Meyhaneden hafif çakır keyif ama ziyadesi ile eğlenmiş çıkarken Mustafa hala Tayyar'a saydırıyordu. Çıktığımızda Selma abla Kerim'i evine bırakmak için ayrılınca Mustafa'da bana yanaşıp "evimize gidelim" dediğinde başımı öne eğip onu reddettim. Şu an aklım bu kadar dolu iken Mustafa'yı hayatımın merkezine almak bana yanlış geliyordu. Ben her şeye rağmen bir hayata sahiptim ve evet Mustafa'yı hayatıma alacaktım ama öncelikle dostlarımın bana emanet ettikleri evi onlar gelene kadar tutmak zorundaydım. Döktüğü dillere aldırmadan Mustafa'ya naif bir buse hediye ederek yanından ayrıldım. Ne kadar bu durum hoşuna gitmese de beni evime bırakan Mustafa, giderken hala söyleniyordu.
Aradan geçen üç gün hayatım rutine girerken aramızdaki buzların erimesini fırsat bilen Mustafa her sabah beni arıyor, her akşam dersten sonra benimle yemek yiyip eve bırakıyordu. Sabrı benim öfkemi dindirirken hala arkadaşlarımdan haber alamamamın sıkıntısını yaşıyordum. Bu arada üniversitede ise oldukça hareketli günler baş göstermiş her köşe başında bir olay patlak vermekteydi. Hapishaneden çıktığımın ikinci ayında sabah vakti çalınan kapı ile irkilip kapıya yöneldim. Açtığım kapıda beliren yüzler ile benim de yüzüme bir tebessüm yerleşti.
" Hakkı hayırlı olsun yok mu?" diyen Devin'e kocaman sarılırken bunun son olmasını umut ediyordum. Devinler Ulucanlarda iken davayı yürüten savcının topladığı deliller yetersiz gelince el mahkum salınmışlardı. Gün benim için ayarken artık kendi hayatıma dönüp bakabilirdim. Borç nispeten de olsa ödenmiş, ev sahiplerine kavuşmuştu. Devinler içeri dik girmeye çalışsalarda Ulucanlarda hırpalandıkları her hallerinden belliydi. Uğur içeri girer girmez kendini mutfağa atarken Samim ve Devin salona sobanın yanına ilişmişlerdi. Bu arada Uğur'un tok sesi odayı doldurdu.
" Devin koçum dolap dolu, kömür dolu , ev temiz yaşadık lan."
Sözleri ile hepimizin yüzünü güldürürken Uğur bize şaşkın bakışlarını attı. Devin bana dönerek:
" Hakkı yaralarımıza bak ve banyo yapabilir miyiz onu söyle. Zira çok kirli hissediyorum." dediğinde onu başımla onayladım. Onlar üstlerini sıyırırken ben de içerideki çantamı alıp geldim. Devin'in sırtı ve göğsü hala açık yaralarla doluyken , Samim'in yaraları kapanmaya yüz tutmuştu. Uğur onlara göre daha şanslı olduğu için yaraları daha yüzeyseldi. Devin hareketin başı olduğu için en çok ona yüklenmişler, sırtında , göğsünde yanık ve kemer izlerinin açtığı yaralar su toplamıştı. Devin'e hitaben:
" Yardım edeyim." dediğimde gülümsedi.
" Hakkı dikkat etmem gerekeni söyle ben yıkanırım."
"Ben yaparım" dediğim zaman Devin bir an durdu ama onu da beni de şaşkına çeviren Samim'in söyledikleri oldu.
" Sen yorulma ben Devin'in yıkanmasına yardım ederim. Zaten ben de yıkanacağım."
Samim konuşmasını bitirir bitirmez banyoya suyu ayarlamaya giderken ben de mutfağa yöneldim. Samim ve Devin aynı kasabanın farklı liselerinden geliyorlardı. Birbirleri ile tanışıklıkları lise yıllarına dayandığı için çok yakın olmaları normaldi. Ama yine de bu Samim'den beklediğim bir şey değildi. Üzerinde fazla kafa yormadan evde olanlarla yemek hazırlayıp okula gitmek için evden ayrıldım. Yoğun bir ders programım vardı ve bu gün staj için hastanede çalışmam gerekiyordu. Okul bittiğinde çıkışta gördüğüm yeşil mersedesle gülümsedim. Aracın kapısı açıldığında bütün heybeti ile Mustafa çıkıp yanıma geldiğinde ise içimde onu ilk gördüğüm zamanki heyecan yeniden alevlendi.
" Atla Hakkı seni hastaneye bırakayım. Bu arada Devinlerde çıkmışlar."
Sözlerini süsleyen gülüşünden beklentisini anlamamak için aptal olmak gerekiyordu ve ben bunu görebilecek kadar zekiydim. Arabaya bindiğimizde kontağı çalıştıran Mustafa lafa direkt girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERZENİŞ(TAMAMLANDI)
RomantizmFarklıydı, ama herkesin düşündüğü gibi değil o gerçekten farklıydı. Asker bir ailenin tek sivil çocuğu olduğu için değil, imkansızda olsa kendisinden apayrı olan o ela gözlü deve gönül verdiği için. Eğilip bükülmeden , yine de hayatında olmaz dediğ...