**Lalisa'dan**
Son iki gündür Rosé, Rosé gibi davranmıyordu. Ciddi anlamda sorun olduğunu bizi tanımayan ancak hareketlerimizi gören birisi bile rahatlıkla söyleyebilirdi. Hatta Jennie daha bu sabah beni kenara çekmiş ve kavga edip etmediğimizi sormuştu.
Hayır derken kendimden bile emin değildim, istemeden onu kıracak üzecek sinirlendirecek bir şey yapıp yapmadığımı düşünmekten kafayı yeme raddesine gelmiştim. Jisoo defalarca Rosé ile konuşmaya çalışmıştı, ancak bu girişimleri hep olumsuz sonuçlanmıştı.
Ve şimdi daha fazla sinirlenmemek, biraz da olsa sakinleşmek için paketimle çakmağımı alıp balkona çıkmıştım. Bir elimle sigaramı yakarken diğer elimle de rüzgardan koruyordum ateşi, havalar git gide soğuyordu. Sigaramdan derin bir nefes aldıktan sonra balkonun demirlerine yaslanıp gökyüzünü izlemeye başladım.
Uzaklardan ışıkları gözüken uçağa bakarak dumanı üfledim, acaba biz ne zaman Rosé ile yurt dışına çıkıp gezecektik? Aramız böyle kötüyken hiçbir zaman. Sıkıntıyla bir diğer dumanı üflerken izlendiğim hissine kapıldım, Jennie ile Jisoo gezmeye gitmişlerdi, yani evde Rosé ile benden başka kimse yoktu.
"Gereksiz soğuk yapıp uzaklaşmaya devam edersen beni anca böyle uzaktan izlersin."
Yeni bir sigara yakıp ondan bir nefes aldıktan sonra ona dönmeden söylediğim cümleyi sanki duymamış gibiydi, "Bu kaçıncı sigaran?" Dediğim şeyi duymazdan gelip farklı bir konuda konuşması sinirlenmeme sebep olmuştu.
Omuz silktim, "İki, üç?"
"İçme artık." Dumanı üflerken histerik bir kahkaha attım, "Umurunda olduğunu sanmıyorum."
Bir süre ses gelmedi, gittiğini düşünmeye başlamıştım ki yanımda bir hareketlilik gördüm. Elinde, üzerinde dumanları tüten sıcak kahve kupasıyla bana bakmadan yanıma gelip aynı benim gibi dışarıyı izlemeye başladı. "Sigara kokusunu sevmiyorum."
"Kusura bakma." Sağ parmaklarım arasında tuttuğum bitmek üzere olan sigarayı sol parmaklarıma aldım. O da sigaraya yandan bir bakış atıp kahvesinden bir yudum aldı. Üçüncü sigaramı yakmak üzereyken kafasını bana çevirdi.
"Ne zamandır devam ediyor?"
"Anlamadım," dedim sigarayı dudaklarımın arasına götürürken, "Bir kaç yıldır içiyorum."
Bu sefer tüm vücudunu bana çevirdi. "Diğer ilişkini diyorum, ne zamandır devam ediyor?" Sigaranın içime çektiğim dumanı boğazımı yakmıştı, öksürmeye başladım ve öksürdüğüm için dolan gözlerimi Rosé'ye çevirdim. "Diğer ilişkim..?"
Kahve kupasını balkonun demirine koydu,
"Mark."
Kocaman açtığım gözlerimle ona bakmaya başladım. Ciddi miydi? Mark'ı nereden biliyordu? "Sen... sen nereden?" Acı bir gülüş sundu bana, "Duydum her şeyi."
Her şeyi?
Bir adım yaklaştı bana ve parmağını göğsümün üzerine koyup hafifçe ittirdi beni. "Söylesene Lisa, beni becerirken de aklında mıydı? Onu benimle mi aldattın?"
Sigaranın biriken külü elime düşüp bulunduğu yeri yaktı ancak canım acımadı, çünkü şu an kalbimin kırıkları daha çok acıtıyordu. Rosé gerçekten de.. gerçekten de onu kullandığımı mı düşünmüştü?
"İleri gidiyorsun."
İki elini de göğsüme koyarak beni ittirdi ve sırtımın duvara çarpmasına sebep oldu. "Asıl sen ileri gittin! Beni sevdiğine inandım, kandım sana ben Lisa! Bunu gerçekten merak ediyorum söyle hadi, ben altında inlerken hiç pişmanlık var mıydı içinde?"
"Rosé, kalbini kıracağım, sus. Hiçbir şeyi bilmiyorsun."
"Her şeyi duydum!"
"Hiçbir boku duymadın!" Diye bağırdım hangi ara akmaya başladıklarını anlamadığım gözyaşlarımın arasından. "Eğer duysaydın onun bana takıntılı bir ruh hastası olduğunu bilirdin!"
"Ne hastası?" Balkon demirinde duran kupayı sinirle demirlerden aşağı ittirdim. "Beni uğrattığın hayal kırıklığının boyutunu tahmin bile edemezsin."
Anlamayan gözlerle bana bakıyordu, bakışlarında pişmanlık vardı. "Bana sormalıydın, anlatırdım Rosé'm.. anlatırdım.."
Gözyaşımı silip onu arkamda bırakarak balkondan çıktım. Askılıktan ceketimi aldım ve dış kapının kolunu tuttuğum sırada Rosé sağ koluma yapıştı, "Lisa bilmiyordum.. yemin ederim ki bilmiyordum. Be-ben duydum, dedi ki... seni özlediğini söyledi, ben geri kalanını dinleyemedim Lisa, kalbim sıkıştı benim. B-ben nefes alamad-dım."
Hıçkırıklarının arasından zorlukla kendisini açıklamaya başladığında gözyaşlarını silmek istedim. Gözyaşlarını silmek ve kafasını kucağıma bastırıp ona sarılmak istedim.
Bana bakarak ve hıçkırarak ağlamaya devam etti, "Lisa ben böyle hissetmedim, ben h-hiç böyle h-hissetmedim.. Düşüncesi bile iki gündür beni yiyip bitirdi!" Son kelimeyi söyledikten sonra dizlerinin üstüne yıkıldı. "Özür.. özür dilerim be-ben..." Dayanamayıp onunla beraber dizlerimin üzerinde çöküp yüzünü kavradım.
"Sorsaydın Rosé, anlatırdım ki ben sana. Ne zaman senden bir şey sakladım?" Ellerini yüzünü kavradığım ellerimin üzerine çıkardı.
"Korktum Lisa, çok korktum."
Kafasını boynuma gömdüğünde ona daha fazla kırgın kalamadım, bir elim ensesine diğer elim de beline gitti ve sıkıca sarıldım ona. İkimiz de hıçkırarak ağlıyorduk, "Ağlama artık güzelim, geçti."
Ağlamaktan kıpkırmızı olan gözleriyle bana baktı ve burnunu çekerek sordu, "Geçti mi gerçekten?"
Gözyaşlarının ıslattığı dudaklarına eğilip yumuşak bir öpücük kondurdum. "Geçti."
Bir süre daha aynı pozisyonda durup sakinleşmeyi bekledik ikimiz de, ağlamalarımız durup iç çekişlere dönüştüğünde elinden tutarak kaldırdım onu yerden. "Yatağımıza gidip kocaman sarılıp uyuyalım tamam mı? Çok özledim."
Her an tekrar ağlamaya başlayacakmış gibiydi, "Ben de çok özledim. Üşüdüm iki gün boyunca hep."
"Şapşal."
***
yok küs kalamıo bunlar çok aşıklar
AMAN NEYSE BAKIN HEMENCECIK BARISTILAR ISTE MISSSSSSSSSSS
lisam kıyamadı ki... ağlıcam
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mademosielle noir / chaelisa gxg
Short Story+82**: mademosielle noir'in hikayesini bilir misin? (04:13) gxg