// 10. Bölüm //

246 13 128
                                    

Defne'nin Anlatımıyla

Kahvemden bir yudum aldıktan sonra omuzlarımda duran şalı düzeltip yıldızlara baktım hayranlık, ve hüzün dolu bakışlarla yıldızları izlemeye koyuldum. Ömer ile birlikte mezarlıktan geldikten sonra çok bir şey yapmamıştık ben çoğu zaman yatakta duvarı izliyor bazen kendime açtığım savaşta yenilip gözlerimden birkaç yaş akıyor kendimi ağlarken buluyorum.

Neredeyse bir hafta olmasına rağmen içimdeki acı da ağlama isteği de geçmek bilmiyor bir türlü. Aksine ikiside katbekat artıyordu. Kendime her ne kadar 'güçlü olacağım' desem bile yine yeniliyorum kendime. Bir şekilde zarar görüyorum.

Gerçi sadece zarar gören kişi ben değilim ya, neyse. Benden daha fazla zarar gören biri var.

O Ömer'di...

Her saniye ona bir şekilde bir zarar veriyordum, bir şekilde üzülüyor canı yanıyor. Bunu engeleyeyememek daha kötüydü...

Ona hep zararımın dokunması mı daha kötüydü onun buna rağmen hala sevmesi mi bilmiyorum. Bildiğim tek şey ben gerçekten lanetliyim, kendi lanetmi Ömer'e yaymadan nasıl yaşıyacağım?

Uzun bir süre düşündüm içimdeki sesle kavga ettim, aklımın dediği kalbimin canını yaktı kalbimin dediği ise mantığıma uymadı. Hiçbir sonuca ulaşamadım sadece düşünüyorum öyle.

Ne olursa olsun ona bir şekilde zarar veriyorum olay değişiyor ama değişmeyen tek şey benim Ömer'e her geçen gün daha da fazla zarar verişim.

Ben gerçekten lanetliyim bunuda şu sıralar daha iyi anlıyorum.

Yavaş yavaş kapanan gözlerimi zorda olsa açıyorum uyuyamamak için kendimle savaş veriyorum. Uyursam yine onu göreceğim, ne onu görmek sesini duymak varlığını hissetmek istiyorum, ne de tekrardan o odada olmak istiyorum. İstediğim tek şey hayatımdan da aklımdan tamamen çıkmasıydı.

Ama kendi olmasa bile rüyalarıma girip yine istediğini yapıyor bana zarar veriyor. Ne şeklide olursa olsun ondan kurtulamayacağım galiba.

Ne olursa olsun kurtulamayacaksın ondan kabullen artık bunu!

İç sesime hak verdim bir kez daha, şu sıralar kendisi ile sık sık aynı şeyleri düşünüyoruz beni yormuyor. En azından buna sevinebiliyorum ne güzel ama değil mi?

“Defne.”

Ben böyle düşüncelere dalmışken adımın zikreldilmesiyle bir adım arkamdaki Ömer'e baktım. Uykulu ve endişeli gözlerle bana bakıyordu. Yüzüme ufak bir tebessüm ekleyerek konuşmaya başladım.

“Ömer sen neden uyandın?”

“Yanımda olmadığını fark edince uyandım, sen neden uyumadın asıl?”

“Uyku tutmadı.” söylediğim yalana kendim inanmasam bile Ömer'in bir nebze inanmış olmasını istiyorum. Benim yüzümden yine üzülsün ya da zarar görsün istemiyorum zaten yeterince zarar görüyor benim yüzümden daha fazlasına gerek yok.

"Dünden beri doğru düzgün uyumadın Defne olmaz böyle, gel biraz uyu.”

“Tamam sen git  kahvem bitince ben geleceğim.” onun böyle demesine dayanamamıştım uğraştırmamak için hemen gitmeyi kabul ettim.

“Tamam güzelim bekliyorum seni.” saçlarıma küçük bir öpücük kondurdu eve geri girdi bende onu bekletmeden fincanımda az olan kahvemi içip içeriye girdim kahve fincanını bulaşık makinesine koyup Ömer'in yanına gittim. O yatakta telefonu ile ilgilenirken bende sabahlığımı çıkarttım dolaba astım topuz yaptığım saçlarımı açtım makyaj masama oturdum aynadan Ömer'e baktım, sessizce beni izlediğini gördüğümde yüzüme hafif bir tebessüm ekledim bir süre sonra saçlarımı tarayıp Ömer'in yanına uzandım. Başımı göğsüne koydum tek eli saçlarımı okşarken elimi tutmuştu bir yandan.

Kış Güneşi -2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin