Chapter 22

409 23 18
                                    


2 yıl sonrası;

Jeno sonunda hayatını belli bir düzene oturtabilmişti. Artık kavgalar, bağırışmalar ve tartışmalar yoktu. Kimseye kızgın değildi hatta fazlasıyla geçmişi konusunda pişmandı. Şimdi daha olgunlaşmış ve yaşlanmış gibi hissediyordu ve hayatında değişen en büyük şeylerden birisi eşini kaybetmek olmuştu. Artık işe gitmeden 2 saat önce uyanıyor ve birkaç işini hallettikten sonra evden çıkıyordu.

İşte tam öyle bir gündeydi. Neredeyse 2 yıl olmuştu, o berbat günden bugüne tam 2 yıl. Jeno onun gidişiyle beraber çok değişmişti. Mezarlığa giderken zorlukla gülümsüyor ve her zaman durduğu çiçekçide durup kırmızı güller alıyordu. Mezara yaklaşırken adımları iyice yavaşlıyor ve aynı acıyı buraya geldiği her gün tekrar tekrar yaşıyordu. Yanında beliren hareketlikle o tarafa dönmüş ve Mark'la karşılaşmıştı. En az kendisinin ki kadar buruk bir gülümseme vardı yüzünde. Mark'ta Jeno'ya bakmış ve elindeki sarı Lale buketini yavaşça mezarın üzerine bırakmıştı.

"Lale sevdiğini bilmiyordum. Güller ona daha çok yakışırdı."

Mark bakışlarını mezardan çekmiş ve dudaklarını birbirine bastırıp sonrasında gülümsemeye çalışmıştı. Bu onun içinde çok can yakıcıydı. Bir dostunu kaybetmişti.

"Sarı laleler umutsuz aşkı temsil eder, Jeno. Bazıları da neşeyi ve mutluluğu temsil ettiğini söyler, onu en güzel anlatan kelimeler."

Mark, Jeno'yu tüm yaptıklarına rağmen affetmişti ve bazen onunla burada karşılaşır ve kısa kısa konuşur sonra işlerine geri dönerlerdi. Her şey geçmişte kalmış ama acı hala bugündeydi.






2 yıl öncesi, Hastane;




Herkes bir yöne koşturuyorken Renjun tam olarak koridorun ortasında öylece duruyordu. Ne kadar yalnız olduğunu tam olarak anladığı an buydu. Ne doktpr Donghtuck'u ne de Mark'ı tanıyordu, Jeno'nun abisi Taeyong ondan nefret ediyordu ki büyük ihtimalle artık Jeno'da öyle. Ne kadar ünlü ve seviliyormuş gibi görünse de dibine kadar yalnızdı. Öyle yalnızdı ki Jeno bile tüm öfkesine rağmen onu görmezden geliyordu.

Yapabileceği tek bir şek kalmıştı. Kimseye görünmeden Jaemin'in odasına girmiş ve hızla kapıyı arkasından kapatmıştı. İlk denk geldiği şey Donghyuck'un meraklı bakışları olmuştu.

"Ben Renjun, çinli model olan... yani Jeno'nun diğer eşi. Dinlenmesi gerektiğini söylediğini duydum ama izin verdiğin zaman Jeno onunla konuşmama izin vermeyecektir. Sadece teşekkür etmek istiyorum, bunun için izin verebilir misin?"

İsmini Mark'tan ilk duyduğunda Renjun'a karşı fazlasıyla sinirliydi. Sonuçta Jaemin'in hayatını mahvetmişti ama şimdi karşısında gördüğü bu narin çocuğa kızamamıştı bile. Eğer onu bu halde görmemiş olsaydı kesinlikle onu Jaemin'le yalnız bırakmazdı ama çocuğun gözlerindeki masumiyeti görmüştü bir kere. Sakince odadan çıkacakken Renjun kısık bir sesle konuşunca olduğu yerde durup tekrar ona dönmüştü.

"Lütfen öyle bakma. Bu evlilik sadece Jaemin için zor değil, benim içinde öyle. Kızabilirsin belki ama sana yalan söylemiyorum Donghyuck, böyle olmayı bende istemezdim."

"Sana inanıyorum ama özürünü bana değil ona vermen gerekir."

Ve Donghyuck öylece çıkıp ikisini baş başa bırakmıştı. Renjun yalnız kaldıkları için derin bir nefes almış ve Jaemin'in yanına ilerlemiştim. Aldığı ilaçlardan dolayı uyuyordu ve bu kesinlikle Renjun'ün işine gelmişti. Yavaşça elini tutmuş ve konuşmaya başlayacağı anda dizleri onu taşıyamamış ve yere çökmüştü, yine de sıkıca elini tutmaya devam ediyordu.

"Bunları hakketmemiştin, hayatınıza girip her şeyi mahvettiğim için özür dilerim. İnan bunu isteyerek yapmadım, çok üzgünüm. Umarım bir gün beni affedebilirsin ve bize katlandığın için teşekkür ederim."

Birkaç dakika daha olduğu yerde sessizce ağlamış ve daha sonrasında saçlarında hissettiği yumuşak dokunuşlarla kendisine gelmişti. Bakışlarını kaldırdığında dünyanın en sevecen gözleriyle karşılaşmıştı. Jaemin gülümsüyordu.

"Bu kadar endişelenip ağladığına inanamıyorum. Sana kızgın değilim, Renjun. Ödeşmişiz gibi düşünebilirsin. Biliyorsun lisede sen gittiğinde onun hayatına ben girmiştim, bu yüzden lütfen kendini üzme. Bu hayat hiçbirimizin suçu değil, böyle yaşamayı hiçbirimiz seçmedik, kaderimizde nasıl yazıyorsa her türlü yaşıyor ve ölüyoruz..."

Cümlesini tamamladığı anda Renjun'ün sıcak kolları arasında bulmuştu kendisini. Belki böyle tanışmamış olsalardı en yakın arkadaşlar olabilirlerdi belki de. Ya da daha iyi bir şekilde karşılaşabilirlerdi. Jaemin bu konuda üzgün olsa da, Renjun değildi. Onun için Jaemin'le böyle bile olsa tanışmak ve birlikte yaşamak çok büyük bir şanstı. Onun gibi sevgi dolu birisini hayatı boyunca ilk defa görmüştü, ne olursa olsun sevgiden ve iyilikten asla vazgeçmiyordu.

"Kendine çok iyi bak ve onu hep mutlu et, Jaemin. Belki senin sevgini hakketmiyordur ama Jeno'yu çok iyi tanıyorum. Sadece öfkesinin arkasına saklanıyor, sadece onu yalnız bırakma... lütfen."

Not In Your "Life" • Nomin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin