecekti. O binlerce seçenek içinde en iyisi Renjun'du.
"Burada olmaman senin için daha iyi olurdu, Renjun. Asıl sevgilinin yanına dönmeni tavsiye ederim."
Renjun derin bir nefes almış ve masadan kalkmış ve uzaklaşmayı planlayan Mark'ı kolundan tutup geri sandalyesine oturtmuştu.
"Hendery... ya da Jeno, fark etmiyor. İkisi de beni hiç sevmediler. Ben sadece aralarındaki intikam oynuna kurban gittim. Her şeyi bildiğini düşünebilirsin. Taeyong hyungla ne kadar yakın olduğunuzu biliyorum ama onların bile bilmediği bir çok şey var."
Taeyong, Jeno'nun abisiydi ve Renjun'un lise bittiği zamanlarda Çin'e neden gittiğinin sebebini en iyi bilen kişiydi. Bu yüzden Jeno ve Renjun'un evliliğine en büyük karşı çıkan oydu ama Renjun'un dediği gibi çoğu şeyi bilmiyordu bile. Mark sandalyesine geri yerleşirken hikayeyi bir de karşı taraftan dinlemenin sakıncası olmadığını düşünmüştü. Onun sessizliğiyle Renjun cümlesine devam etmişti.
"Jeno'yu sadece model olmak için terk etmediğimi biliyorsundur zaten, Hendery'e aşık olmuştum ve onun parıltılı sahte aşkına inanmıştım. Beni sevdiğine ve aşık olduğuna inanmıştım, bu duyguyu Jeno'yla asla yaşayamamıştık. O gerçekten hiç değişmedi, hep aynı kaba saba kişiydi. Kendisine karşı yapacağın en küçük hatada bile direkt cezanı keserdi. Onunla geçirdiğim tüm lise yıllarım zehir gibiydi. Nereye sürüklerse oraya gitmek zorunda kalırdım ve çoğunlukla ona karşı çıkmama bile izin vermezdi. Bu yüzden Hendery'nin güvenli ve sakin kolları beni çok cezbetmişti ama sanırım o zamanlar görmediğim en önemli şey Hendery'nin sırf Jeno'yla sevgili olduğumuz için beni seviyor gibi yaptığıydı."
Mark'ın gözlerinde yakaladığı o şaşkın ve anlamaz bakışlarla Renjun'un gözlerinden minik bir damla firar etmişti. Hikayenin bu kısmından hep nefret etmişti, özellikle bunu fark edemeyecek kadar aptal olmasından.
"Jeno ve Hendery çocukluk arkadaşları. Gerçi pek arkadaş değillermiş, aileleri ortakmış o yüzden birlikte büyümüşler. Jeno süper zekası ve yetenekliliğiyle Hendery'i hep gölgede bırakmış, Hendery'de ta ilk okuldan beri ondan nefret ederek büyümüş. Sonra ortaokulun sonlarında yolları ayrılmış. Jeno'nun babası tüm şirketi üzerine alabilmek için Hendery'nin tüm ailesinin ölümüne sebep olmuş. Hendery yalnız ve kimsesiz bir çocuk olarak Çin'e dönerken Jeno hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmiş..."
"Peki sen bunları nereden biliyorsun ve onların hayat hikayesi seni neden ilgilendirsin ki?"
Renjun devam edemeden Mark sözünü kesmişti. Renjun'un ilk fark ettiği şeylerden birisi de bu olmuştu, Jaemin'e verdikleri değer dışında Mark ve Jeno'nun diğer benzer yönü kesinlikle gördükleri her sorunu çözmek için olan çabalarıydı.
"Biliyorum çünkü Kore'ye dönmek istememin sebebi buydu. Hendery bana hikayeyi öyle acıklı anlatıp içime işlemiş ve onu seven her hücremi öyle işgal etmişti ki ona intikam almasında yardım etmek istemiştim... beni kullandığını fark etmeden. Jeno'dan aldığım tüm paraları ve hatta evlilikle geçen tüm hisseleri ona göndermiştim."
"Peki, seni sevmediğini ne zaman fark ettin?"
Bu soruyla beraber Renjun'un dudakları arasından bir hıçkırık daha kaçmıştı. Kalbi binlerce parçaya ayrılmıştı çoktan.
"Beni basit bir yem gibi Jeno'nun önüne attığında. İlk başlarda bunun da intikam planına dahil olduğunu sanıyordum ama bu hiç sandığım gibi değildi. Jeno'nun sadece parasını ve hayatını kıskanıyordu, beni değil. Onunla evli olmamı onunla sevişmemi bile umursamadı ya da çocuğumuzun olacak olmasını. Daha kötüsü ben Kore'deyken bir sürü kadınla takılmış ve... sanırım hiç eşcinsel hissetmemiş bile. Bunu Jeno'dan duymuştum, onunla hep gay olduğu için dalga geçermiş."
"Bebek Hendery'den değil mi yani ama Jeno bundan çok eminmiş. Ya DNA testi?"
"Jeno'nun şirketindeki Seungkwan tam bir paranın kölesi. Hendery daha Jeno bebeğin kendisinden olmadığını düşünemeden Seungkwan'ı kendi tarafına çekmişti bile. Jeno'nun aksine Hendery çocuklardan nefret ederdi, bu yüzden en sarhoş olduğu zamanlarda bile korunmayı ihmal etmezdi, ondan olabilmesinin hiçbir ihtimali yok."
"Jeno'yu seviyorsun yani? Onunla bir bebek sahibi olabilecek kadar."
Mark'ın sorusuyla Renjun önündeki boş bardağa bakmış ve ayağa kalkmıştı. Yüzüne acı dolu bir gülümseme yerleştirmiş ve son(!) Defa Mark'a bakmıştı.
"Lisedeyken evet, seviyordum. Sonra Jaemin yerimi aldığında ondan tamamen vazgeçtim. Onunla sevişirken bile aklımda sadece aşık olduğum kişiye yardım ettiğimi düşünüyordum, onun dışında onların hayatına dahil olmak bile mide bulandırıcıydı. Umarım Jeno birazcık da olsun akıllanır ve normal bir aile olabilirler."
"Ya sen?"
"Seninle tanışmak çok güzeldi, Mark Lee. Umarım siz de mutlu olabilirsiniz. Sanırım benim ailemin yanına dönmem gerekiyor."
Renjun hiçbir şey olmamış gibi önce çöp konteynırına ilerlemiş ve elindeki boş bardağı atmıştı. Bir an bile olsun arkasını dönmeden hastaneden çıkıyordu. Mark o âna kadar onu izlemiş ve sonra izlemeyi bırakıp arkasını dönmüştü. Eli önündeki bardağa gittiğinde düşünmeye başlamıştı. Tam o soruya mantıklı bir cevap bulamıyorken arkasından çok büyük bir çarpma sesi ve bağırışmalar yükselmişti. Tekrar arkasına dönmeye çok korkuyordu ki, hatırladığı kadarıyla Renjun ailesinin yanından çok küçük yaşlarda kaçmıştı, Jaemin'in söylediğine göre kendisine kibar davranmasının tek sebebi buydu. Ailesi aşırı katı ve homofobikti ve hiçbir çocuğun bu baskıyla büyümesini istemediği için Jaemin'e hamileyken hep yardım etmişti. Mark'ın kulaklarında Jaemin'in söyledikleri yankılanırken sonunda daha fazla dayanamamış ve ayağa kalkıp hastanenin kapısına doğru dönmüştü. Orada kanlar içinde yatan beden tam da düşündüğü kişiydi. Belki de arkasından hiçbir ağlayanı olmayacak birisiydi...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Not In Your "Life" • Nomin
General FictionOnun için, hiçbir zaman ikinci veya üçüncü bir şans vermemesine rağmen her zaman kocasını seviyor olacak. 🔞 WARNING 🔞 Written by: psychopathjp