Herkesin çizilmiş bir yolu olduğu söylenir ama ben herkesin kendi yolunu kendisi çizdiğine inananlardanım. Kendimdeki değişimi fark ettiğimde 16 yaşındaydım, büyük bir ailenin ikinci oğlu olmanın verdiği ağırlıkla bu durum beni oldukça zorlamıştı. Babamın anamın ölümünden sonra yaptığı iki evlilikten beş çocuğu vardı ve zamanı geldiğinde birimiz onun yerini almak zorundaydık. Bilal abim memur olup işin içinden sıyrılınca seçenekler daralmış ve sıradaki kişinin ben olduğumu bilmenin verdiği sıkıntı yüreğimi zorlamaya başlamıştı. Bu yüzden hızlıca bir karar alıp işlerin başına geçmeden bu illetten kurtulurum umuduyla askere gittim. Yıl 1963 ve ülke kendi içinde kaynıyor, ben de kendi içimde kaynıyorum. Askerde babamın tabiri ile tam bir erkek olup dönmem gerekirken kurtulmak için gittiğim illeti kabul ederek döndüm. Artık dönüşü yoktu ve ben bu olarak yaşamayı öğrenmeliydim.
...
Babamın hastalığı ilerlediği için işlerin başına geçişimin üzerinden 6 yıl geçti. Hala insanlar durumumu kabul etmeyip ayaklanarak benim gibi bir ibneden kurtulmanın yollarını arıyorlardı. Selma sağ olsun işlere yardım etmesi sayesinde babamdan aldığım işleri genişletmiş İstanbul'un pek çok yerini kontrolümüz altına almıştık. Ben bunları düşünürken içeri giren Davut:
" Ağam Mehmet ağayı getirdiler." deyince düşüncelerimden sıyrıldım. Oturduğum koltukta dikleşerek girmelerini söylediğimde içeriye ufak tefek ama kalıplı yapısıyla Mehmet ağa girdi. Ağrıyan başımın etkisiyle çatılan kaşlarımla ağaya bakıp:
" Ben size demedim mi benim bölgemde uyuşturucu olmayacak diye."
" Senin gibi bir toptan emir alacak değilim." diyen adama şöyle bir baktıktan sonra yerimden kalkıp ağanın yanına giderek dibine kadar girip:
" Bu alemin efendisi o top ve sen o ne derse yapmak zorundasın." dediğimde yüzünde tiksinti dolu bir bakışla:
" Senin devrin babanla başladı bu erkek sevdanla bitecek pis ibne." dediğinde sıktığım yumruklarımı yüzünden başlayarak vücudunun her yerine yağmur gibi fırlattım. Karşımdaki adam nefessiz yere yığıldığında üzerine eğilip:
" Bu ibne senin azrailin olacak Mehmet ağa bekle ve gör." dedikten sonra adamlara başımla götürün işareti yapıp kapıdan çıkana kadar olduğum yerde öfkeyle gidişini izledim. Adamın ardından odanın penceresine yöneldiğimde yanıma gelen hem en yakın adamım hem de yüreğimdeki ilk sızı olan Zeki :
" Mustafa ağam sıkma canını bunlar her zaman olacak daha yolun başındasın." dediğinde ona dönüp üzgün bir ifade ile:
" Bari yalnızken ağa deme bana. Tamam sevmiyorsun ama arkadaşta mı değiliz. Sana oradan azgın bir ibne gibi mi görünüyorum? Sen istemeden sana dokunmam biliyorsun." dedim. Zeki sıkıntılı bir tebessüm ile bana bakıp elini omzuma koyarak:
" Öyle bir şey hiç düşünmedim Mustafa. Sadece saygımdan böyle davranıyorum." dedi. Tabi tabi umut etmeyeyim diye değil yani. Zeki her zaman yanımda olan bu savaştaki en büyük müttefikim ve aynı zamanda kalbimin ilk ritmini arttıran adamdı. Beni reddederken bile saygılı ve beni incitmeyecek kadar kibardı. Onu yanımdan hiç ayırmadım çünkü bu alemde güvenebileceğim bir elin parmakları kadar yabancıdan biriydi. En kötüsü de en küçük kız kardeşime aşıktı. Zeki daldığımı fark edip:
" Bu gece görücüler gelecek Esma için eve erken gitmen gerek." dediği zaman Zeki'ye döndüm ve kaşlarımı çattım.
" Bunu nasıl bu kadar kolay kabul edebiliyorsun?"
" Esma bir karar verdi. Kalbinde olmadığımı açıkça dile getirdi. Ben de her gerçek seven gibi mutlu olmasını dilemekten başka bir şey yapmıyorum."
"Acıtıyor değil mi?"
Zeki bana gülümseyerek baktı. Ardından başını cama doğru döndü.
" Acıtmıyor dersem yalan olur ama o mutlu olduğu müddetçe gerisi önemli değil. Haksız mıyım?"
Zeki'nin sözlerini başımla onaylayıp ofisten çıktım. Arabaya atlayarak eve doğru geçtim.
....
Bu gece benim için fazlasıyla zordu. Ailemizden ilk eşini seçen kişinin küçük kız kardeşim olması beni garip hissettirirken ,bu ailenin bireylerinin asker olmaları da ayrı bir ironiydi. Selma beni kapıda karşılayıp kenara çekerek:
"Hazır mısın Mustafa?" dediğinde sıkkın bir nefes verip:
" İstemiyorsan direkt Esma ile konuşsan daha iyi olmaz mı ne var bu kadar dolambaçlı bir yola girmeye?"
" Bu sadece damat adayına bir sınav hadi ama ." dediği zaman başımla onaylayıp içeri girerek herkesi elimi göğsüme koyup selamladıktan sonra büyüklerin ellerini öpüp bana gösterilen yere oturdum. Selma'nın fikrine önce sıcak bakmasam da açıkladığında gerçekler beni bu şekilde davranmaya mecbur etti. Baş köşe de analığım ve babam yanlarında ise diğer kardeşlerim vardı. Bilal abim işten izin alamadığı için gelmemiş Selma ise benim yanımdaki koltuğa oturmuştu. Damat adayımız Enver'in babası kısa bir sohbetten sonra konuya direkt girdiğinde derin bir nefes alıp ağzımı açacakken Enver lafı ağzıma tıkadı.
" Efendim Esma ile aileniz hakkında konuşma şansımız oldu. Yaptığınız işi biliyorum. Ayrıca Mustafa abinin durumu hakkında da malumatım var. Hayat onun bize sadece saygı duymak düşer tek dileğim gelecekte karşı karşıya gelmemize neden olabilecek bir durumun oluşmaması." dediği zaman gözlerim fal taşı gibi açıldı. Karşımda oturan Enver hiç ifadesini bozmadan:
" Biz bir aile olmaya karar verdiğimizde yalanın bizim aramıza girmemesine, birbirimize ve ailelerimize saygı duymamız gerektiğine karar verdik. Siz de umarım aynı anlayışı bize gösterirsiniz." dedi. Duyduklarım karşısında afallasam da Selma'ya dönüp baktığımda bana sunduğu sıcak tebessüm içimi rahatlattı. Bu arada babam :
" E o zaman bize de bir ömür mutlu olmanızı dilemek kalıyor." diyerek konuşmayı sonlandırdığında el öpme merasimi başladı. Enver'in ailesi ile tokalaşırken zoraki gülümsemem karşımda bana dik dik bakan gençle soldu. Gözlerini benden ayırmadan:
" Çok güzelsin." dediği zaman bir an şaşkınlıktan donsam da çabucak kendimi toparlayarak:
" Erkek adam güzel değil yakışıklı olur." dedim. Bana aynı ifade ile bakarken hafifçe gülümseyerek:
" Hem güzel hem yakışıklısın." diyen gencin uzattığı eli sıkarken parmaklarımın içindeki kemikli elin verdiği sıcaklıkla sarsıldım. Kendine gel Mustafa o daha 16 yaşında bir çocuk...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERZENİŞ(TAMAMLANDI)
RomanceFarklıydı, ama herkesin düşündüğü gibi değil o gerçekten farklıydı. Asker bir ailenin tek sivil çocuğu olduğu için değil, imkansızda olsa kendisinden apayrı olan o ela gözlü deve gönül verdiği için. Eğilip bükülmeden , yine de hayatında olmaz dediğ...