▪︎21

201 18 9
                                    

"Güünaydınnnnn!"

Üzerime binen ağırlıkla eş zamanlı bir şekilde burnuma dolan kokuyla gülümsedim, minik Rosé'm beni uyandırmaya gelmişti. "Uykucu uyan Jennie ve Jisoo bile uyandı." Yatakta dönerek kollarımı onun beline sardım ve örtünün içine çektim. Kahkahası kulaklarıma dolarken hissettiğim mutluluğun tarifi bile yoktu.

"Lisa! Bırak beni.." Sonunda gözlerimi açtığımda gülmekten gözleri dolan bir Rosie ile karşılaştım. "Başardınız Rosie Hanım. Uyandım sonunda." Tekrardan kıkırdadı ve elimden tutarak beni de yataktan kaldırdı. "Yüzünü yıka gel, kahvaltı için seni bekliyoruz."

Sallanan adımlarla yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa ilerledim, gerçekten de Jennie ve Jisoo da uyanmıştı. Düne göre daha iyi görünüyorlardı. Sofraya oturduğumda yemeğimizi yemeye başladık. Kahvaltı bittikten sonra Jennie ve Jisoo, sakin bir şekilde aileleriyle konuşmak için evden ayrıldı ve Rosie ile baş başa kalmış olduk.

"Ee Rosie, ne yapmak istersin?" elini çenesine koydu ve düşünüyormuş gibi yaptı, "Kütüphaneye gitmek istiyorum, kitap okumayı çok özledim." Bakışları o kadar masumdu ki, ona herhangi bir konuda hayır diyebileceğimi sanmıyorum.

"O zaman sen hazırlan ben de eve uğrayıp üstüme çeki düzen vereyim. Hem dedeme de bakmış olurum, yokluğumu fark etmemiştir ama yine de onu özledim." Rosé kollarını boynuma dolayana ve parmağıyla gözyaşımı silene kadar ağladığımın farkında değildim. "Sorun yok, gerçekten." burnumu çektim ve gülümsedim, "Koş hadi! Yarım saate aşağıda olurum."

Heyecanla odasına koşarken birden durdu, "Dikkatli sür."

"Sürerim güzelim."

***

Eve gelip kapıyı anahtarımla açana ve içeriye gidene kadar nefesimi tuttuğumu fark etmemiştim. Kontrollü bir şekilde nefes alıp verirken bir yandan da odama ilerledim, evdeki sessizliğe bakılacak olursa Jiwoo evde değildi.

Jiwoo, dedemin bakıcısıydı. Dedemle bağlarımız ben 12 yaşındayken kopmuştu, kendisi beni annemle babamın gitmesinin sebebi olarak görmüş, ve benimle arasına olabildiğince mesafe koymaya karar vermişti. Sanki böyle yaptığında biricik geliniyle oğlu geri dönecekti.

Dedem böyle yapınca annemle babam haftada bir onu aramaya başladı ve Jiwoo isimli bakıcıyı dedeme en iyi şekilde bakması için ayarladılar. Ben evdeyken dedem odasından çıkmaz, her şeyi odasında yapardı. Yemeğini Jiwoo odasına getirir, odasından alırdı, banyo zaten odasının içinde vardı.

Ne zaman ben evden çıksam dedemin odasının kapısı da açılırdı.
Bu durum küçükken beni çok üzüyordu ancak bununla yaşamayı öğrenmiştim.

Odama girip kıyafetlerimi valizime doldurmaya başladım, bu evde daha fazla duramazdım. En kısa zamanda kendi evime çıkmam gerekiyordu bunu yapana kadar da Rosé'den evinde kalabilir miyim diye ona sormalıydım.

"Sonunda defolup gidiyor musun?" Olduğum yerde donup kaldım, dedem 6 yıl sonunda doğrudan benimle konuşmuştu.

"Evet, sevgili Jiwoo'nla daha rahat yaşarsınız diye düşündüm." Tıka basa dolan valizimi zar zor kapatıp ayağa kalktım ve dolabımın içinden bir başka valizi çıkarıp açtım.

Masamın üzerindeki eşyalarımı, kitaplarımı, plaklarımı ve diğer önem verdiğim her şeyi onun içine doldurmaya başladım.

"İyi düşünmüşsün. Belki sen gidince oğlumla kızım geri gelir."

"Hah. Sadece beni bıraktıklarını mı düşünüyorsun? Haline bak sana bir bakıcı verip bu eve tıktılar. Umurlarında olsaydın seni de yanlarında götürürlerdi."

"Hâlâ terbiyesiz ve küstahsın. Ne halin varsa gör."

Odamın kapısını suratıma kapattı ve beni kendimle baş başa bıraktı. Dediklerim sağ kulağından girip sol kulağından çıkıyordu resmen...

Ona aldırmadan yatağımın altına sakladığım kutuyu çıkardım ve yıllardır çeşitli işlerde çalışarak biriktirdiğim parayla bir süre bakıştım. Onu da valize sığdırdıktan sonra fermuarı çektim ve ayağa kalktım, gitme vakti gelmişti.

***

Rosie'nin apartmanının önünde arabayla beklerken bir yandan da kol saatime göz atıyordum, tam 12 dakikadır onu bekliyorum. Alt tarafı kütüphaneye gideceğiz be güzelim. Her neyse geç kalması işime gelmişti çünkü apar topar o evden çıktığım için üstümü değiştirememiştim o yüzden arabanın camlarına örtü asarak hızlıca üstümü değiştirdim.

noir: ağaç oldum

rosie: ÖZÜR DİLERİM ÖZÜR DİLERİM GELİYORUM

gerçekten de mesajı gönderdikten iki dakika sonra yanımdaki koltuğun kapısı açıldı ve Rosie yerini aldı.

"Son anda giydiklerimi bir türlü beğenemedim, özür dilerim." Ona uzanıp yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra gülümsedim, "Önemli değil, kızmadım ki."

Güldükten sonra radyoya uzanan eline baktıktan sonra arabayı çalıştırdım ve yola koyulduk.

mademosielle noir / chaelisa gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin