HİSSETMEK

1.2K 122 34
                                    

HAKKI'DAN: 

 Ne garip şey hissetmek, maddesel şeyleri duyu organlarımızla hissetmekten söz etmiyorum. Yüreğimizde , benliğimizde hissetmekten . Ben bu duyguya fazlası ile yabancıyım. Kendimi bildim bileli çevremdeki insanların güldüğü , ağladığı ya da kızdığı şeyleri anlamakla uğraştım. Nedenleri bana saçma gelen bu olayları birinci elden tadacağımı hiç düşünmemiştim.

...

Hayat tezatlarla dolu ve ben bu tezatların tam ortasındayım. Asker bir ailenin tek sivil çocuğu olmamla başlayan bu tezatlar asker olan abimin bir mafya ailenin kızı ile evlenmesi ile devam ediyor. Şu an bir düğün salonunda hayatım boyunca dinlemeyeceğim bir müziğin son ses beynimde annemin dırdırı ile dolaştığı bu zamanı yaşamak benim için dünyanın en büyük ızdırabı. Tabi abimin ailemize yaşattığı ve onların elini kolunu bağlayarak burada gülümsemeye zorlayan kararının yarattığı tabloyu izlemek bu ızdırabı çekilir kılıyor. Bu biraz acımasız gelebilir ama babamın hayatlarımızı istediği gibi yönetemeyeceğini görmesini sağlayan bu nadide fırsatları kaçırmak yazık olurdu. Babam asker olmanın gururuna iki oğlunu da vatan için savaşan değerli askerler yapmanın onurunu da ekleyerek nirvanaya ulaşmak üzereyken doğan ben onun için tam bir hayal kırıklığıydım. Ne yazık ben vatan için savaşmak yerine vatan için doktor olmayı seçmiş üstelik bunu 16 yaşında başarmıştım. Ama bu babam için onur olmak yerine utançtı. Utandığı genç yaşta doktor olmam değil askeri bir doktor olmamamdı. Bana göre ise vatan için savaşmak silahla değil bilgiyle mümkündü. Üstelik son oğlunun yüksek ıq su olan duygusuz biri olması da cabası. Bilgiye alan açlığım ne kadar büyük ise duygulara olan merakım o kadar azdı. Yine de şu an hallerine bakınca hissettiğim tatmin olmuşluk tattığım en hoş duyguydu. Müzik durduğunda içeriye giren gelinin ailesi ile yerimde dikleştim. İşte hayatımın en büyük tezatı kalbimi ilk defa hızlandıran adam elinde tespihini sallayarak salona giriyordu, Mustafa ağa.

   Benden 12 yaş büyük , hayatı yerinde öğrenmiş ve kendini olduğu gibi kabul ettirmiş bu adam ilk  gördüğüm andan beri renksiz yaşamıma anlam katmıştı. Ne diyebilirim ki kalp isteğimiz dahilinde çalışan kas hücrelerinden oluşan ama isteğimiz dışı çalışan bir organdı. Ve ben onun isteğini görmezden gelemeyecek kadar bu duyguyu sevmiştim. Ailesi ile yanımıza yanaşıp hepimizle tek tek tokalaştığında ellerimi ellerine aldığında tüm vücudumu kaplayan sıcaklık hissi ile ela gözlerine baktım. Belki hayatı boyunca bana bakmayacaktı ama olsun ben ona bakıyordum ve vazgeçmek benim lügatımda yoktu. 

  Mustafa ağa tokalaşma faslı geçtikten sonra ablası olduğunu öğrendiğim Selma denen kadınla karşımıza denk gelen masaya oturup konuşmaya başladıklarında  gözlerinin bizim masaya ara ara ilişmesi konunun biz olduğunu belli ediyordu. Bu sırada Mustafa ağa hızla ayağa kalkıp:

" Olmaz öyle şey Selma dellendirme beni. Çoluk çocukla mı uğraşacağım bunca işin arasında." dediği zaman ağanın da ablasının da zekasına hayran kaldım. Kendi hallerinde etrafı seyreyleyen aileme bakıp derin bir nefes çekerek ayaklandığım da garip bir şekilde dengemi bulmakta zorlanınca bir süre olduğum yerde durdum. Sabah telaşı içinde okumaya daldığımdan yemek yemediğimi hatırlamam ile Servisin yapıldığı yere gidip bir şeyler atıştırmaya karar verdim. Aslında annem beslenmeme çok dikkat eden biriydi ama bu telaşlı günlerde beni kendi halime bırakmak gafletinde bulunmuştu ki bu büyük bir hataydı. Mutfağın kapısına ulaştığımda ayakta durmakta zorlandığım için destek almak amacı ile sağ elimi duvara uzattığımda duvarın benim algı mesafemin dışında olduğunu yere yığılınca anladım. O anda hissettiğim güçlü bir çift el beni omuzlarımdan tutup düşüşümü hafifletti.

" Çocuk iyi misin?" diyen sese baktığımda gördüğüm bulanık görüntü yüzüme bir tebessüm kondurdu.

"Mutluyum" gerisi kocaman bir karanlık.

...

 Burnuma dolan  sigara kokusu tanıdık erkeksi kokuyla birlikte ağanın yanımda olduğunu işaret ettiğinde dudağımın kenarı kıvrıldı. Başımı hafif yana çevirdiğimde ağanın  masanın başında bir şeyler hazırladığını fark ettim. Başını çevirip beni görünce tespihini koluna takıp yanıma gelerek:

" Uyandın demek, kalk da bir şeyler ye çocuk." dediğinde kaşlarım çatıldı.

" Çocuk değilim."

" Nesin o zaman ihtiyar mı diyeyim." dedikten sonra güçlü bir kahkaha patlattı. Gülmek bir adama bu kadar yakışabilirdi ancak. Yattığım yerden doğrulduğumda hala dönen başım nedeni ile elimi başıma götürünce ağa elinde tepsi ile bana hazırladıklarını kucağıma koydu.

" Bir şeyler ye de kendine gel . İçeridekiler meraklanır şimdi." dediğinde kolundan tutup boş anından yararlanarak dudaklarına dudaklarımı bastırdım. Bir anlık afallamanın ardından kendini hızla geri çekip:

" Deli misin çocuk ne yapıyorsun?" dedi. Bense hiç istifimi bozmadan :

" Emin olmaya çalışıyorum " dedim.

   Bana bahşettiği şaşkın bakış anında çatık kaşlarla süslendiğinde gülümsedim.

" Seni seviyorum" 

" Kendine başka eğlence bul çocuk, başımı belaya sokma." dediği zaman artık emindim. Bu dudaklar , bu adam , bu yol benimdi.

" Ciddiyim."

 Kolunu elimden kurtarıp öfkeyle ayağa kalkarak:

" Bana bak bebe birini sevmek senin için yeni bir eğlence olabilir ama ciddiyim derken bile kırk kere düşünmen gerek. Öyle sen sevince iş bitmiyor." dediğinde gözlerimi ela gözlerine diktim.

" Biliyorum."

 Başını sağa sola sallayıp sabır diledikten sonra kapıya yöneldi.

" Vazgeçmeyeceğim."

" Büyüyünce vazgeçersin."

" Görüşürüz."

 Kapıdan dışarı çıkarken bilmediği bir şey vardı , o da ben hiç bir zaman tanıdığı veya tanıyacağı kimseye benzemediğim.


SERZENİŞ(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin