"Rosie, uyan hadi." Saçlarım okşanıyor, ve hafifçe dürtülüyordum ancak bunların rüyamda mı yoksa gerçekte mi yaşandığını kestiremiyordum. İsmim tekrardan ulaştı kulaklarıma, "Rosie, uyuyan güzel.. Uyanma vakti." Tanıdık melodik ses kulaklarıma bayram ettirmeye yemin etmiş gibi bir şarkı mırıldanmaya başlayınca dudaklarım da istemsizce genişlemeye başladı. Sonunda gözlerimi araladığımda Lisa'yı yanı başımda gülümseyerek şarkı söylerken buldum. Söylediği şarkıyı daha önce hiç duymamama rağmen öylesine tanıdık gelmişti ki, içim hemen sıcacık olmuştu. Şarkıyı bitirdikten sonra büyüleyici bir gülümse bahşetti bana.
"Beğendin mi?"
"Aksi mümkün mü? Sesin çok güzel Lisa." Eli tekrardan saçlarıma uzanacaktı ki havadayken bu fikrinden vazgeçmiş gibi kendi saçına götürdü ve hafifçe kaşıdı. "Senin sesinin de güzel ve eşsiz olduğunu biliyorum Rosie."
İltifat almış olmanın verdiği utançla kafamı çevirdim ve yavaşça yataktan kalktım. "Burnuma güzel kokular geliyor, neler yaptın?"
"Çok şey, hadi soğumadan yiyelim." Ben yüzümü yıkamak için lavaboya girerken o da mutfağa ilerledi.
Aynaya çekinmeden baktığım an güzel olduğumu fark ettim. Önceden aynalardan kaçar, denk gelmemeye, gelince de fazla kendime bakmamaya çalışıyordum ancak şimdi tam tersi, kendime baktıkça bakasım geliyordu. "Geliyor musun?" Lisa'yı daha fazla bekletmemek için hızlıca yüzümü yıkadım ve mutfağa girdim.
"Mmm, enfes kokuyor."
Lisa tabağıma iki tane krep 3 tane de pankek koyduktan sonra bal ve çikolatayla güzelce süsledi ve yanına da birkaç tane çilekle frambuaz koydu. "En son birkaç yıl önce pankek ve krep yemiştim sanırım."
"Fark ettim," dedi suratını asarak. "Dolapta hiçbir şey yoktu. Yakınlarda bulduğum marketten malzemeleri aldım." Tam karşıma oturduktan sonra kollarını masaya dayadı ve kısık gözlerle yüzümü süzmeye başladı. "Yemek yemiyor musun sen?"
"Tabi ki de yiyorum."
"Yulaftan bahsetmiyorum Roseanne." Bana ilk defa tam ismimle seslenmiş olması vücudumu bir yay gibi germişti. Ona açıklama yapma isteği doğdu içimde, tırnaklarımla oynarken kafamı tabağıma indirdim. "Vaktim olmuyor."
"Vaktin mi olmuyor? Vaktin mi olmuyor? O siktiğimin zorbası sana sürekli formda kalman ve her daim zayıf olman konusunda seni sıkıştırıyordu, değil mi?"
Çatalı tutan elim titremeye başlayınca bunu Lisa'dan gizlemek için elimi masanın altına indirdim, ancak o sandalyesinden kalktı ve yanıma gelerek masanın altına indirdiğim elimi tuttu. "Kendine neden bu kadar eziyet ediyorsun, güzelim?" Duyduğum kelimeyle kafamı kaldırdım ve gözlerine baktım, ne dediğinin farkına yeni varmış gibi kocaman büyülttü gözlerini, dudaklarını hafifçe araladı ve gerginlikten elimi biraz daha sıktı.
Sorduğu soruyu asla duymamıştım, duyduğum tek şey, tek kelime sürekli kafamın içinde yankılanmaya başlamıştı.
Güzelim
İkimiz de ne yapacağımızı bilmediğimiz için etrafa bakınıyorduk, bu derin sessizliği bozan Lisa oldu. "O zaman seninle çok işim olacak." Çömeldiği yerden kalktı ve tekrardan kendi sandalyesine oturdu. "Ye bakalım, tek bir kırıntı bile bırakırsan sana bir daha şarkı söylemem." Keşke ellerimi biraz daha tutsaydı. Zoraki bir gülümsemeyle tekrardan çatalımı kavradım ve pankeke batırdıktan sonra ağzıma götürdüm. Arkasından yediğim çilekle tadı daha da güzelleşen pankek, ağzımda şölen patlaması yaratmaya yetmişti. Eseriyle gurur duyan Lisa da bir tane çileği ağzına götürdükten sonra sessizlik içerisinde kahvaltımızı yapmaya başladık.
Dün ve bugün yediğim şeylerin toplamını bir ayda bile yememiştim, kendimi iyi ve zinde hissetmeye başlamıştım, moralim de yavaşça yerine geliyor ve daha sık gülümsüyordum.
***
"Hazır mısın?"
"Evet! Geliyorum!"
Eteğimi düzettikten sonra kapıyı kilitledim ve apartmandan çıktım. Lisa aşağıda, arabasının içinde beni bekliyordu, sol kolunu camda dışarı çıkarmıştı, parmaklarının arasında duran sigara beni hem şaşırtmış, hem üzmüş, hem de sinirlendirmişti. Çantamı düzelttikten sonra sinirle yanına yürüdüm ve sigarayı alıp yere atarak ayakkabımın topuğuyla onu ezdim.
"Hey! Ne yapıyorsun?"
"Zehirlenmeni engelliyorum." Yan koltuğa geçip kemerimi bağladıktan sonra kollarımı önümde kavuşturdum. "Sigara içtiğini bilmiyordum." Arabayı çalıştırırken yüzüme bakmadı. "İçmiyorum zaten. Arada sırada."
Ona cevap vermemeyi seçtim ve kafamı çevirerek camdan dışarıya bakmaya başladım. Üzerimde hissettiğim bakışlara rağmen yüzümü camdan çevirmedim. Ustalıkla park ettiği yerden çıktı ve arabayı okulumuza doğru sürmeye başladı. Sessiz geçen beş dakika sonunda okulun arkasına geldiğimizde arabayı durdurdu.
"İstersen in sen burada. Böylece birlikte geldiğimizi kimse görmez."
Gerçekten onunla birlikte görülmek istemediğime inanmasına anlam verememiştim. Ama tek bir şey bile söylemedim ve arka koltuktan çantamı alarak arabadan indim. Kapıyı kapatmak için ona döndüğümde yüzünü cama çevirmiş olduğunu gördüm.
İçimde büyüyen sinirle kapıyı sertçe kapattım ve oradan uzaklaştım. Okula girerken içimi pişmanlık kaplamaya başlamıştı. Boş yere sinirlenip yine boş yere mi trip atmıştım? Sanırım öyle yapmıştım. "Kahretsin." Avcumun içiyle alnıma vurdum ve pişmanlık içinde sınıfa girdim.
***
moralim bok gibi arkdslr o yüzden bunların da arası bozulucak kb
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mademosielle noir / chaelisa gxg
Short Story+82**: mademosielle noir'in hikayesini bilir misin? (04:13) gxg