▪︎12

235 34 8
                                    


"Daha önce hiç bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum," Lisa yüzüme garip bir ifadeyle bakmaya başlayınca ekledim, "Gerçekten." pembe dudakları yavaşça yukarı kıvrılmaya başladı ve kız, iri kahverengi gözlerini benden kaçırdı. "Biliyorum." 

"Ne demek biliyorum?" 

"Baya, biliyorum işte. Belli oluyordu Rosie." Yan yana yürürken boşlukta sallanan ellerimiz bazen birbirine değiyordu ve bu tüylerimi diken diken etmeye yetiyordu.

"Nasıl belli oluyordu?"

Aniden durdu, ardından yürümeye devam etti. "Hadi ama Rosie, bana gerçekten mutlu olduğunu söylemeyeceksin değil mi? Mutsuz olduğunu anlamak için müneccim olmaya gerek yok.. Ya da bütün gün seni izlemeye..." Pot kırmış gibi bir anda gözlerini daha da irileştirdi ve sağ elini ağzına götürdü.

"Tabi ki bütün gün seni izlediğimden değil, niye bütün gün seni izleyeyim ki? Benim de işlerim güçlerim var sonuçta. İzlemiyorum sadece bir iki kere denk geldi o kadar. Evet, o kadar..."

"Hey Lisa," elini tutarak onu durdurdum ve gözlerime bakmasını sağladım. Yere yanlışlıkla süt dökmüş bir kediye benziyordu şuan. "Sorun değil, gerçekten."

"Rezil oldum." dedi ellerim hala ellerini tutarken. Ona destek olma amacıyla biraz sıktım elini, "Rezil falan olmadın? Şimdi sus ve benimle kağıt helva ye."

"Üzerine dondurma da koyalım mı?" Bunu öyle bir beklentiyle söylemişti ki istesem bile hayır demem mümkün olmayacaktı. "Koyalım." Ve eli hala elimdeyken kalabalık caddede yürümeye devam ettik.

***

roseanne: hadi git artık (21:20)

noir: hayır

noir: sen pencereden bana el sallayana kadar gitmeyeceğim.

roseanne: ama eve girdim

noir: ama el sallamadın?

roseanne: bir dakika bekle de üstümü değiştireyim

noir: ben seni 2 yıl beklemişim, bir dakika ne ki? (silindi)

noir: tamam

roseanne: neyi sildin? (21:26)

noir: yazım yanlışı yapmıştım

noir: onu

roseanne: hm 

noir: değiştirdin mi üstünü 

roseanne: sen hala gitmedin mi?

noir: gitmem için bir sebep yok

noir: el sallamadın

roseanne: tamam tamam çıkıyorum pencereye

noir: bekliyorum

"Sen bir delisin Lalisa Manoban."

Cama çıktığımda evin karşısındaki ağaca yaslanmış duran bir Lalisa ile karşılaştım. Gerçekten de inat etmiş ve ben cama çıkana kadar gitmemişti. 

"Sonunda teşrif edebildiniz, Roseanne Park." dedi gülerek. Gülüşüne gülerek karşılık verdikten sonra boğazını temizledi, "O zaman şimdi eve giriyorsunuz sayın Park ve ben de kendi evime gidiyorum."

Gitmese olmaz mıydı?

Hafifçe arkamı dönerek salonda duran saate göz attım, 21:30

"Saat geç mi senin için?" umursamazca sorduğum soru Lalisa'yı şaşırtmıştı, bunu sormamı beklemediği aşikardı. Omuzlarını silki, "Eve daha geç saatlerde gittiğim olmuştu. Dedem zaten odasından dışarı çıkmıyor."

"Bir gün eve gitmesen endişelenir mi?"

Lisa kaşlarını çattı, "Sanmıyorum, yokluğumun farkında bile değil. Neden?"

Tekrardan umursamıyormuş gibi yaparak saçlarımı karıştırdım, "Hiç ya, bugün çok yürüdük.. Yorgunsan hiç araba kullanarak riske girme diye dedim. Ben de kalabilirsin bugün."

Her ne kadar saklamaya çalışsa da sırıttığını görmüştüm. "Annenler ne diyor?" Ağzımı mı arıyordu o?

"Annemler burada değil. Tek yaşıyorum."

"Madem bu kadar çok ısrar ediyorsun..."

"Hey! Israr etmiyorum!" Gülerek söylediğim bu üç kelime hiç de beklediğim ciddiyeti yaratamadı, Lisa kafasını aşağı eğerek güldü ve sonrasında tekrar yüzüme bakmaya başladı.

"O zaman apartmanın kapısını açsan iyi edersin Rosie, araba kullanamayacak kadar yorgunum ve her an bayılabilirim."

***











mademosielle noir / chaelisa gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin