Hayatımda bazı şeyleri değiştiremeyeceğimi bilmek beni her zaman öfkelendiriyordu. Zira insanın kaderini kendi avuçlarında tuttuğuna inananlardandım. Oysa kendi kaderime bile yol veremeyip gönlümle olan savaşı kaybetmenin acısını iliklerime kadar yaşıyordum. Kerim için karar verilmiş masumiyeti ispatlanıp yakında aramızdan ayrılıp özgürlüğüne kavuşacaktı. Arkadaşım için seviniyordum ama uzun zamandır yüreğimde taşıdığım gönül yaram da bir yandan sızlıyordu. Canım sadece sevdiğim adamın bana kayıtsızlığına değil , değer verdiğim bir dostuma nasıl davranmam gerektiğini bilmeyen aklımın karışıklığına da isyan ediyordu.
Düşüncelerim beni boğarken yanımda hissettiğim hareketlilik ile başımı yana çevirdim. Devin gülümseyen yüzü ile bana bakarken kırgın bakışlarımı görmesin diye başımı öne eğdim. Bacaklarımda kavuşturduğum ellerimin üzerinde hissettiğim uzun parmaklar ile derin bir iç çektiğimde Devin'in güven veren sesi kulaklarıma doldu.
" Acını anladığımı söyleyemem ama bu halin canımı yakıyor sevgili dostum. Biliyorum gözlerinin gördükleri ateş olup kalbini yakıyor ama Kerim'in sevdiğine o gözle bakmadığını bilerek içine su serpebilirsin diye düşünüyorum."
Devin'in elinin üzerine elimi koyup:
" Biliyorum ama işte o ama yok mu?..." dediğimde yanımda titreyen beden Devin'in güldüğüne dalaletti.
" Ama gönlün söz dinlemiyor değil mi? Karşılıksız aşka hiç tutulmadım. Yine de sevmenin ne demek olduğunu karşılık verirken ketum da olsam biliyorum. Sana diyebilecek tek sözüm var karşılıksız sevmediğin."
Buruk bakışlarım kırık bir tebessümle Devin'e döndü. Ona inanmayı ne kadar istesem de Mustafa'nın tavırları ve Kerim ile olan diyaloglarına şahitliğim bunu imkansız kılıyordu. O sırada önümüze uzatılan iki bardak çay ile konuşmamız bölündüğünde bardakları tutan Samim'e kaydı gözlerim. Gülümseyerek verdiği çaylara Devin 'in minnet dolu bakışları karşılık verdi. Çok konuşma gereği duymadan birbirlerini seven dostlarımın yürüdükleri yol yüzünden geriye bıraktıkları sevdaları içimde tarifsiz bir acıya neden oldu. Her şeye rağmen sevmek ve karşılık bulmak birlikte olamasan güzel olmalıydı. Gelecekte yaşayacakları ne olursa olsun birbirlerine gönülden bağlı olan bu ikiliye gıpta ile baktım. Mustafa'nın ısıtıp ısıtıp önüme koyduğu yaş probleminden daha büyük sorunları vardı ama onlar yine de sevgilerinden ödün vermeyen değerli aşıklardı. Omzumda hissettiğim el ile başımı kaldırdığımda:
" Hakkı dostum , çok yardımını gördük inkar edemem. Ama sana verdiğimiz değer bunlardan ziyade insanlığınadır. Bu yüzden bir dostun olarak ufak bir tavsiyede bulunacağım. Ağa seni sevmiyor diye eğme yüzünü o seni sevmese de sen çok güzel sevdiğin için başın dik olsun." dediğinde gerçekten içimdeki ağırlık az da olsa azalmıştı. Samim haklıydı, ben o beni sevsin diye onu sevmiyordum. Ben onu Mustafa olduğu için seviyordum kimi severse sevsin canım yansa da onu sevmekten vazgeçemeyeceğim için onurumla sevip onurumla gömmem gerekiyordu.
.........
Havalandırma saati geldiğinde Tolga sakladığı sazını da alıp çıkarken yüzüme vuran serin hava ile başımı göğe kaldırdım. Hava ne kadar soğuk olsa da güneş bulutların arkasından gülümsüyordu. Sabahki rahatsız halim azalmıştı ama gene de kendimi fazlası ile dağılmış hissediyordum. Başımı indirdiğimde elinde tesbihi , gözünün ucu ile bana bakan Mustafa'yı gördüm. Kaşları çatık olsa da yüzündeki ifade öfkeden çok hesaplaşma gibiydi. Aptal değildim, Mustafa kalbinden önce aklına uyan bir insandı. Buralara gelirken kalbine yenik düşmeyip bedeninin ve aklının gücünü kullanmıştı. Pek çok düşmanı eş cinsel kimliğinden vurmaya çalışırken o hepsini kurnaz hamlelerle bertafa etmeyi becermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERZENİŞ(TAMAMLANDI)
RomanceFarklıydı, ama herkesin düşündüğü gibi değil o gerçekten farklıydı. Asker bir ailenin tek sivil çocuğu olduğu için değil, imkansızda olsa kendisinden apayrı olan o ela gözlü deve gönül verdiği için. Eğilip bükülmeden , yine de hayatında olmaz dediğ...